Calum ile Avustralya'ya döndüğümüz de annem ve babamın tepkisi sert olmuştu. Bir erkek için bunu yaptığıma gerçekten sinirlenmişlerdi. Ama o herhangi bir erkek değildi, bunu kimse anlamasa da sorun değildi. Calum Jessica'dan ayrılmıştı yani Jessica başta bana saldırsa da şimdi sadece ortalıkta yoktu.
Tabii bir de Ashton vardı.
Döndükten sonra Lillie, Luke, Michael ve Ashton'ın hiçbir telefonuna bakacak cesaretim yoktu. Calum açmamı söylese de onlara neyi açıklayacaktım. Ashton'ı oraya çağırdım ve sonrasında Calum için buraya geldim, onu orada tek başına bıraktım?
Dün gece Calum hepsine mesaj atıp, akşam barda buluşmak istediğini söylemişti. Hepsi reddetse de geleceklerini biliyordu. En azından bana öyle söylemişti.
Calum ile üniversiteye gitmeyerek kötü birşey yapıyorduk ve bu geleceğimizi etkileyecekti. Ama şu an okulu kaldıracak bir psikolojimiz yoktu. Söylediğine söre ilk defa bu hisleri hissettiği için, kaldırmakta güçlük çekiyordu. Aslında günden güne aşık olmayı öğreniyordu. Ve bununla savaşması ona zor geliyordu. Sabahtan akşama kadar bizim evimizde yada onların evinde oturuyorduk. Birşey yaptığımız yoktu, bazen uyuyorduk ama sürekli elimden ayırmadığı eli bana iyi geliyordu. Calum ilk defa çok bilmişliğini ve egosunu bir kenara bırakmıştı. Aşk onu sakinleştiriyordu.
"Hazır mısın?" Dedi gitarını kenar koyarak. Onun odasındaki yatağın üstünde oturmuş, onu izliyordum. Ve bu hazır mısın sorusu, fiziksel olarak değil, ruhsal olarak sorduğu bir soruydu. Hazır mıydım? Onlarla buluşunca herşeyi baştan onlara açıklamaya, verecekleri tepkiye? Ve Michael'ın arkadaşlığını kaybetmeye? Değildim ve hiçbir zaman buna hazır olamazdım. Ama Calum'a bunu belli edemezdim. "Evet hadi gidelim." Dedim onu yerden kaldırıp.
Eli, elime kenetlenmişti. Onunda korktuğunun farkındaydım. Elleri stresten terlemişti ve istemeden de olsa elimi sıkıyordu. Her zaman oturduğumuz masadalardı. "Söz veriyorum kötü bir şey olmayacak." Dedi son kez bana dönerek. Masaya oturduğumuz da kimsenin yüzü gülmüyordu elbette. Özellikle Lillie'nin beni öldürmek istemesini gözlerinden anlayabiliyordum. Calum bir dakika olsun, elimi bırakmamakta ısrarcıydı.
"Merhaba." Dedi Luke durgun sesiyle.
Özür dilemeye hemen şu anda başlayabilirdim ama Calum yaptığımız şeyin yanlış olmadığını birçok kez hatırlatmıştı.
"Neden o lanet telefonunu bir kere olsun açmadın?" Ashton'ın sesiyle, ürkmüştüm. Calum elini bacağımın üstüne koyup, güven vermek amacıyla sıktı. "Herşeyi anlatacağım." Dedim sadece.
Birazdan anlatacaklarımdan sonra hepsi benden nefret edecekti. Ama anlattım. Anlatmam gerekiyordu. Takıldığım yerlerde Calum beni tamamladı. Hepsi sessizce bizi dinlemişti ama sessizlik, bazen çığlık gibiydi.
Calum, Michael'ın arkasından oynadığımız oyunu anlatırken tek yaptığım derinden nefesler almaktı. Michael kızmamıştı, bu ikimizi de şaşırtmıştı. Belki az sonra bizi öldürecekti.İlk başlarda sadece, Casey için oynadığımız oyun vardı. Ama sonra Casey'nin zaten Michael'a yaptıkları ortaya çıkmıştı. Yani aslında Michael'a yardım bile etmiş olabilirdik. Ashton hala tek kelime etmemişti. Calum'un ona kızgın olduğunu biliyordum ama ne kadar da olsa onlar arkadaştı. Midemin bulanması ile ayağa kalkıp tuvalete ilerledim. İçtiğimiz içkiden olmalıydı. Bu tuvalette Calum'la onun evlendiğini konuştuğumuz anlar aklıma geldi. Kapı açılıp içeri Lillie girdi. "İyi misin?" Dedi panikle. "İyi değilim ama sorun değil yalanını kullanmayacağım Lillie. Biliyorum size yaptıklarımız berbat şeyler ama biz de bilmiyorduk. Yani ben onunla iyiyim, bir başkası ile değil."
Hiç beklemediğim birşey yaptı. Gelip kollarını bana sardı. Sıkıca beni sarmaladı. "Aşkın ne demek olduğunu anlamaya başladığınız için tebrik ederim." Dedi gülümseyerek. Ardından Luke'da geldi. "Bayanlar tuvaleti olmasını boşver, sadece aşkı yaşamanıza sevindim." Lillie kollarını benden çekip, Luke'a sarıldı. Onlar aşkı çok erken bulmuşlardı ve aşkla birlikte olgunlaşmışlardı. "Affettiniz mi?" Dedim onlara. "Evet tabii ki." Dedi Lillie. "Ama Ashton affeder mi bilmiyorum." Luke onu tamamlayınca haklı olduğunu fark ettim. Bir şey söylemedim ve içeri döndük.
Michael gitmesi gerektiği hakkında bir kaç şey söyleyince hepimiz kapıya gittik. Sonuçta konuşulan konuşulmuştu. Yaşanan yaşanmıştı. Michael gidecekken, ona sarıldım. Afallasada sonunda elleriyle beni sardı. "Üzgünüm Michael, yemin ederim sana bunu yaptığım için çok üzgünüm. Özür dilerim herşey için." Belki de bunları Ashton'a söylemeliydim. Ama Michael açık ara farkla daha önce geliyordu benim için. Sonuçta çocukluktan beri bize abilik yapmıştı.
"İyi ki." Dedi sonda duraksadı. "Sana o gün ona aşık olma dediğimde beni dinlememişsin."
Çok duygusal bir andı benim için. Onlar yaz tatili bittikten sonra üniversitelerine geri döneceklerdi ama üniversite bittikten sonra tekrar buraya döneceklerini biliyordum. Tamamıyla ve sonsuza kadar ayrılmayacaktık. Luke ve Lillie'ye de sarılmıştık ama Ashton sadece gitmekle yetinmişti.
"O kadar da kötü değildi ha?" Dedi Calum arabaya bindiğimizde. Olumsuz anlamda kafamı salladım ve evine sürmesini bekledim.
Ben gerçekten onsuz hiç bir şeydim. Onsuzluk bana iyi değildi. O gün benzincide ona sanki bana oksijeni sağlayan kişiymiş gibi sarılmamda ciddi olacağını düşünmemiştim. Belki de bu kadar ciddiye almadığımız için bunlar olmuştu. Hislerimizi görmezden gelince, onlar yok olmuyordu. Umursamayınca elimize birşey geçmiyordu. Şimdi karnımdaki kafası, huzurla nefes alan bedeni ağlamamı sağlıyordu. Güzel gözleri, başka bir gezegene açılıyordu sanki.
"Hey ağlama Daisy." Dedi ellerini havaya kaldırıp. "Ben seni üzülmen için burada tutmuyorum. Üzülmek için benimle değilsin."
"Özür dilerim." Dedim gözyaşlarımı silerken.
"Beni kendinden korumaya çalışma. Beni kendimden koru, beni kendi ruhumdan, sana ait olan kalbimden koru." Gözleri o kadar huzurla bakıyordu ki. Saatlerce onu izlememe rağmen ona doyamıyordum.
"Seni seviyorum." Dedi ellerini elime geçirirken. İlk defa bunu söylüyordu. Tanrım ben gerçekten ona aşık olmuştum. "Seni seviyorum." Diye fısıldadım kulağına. "Seni gerçekten çok seviyorum."
"Biliyor musun, Casey ve Michael'a teşekkür etmeliyiz. Onların sayesinde seninleyim."
"Ama istediğini elde edemedin." Dedim Casey'i hatırlayarak.
"Ben seni kazandım." Dedi tekrar gözlerini kapatıp.
Saçma bir oyun, bana onu vermişti. Gerçekten artık ona sahiptim ve asla bırakmayı düşünmüyordum. Tek bir konuda söz verebilirdim. Ona aşık olmayı kesmeyecektim.
bu da bitti ve biterken beni de bitirdi, bu kurgu herşeyim olmuş yeni yeni anlıyorum. Çok ağlattı, ve başından beri okuyana çok teşekkür ediyorum. Xx.
27/7/16
