J.

649 29 4
                                    

~Lillie

"Luke abi benimle evleniceksin değil mi?" Dedi küçük kız kardeşim Ashley, meyve suyunun boğazımda kalmasını sağlayarak.

Tatilden dün gece dönmüştük ve pazar günü olan aile kahvaltımıza annem ve babam, Luke'u davet etmişti. Ortam gergin değildi, sadece ben geriliyordum. Ve o Ashley'nin saçma konuşmaları beni deli ediyordu.

"Evet güzelim seninle evleneceğim." Dedi Luke, Ashley'nin yanağından öperken.

Kız kardeşim olması onu kıskanmayacağım anlamına gelmiyordu.

"Lillie zor biridir Luke." Dedi babam masadan kalkarken. "Sana şimdiden bol şans."

O sözünü bitirince Luke ile göz göze geldik gülümseyip önüne geri döndü.

"Bende gideyim, annemlerle çiftliğe gidecekmişiz geç kalırsam öldürürler." Dedi Luke, Ashley'i kucağına alıp öperken. Kucağından indirince kapıya gittik, bende Daisy'e gidecektim.

"Burana ne oldu tatlım?" Dedi annem Luke'un o gün morarttığı yere dokunarak.

"Hiç sadece şey, maşa şey oldu. Yani işte geldi böyle boynuma yandım ben. Sonra işte kızardı morardı falan anne."

Tek bir nefeste konuşmuştum. Luke'a baktığımda gülmemek için zor duruyordu.

"Saçların zaten kıvırcık Lillie. Neden maşa yaptın ki?"

Annem soruları nereden buluyordu acaba?

"Anne şimdi maşa ile farklı oluyor, yani sen anlamazsın."

Ashley'i kenara çekip kulağına fısıldadım. "Bak canım aklına sok, Luke benim sen sadece onunla hayal kurabilirsin anladın mı?"

Bakışlarımdan korkutuğu belliydi. Bu yüzden sadece kafasını salladı.

Luke'un koluna girip evden çıktım. "Demek maşa ile yaptın o morluğu hanımefendi. Çok başarılı bir maşaymış anlaşılan."

"Kapa çeneni Luke, asıl demek sen Ashley ile evlenmek istiyorsun."

"Prenses o sadece, 5 yaşında küçük bir kız."

"Umurumda mı Robert?" Sinirlendiğimde genellikle Luke'a Robert ismini kullanmayı severdim.

"Seni bırakayım mı?" Dedi arabasının kapısını açıp.

"Gerek yok ben yürürüm ve not olarak Ashley'e bir daha güzelim deme." Dedim ve Daisy'nin evinin olduğu tarafa yürümeye başladım.

~Daisy

Kapının çalmasıyla elimdeki mısırı koltuğa hızla bıraktım.

"Selam." Dedim Lillie'ye sarılıp.

Neredeyse her pazar bize gelirdi ve American Horror Story'i izlerdik. Ama bu sefer Lillie'nin suratı biraz asık gibiydi.

"Neler oluyor? Yine o zürafa ne yaptı?" Dedim koltuğa geçerken.

"Hiç boşver, her zaman ki Luke işte."

"Bak Lillie sizin ayrılmanızı istemiyorum ama eğer seni üzüyorsa biliyorsun Michael'a söylememiz yeterli."

Gülümseyerek konuştu. "Önemli değil, beni kırmasını seviyorum."

Lillie, Luke'a ne zaman bu kadar bağlanmıştı anlamamıştım ama ikiside aşıktı.

~Pazartesi sabahı

İlk ders edebiyattı. Bugün erken uyanıp okula erken gelmiştim. Sınıfa girdiğimde Calum'u gördüm. Arka sıralardan birinde oturmuş elindeki kalem ile oynuyordu. Sınıfta tek oturması tuhaftı.

"Günaydın." Dedim çantamı bir sıraya koyarken. Hiç bir şey söylememeyi tercih etti. Yüzüme bile bakmıyordu.

"Calum konuşmalıyız." Dedim yanına oturup.

"Bitirmeliyiz." Dedi sadece.

Boğazımdan aşağıya bir acı hissettim.

Konuşmak istiyordum ama ağzımı açamıyordum.

Eski Calum ve Daisy geri gelecekti. Ve sanırım böyle olsun istemiyordum.

"E-evet." Dedim kafamı sallayarak.

"Güzel oyundu ama Casey'i kaptırdım." Dedi saçlarını karıştırıp. "Ama seni kazandım."

"Calum.." Dedim yavaş ve sakince. "Beni kazanmamalısın."

"Daisy, bir daha bu kadar yakın olmamalıyız." Dedi yine nefesimi kesiyordu.

Sadece yapmamalıydık.

"Biz arkadaşız zaten." Dedim umursamaz bir tavırla.

"Tabii ki, öyleyiz. Sana birini ayarlamamı ister misin?" Dedi gözlerime bakarak.

"Hayır Calum. Sadece unutalım gitsin. Umursanıcak anılar yaşamadık."

Lanet olasıca gözlerim doluyordu. Anlamsızca doluyordu işte.

"Daisy." Dedi belki de son kez adımı dudaklarından duyuyordum.

"Görüşürüz Thomas." Dedim ve çantamı orada bırakıp sınıftan çıktım. Öğrenciler yeni geliyordu. Ağlamamı gerektirecek bir durum yoktu.

"Hey, iyi misin sen?" Dedi bir anda Lillie kolumdan tutup, beni durdurup. Yanında Michael ve Casey'de vardı.

"Calum ile bitirdik." Dedim ve sonra Mike'a sarıldım.

Ah evet gözlerimde biriken yaşların gitmesine izin verdim. Michael'ın omzu ıslansa sorun etmezdi. Ama daha sonra gidip Calum ile beni ağlatması hakkında konuşacağını biliyordum.

Gerçek şuydu ki; Calum beni ağlatabilmeyi başarmıştı.

Selam herneyse bye xx Lolloloollollolololliilolililililollolololololoouououoo

idfc Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin