"Calum bunu yapmayı kesmeliyiz. Yakalanacağız."
"Son bir kez, Daisy." Dedi ve sonra tekrar beni öptü.
Tenlerimiz artık birbirine uyuşmaya ve alışmaya başlamıştı. Vücut ısısını hissettiğimde hala yanıyordum. Dudaklarımız her gün birbirlerini buluyordu.
"Son kez." Dedim elimi saçına geçirdim. Elleri üstümdeyken saçıyla oynamak çok zevkliydi.
"Hey yaşıyor musun?" Dedi Lillie odamın kitli kapısını çalarken.
"Evet." Diye bağırdım ama çok hızlı nefesler alıyordum.
"Nefes nefesesin, ne yapıyorsun Daisy?"
"Hiç sadece çabuk gidelim diye hızlı hareket ediyorum, sen geç arabaya geliyorum."
Ayak seslerinden gittiğini anladım. Ve Calum'un kucağından indim.
"Görüşürüz." Dedim dudaklarından hızlıca öpüp.
"İyi eğlenceler." Diye karşılık verdi.
Salonda oturan Michael ve Luke'u gördüm. Luke'un yüzü asıktı ve sinirliydi.
"Ne oldu zürafa?" Dedim koltuğa oturup.
"Tartışmışlar o yüzden Lillie kısa giymiş, Luke'da karışamıyor. Bence fena." Dedi Michael sessizce.
"Owww. Prenses, prensi sinirlendirmiş." Dedim ayağa kalkıp. "Merak etmeyin, bana emanet."
~
Lillie ile bardan dönerken bir kaç kadeh bana bir şey yapmamıştı ama Lillie sarhoş olmuştu.
"Dur, dur, dur, dur." Dedi Lillie gözlerini büyültüp pencereden dışarı bakarken. Aniden frene basınca Casey'nin evinin önünde olduğumuzu fark ettim.
"Şu Calum'un arabası değil mi?" Dedi sadece.
"Tabii ki hayır." Dedim kendimden çok emindim. Calum neden buraya gelsin ki? Yani ona göre Casey bitmişti.
"Evet onun arabası." Dedi. Gaza basıp biraz daha ileri gidip arabadan indim, Lillie'nin söylediği arabanın yanına gittim.
Siktir. Calum'un arabasıydı.
Siktiğimin,
Lanet,
Orospu çocuğu,
Calum'dan
Nefret,
Ediyordum.Arabaya geri dönüp sinirle kapıyı çarptım. "Orospu çocuğu!"
"Hey hey sakin ol bakalım. Neler oluyor?" Dedi Lillie.
"Calum, neden Casey'nin evinde? Yani Michael var." Dedim eve doğru giderken.
Bir kaç hafta önce sanki Michael'ın arkasından iş çeviren ben değildim.
Tanrı herkesi Calum'dan korusun.
Yer yüzündeki şeytanın adı; Calum Thomas Hood.
"Calum eğer Casey ile bir şey yaparsa onu öldürürüm." Dedi Lillie kapıyı açıp arabadan inerken.
Ne kadar çabuk geldiğimizin farkında değildim. Tek düşünebildiğim şey Calum'un, Casey ile ne yaptığı. Beni yolladıktan hemen sonra Casey'e gitmesi, ah tanrım.
Lillie'nin peşinden eve girip, kapıyı sertçe çarpmamla koltukta uyuya kalan Ashton uyandı.
"Etekle gitti, pantolonla geldi." Dedi Luke Lillie için. "Şüphelenmeli miyim?"
"Ben değiştirttim." Dedim ve kendimi koltuğa bıraktım.
Michael oyun oynuyordu. Ashton hala bizi izliyordu.
"Mutfağa gel." Telefonuma gelen mesajla ayağa kalktım. Mutfağa girdiğimde Calum kapıyı kapadı. "Ne var?"
Cevap vermek yerine beni öpmeyi tercih etti ama onu kendimden uzaklaştırdım.
"Ne oldu Thomas, Casey'i yeterince inletemedin mi?"
Kelimeler ağzımdan bir anda çıkmıştı.
"Ne diyorsun Daisy?" Dedi korkuyla.
"Michael ile konuşmalıyım." Dedim mutfağın kapısını açarken. Salona ulaştığımda, Calum arkamdan hızla gelip kolumdan çekti. Herkes ona döndü. "Daisy şu şey, şarabı bulamadım ben?" Dedi yalan söyleyerek.
"Yani?" Dedim gözlerimi devirirken. "Yani gel de yardım et." Dedi sesi ciddileşmişti.
"Calum, şaraplar depoda." Dedi Ashton hemen.
Ashton kahramandı.
"Michael konuşabilir miyiz?"
"Tabii." Dedi ayağa kalkıp.
"Hayır, hayır, olmaz Daisy bana lazımsın." Dedi Calum aramıza girip.
"Calum gel buraya, bir şey konuşacaklar işte." Diye ekledi Ashton.
"Daisy." Dedi Calum yüzümü ellerin içini alırken. "Yalvarırım bir kere sözümü dinle ve bana güven."
"Ben o işi çoktan bıraktım."
"Ortalık kızışıyor." Dedi Luke alkışlayıp. "Kapa çeneni sen." Dedi Lillie, Luke'a elindeki yastığı atarken.
Calum hala soğuk bakıyordu ama içimi yakıyordu.
"Şimdi ilk kimle konuşacaksın?" Dedi Calum.
"Sadece 3 dakikan var." Dedim Calum'u çekip mutfağa giderken.
"Daisy, Casey ile bir şey yapmadım. Yani yapıcaktım ama sonra yapmadım işte." Panikle hızlı konuşuyordu.
"Michael bunu bilmeli." Dedim sadece.
"O zaman Michael'a geçtiğimiz haftalarda onun arkasından oyun oynadığını da söylersin." Dedi ve acımazdı.
"Senin yüzünden." Dedim sinirle ve pişmanlıkla.
"Ben senin ne hissettiğini anlıyorum." Dedi ama gözlerime bu sefer daha derin bakıyordu. Derin ve buz gibiydi. İçimi ürpertirken, korkmamı sağlamıştı. Ona karşı olan herşeyden korkuyordum. Aşktan korktuğum kadar, ondan da korkuyordum.
Selam yazım yanlışı varsa sorryy :((( love ya all xx
