B.

836 26 14
                                    

"Calum lanet olası anahtarlarım nerede?"

"Bilmiyorum, nereye bıraktığımı unuttum." Demesiyle masamdan kalkıp onun masasına gittim.

Hiç bir zaman yan yana oturmazdık.

"Bayan Grace yerinize geçin." Dedi sınıftaki matematikçi.

"Seni öldürmek hatta öldürmeden önce mezar yeri olarak Asya'da bir yer aldığımdan emin olmanı istiyorum."

"Artık Asya'lı olmam ile dalga geçmeseniz, bunaldım çünkü." Dedi. Calum hep fazla rahattı.

"Bay Hood ve Bayan Grace dışarı." Sesiyle Calum'a daha da sinirlenmiştim.

Hem dersimden oluyordum, hem arabamdan.

Biz kapıdan çıkar çıkmaz, zil çaldı.

Biz demek tuhaf geliyordu. Aslında biz diye bir olayda yoktu. Aptal liseli kız rolüde oynamıyordum. Kötü çocuğa aşık olan iyi kızda değildim. Sadece Calum'un zor biri olması ve benimde zoru sevmem dikkatimi çekiyordu.

"Günaydın!" Diye bağırdı Lillie, Luke ile el ele yanımıza gelip.

Ne benden, ne Calum'dan bir cevap geldi.

"Sizede!" Dedi Michael arkadan gelip Calum'un sırtına atlarken.

Yemekhaneye gittiğimizde Ashton her zaman oturduğumuz masada Jasmine ile yemek yiyordu.

"Ne zamandan beri bizden başkası bu masada oturabiliyor?" Dedi Luke.

"Calum tüm okulu buraya oturttu bir şey olmadı." Dedi Ashton savunmaya geçerken.

Kimse cevap vermedi, Ashton genelde doğruyu söylerdi ama fazla gerçekçi bir çocuk da değildi.

"Arabanı sağlam alabildin mi?" Dedi Michael gülümserken.

O gülümseyebilirdi ama ben sinirden ağlamak üzereydim.

"Bu aptal anahtarlarını kaybetmiş." Dedim parmağımla Calum'u işaret ederken.

"Sarhoştum Daisy, hatırlamıyorum işte ne var bunda bu kadar büyütülecek?"

"Kapa çeneni, Calum." Diye söylendi Lillie gergince.

Sadece arabamı geri istiyordum.

Yanıma gelip oturdu. Bende dahil masadaki herkes şaşırmış gibiydi.

Lillie beni izlerken, Luke onu öpünce yine rahatlamıştım. Dikkatin üstümde olmasından, özellikle Calum yakınımdayken üstümde olmasından nefret ediyordum.

"Sadece güven bana tamam mı? Arabanı sana getireceğim. Tertemiz bir şekilde." Dedi gülümsemiyordu ama her zaman gözünde olan egosuda yoktu.

Ona hiç bir zaman güvenmemem gerektiğini biliyordum.

Cevap vermedim ayağa kalkıp Tarih sınıfına ilerledim. Bu derste hepimiz ortaktık. Ve Bay Ylson her derste bir konu verip, gruplara ayırıyordu.

Tabi ki de önceden Calum ile eşleşmiştik ama sadece bu sene korkuyordum.

"Yarın cumartesi, bu gece ne yapıyoruz?" Dedi Lillie arkamdan gelip.

"Sanırım evde olmalıyım, annem ve babam yemek için gelmemi söyledi." Dedim.

Genelde onları evde görmek zordu.

"Hadi ama Daisy kaçarsın sen?" Dedi umut dolu gözlerle.

"Kaçsam bile nereye gitmeyi düşünüyorsunuz?"

"Her zaman ki bara, biraz içeceğiz." Dedi.

Genelde cuma günleri içmeye giderlerdi.

"Üzgünüm gelemem." Dedim ama sözümü bitirmemle hepsi burada toplanmıştı.

Gözüm Calum'u aradı. Ama burada değildi.
Ah yine saçmalıyorum.

"Gelmek istemiyorsa bırakın gelmesin." Dedi bir anda aradığım ses.

Dediği şeyi yeni anlamıştım ama sorun etmedim. Her zaman düşünmeden konuşurdu. Gerçi düşünse bile karşısındakinin kalbini kıracak diye dikkat etmezdi.

Bay Ylson sınıfa girince oturduk. "Konunuz; Mısır'da ki Piramitlerin nasıl yapıldığı. Kendi fikirlerinizi yazın, özellikle siz Bay Hood."

Calum'un dersleri fena sayılmazdı. Sadece yazmalı bir ödev olunca, seviştiği kızlara yaptırıyordu.

Lillie önümde oturuyordu. Mike, Lillie'nin yanına geçti. Ashton'da benim yanıma oturdu.
Luke ve Calum ise sandalyelerini yanımıza çekti. Bay Ylson grup olmamızı istiyordu.

"Bu grubu hiç bir zaman anlamadım. Bazılarınız fazla çalışmaktan kafayı yiyecek, bazılarınız ise sigara içiyor." Dedi Bay Ylson, hepimiz sigara derken Calum'dan bahsettiğini biliyorduk.

Bay Ylson masasına oturduğu zaman konuşmaya başlayan Mike ve Ashton oldu.

"Piramitler insan yapımı olamaz, bir taş tonlarca ağırlıkta."

Michael fikrini söyledikten sonra Luke onu onayladı. Ashton ve ben anında karşı çıkmak için konuştuk. "20 yılda inşa edildiğine göre insan yapımı."

Calum sessiz bir şekilde kitabına bakıyordu. Ve o buradan sadece kızarmış gözleri ve kızarık dudakları ile sadece ilgimi dağıtıyordu.

Başını kaldırıp göz göze geldiğimizde, gözlerinde hiç bir duygu yok gibiydi. Tabii ki de bir duygu olmasını beklemiyordum ama sadece tuhaftı. O her zaman böyle olmuştu.

Gözlerimi ondan alıp, konuşmayı dinledim.

Onun yaptığı gibi.

Nasıl gidiyor inanın bilmiyorum, okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Hepinizi seviyorum xx

idfc Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin