Z.

450 23 5
                                    

1 Yıl sonra

"Tamam dediklerimi alsan yeterli." Dedim telefonda ki Ashton'a. Tanrı şahit ki son bir yılda olanları kimse tahmin edemezdi. Calum'la parkta ki vedamızdan sonra İngiltere'ye dönmüştüm ve üniversite başlamıştı. Gerçi okulu fazla takmıyordum, zorla okuyordum. Ashton, Avustralya'da sıkılınca onu buraya davet etmiştim. Yani ziyarete değil, benimle yaşaması için. İlk başlarda hayır dese de, annesi ile iş birliği yapıp onu buraya getirttirmiştim. Geleli 4 ay oluyordu. Güzel bir ev arkadaşıydı, yani Michael'dan yada Luke'dan düzenli olduğu kesindi. Hiç Calum'u düşünmüyor değildim. Sonuçta ilk aşık olduğum adam oydu. Ama şimdi evliliğinden vazgeçmemişti, ve benim yapacak başka birşeyim kalmamıştı. Asıl olay şuydu; geçtiğimiz hafta Ashton'ın eve gelmesi ve bana fazla yakınlaşması sonucunda beni öpmesi ve benim de ona hayır dememem. Hangi kafayla yapıyordum bunu, Ashton ile böyle olmak asla ve asla aklıma gelmemişti. Öpmesinden sonra ki gün gelip özürler dilemişti, bende sorun olmadığını söylemiştim ve sadece biraz daha zamana ihtiyacım olduğunu. Şimdi ise gün geçtikçe neredeyse her gün, bana karşı hisleri olduğunu söylüyordu. İlk duyduğumda çıldırmak üzereydim. Her gün yeni bir his. Calum'dan kalbimin geçmesi çok zordu, neredeyse her gün ağlamıştım. Ama sonuç olmayınca boşluktaydım ve şimdi Ashton'ın hisleri daha da anlamlı gelmeye başlıyordu.

Kapının çalmasıyla akşam yemeği olacak tavuğun sosunu tezgaha bıraktım. Büyük ihtimalle Ashton marketten dönmüştü.

"Merhaba." Dedi elindekileri yere bırakıp, yanağıma bir öpücük kondururken. Utanmamak elimde değildi, bunca sene arkadaştık hatta çok yakın arkadaşlardık.

"Daisy, biliyorum hala alışamadın ama kızarmanı gerektirecek bir şey yapmadım." Öylesine kibardı ki. Tüm kızlar daha kaba kalıyordu.

"Aç mısın? Biraz sonra olur yemek." Konuyu değiştirmek şu aralar en çok yaptığım işti.

"Acıktım." Dedi. "Hemde çok."

Poşetlerden birşeyler çıkarıp, yerine yerleştirirken mutlu gözüküyordu. Sanırım ben olsam yapamazdım, yani yakın bir arkadaşımın bir zamanlar takıldığı birine birşeyler hissedemezdim. Ama o yapıyordu ve yanlış olmadığını bana anlatmaya çalışıyordu. Beynim anlamamakta ısrar etse bile, kalbim onu anlayabiliyordu.

"Şey Ashton?" Dedim bana dönmesini beklerken. "Lillie ve Luke bizimle görüntülü konuşmak istiyormuş, yemekte onlarla konuşsak sorun olur mu?"

"Onlar benim de arkadaşım Daisy, tabii ki de sorun olmaz. Ve onlara hislerimden bahsetmek istiyorum."

"Daha çok erken değil mi?" Korkuyordum. Yani belki de Luke Ve Lillie bana kötü bir tepki verecekti. Geçmişte Calum ile olanlardan sonra haklılardı da.

"Güven bana." Dedi sonunda yerleştirmeyi bırakıp. "Acıktım ama yemeğim nerede?" Gülümsememi sağlamıştı. Ona hazırladığım tabağı verip, bilgisayardan Lillie'yi aradım. Bir kaç dakika sonra açtı.

"Afiyet olsun Ashton." Dedi ilk önce ona bakarak. Ashton'da Lillie'ye el salladı.

"Nasılsın Lillie?" Onu gerçekten özlemiştim.

"Süperim. Ya sen?" Lafı bitince Luke yanına oturdu. "Kimler varmış, ne yapıyorsunuz bizsiz?"

"Herşey aynı." Dedim yorgunlukla. Calum'dan sonra Ashton'ın sevgisi ruhuma ağır geliyordu.

idfc Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin