İngiltere'ye geldikten iki ay sonra Ashton'ın tek başına buraya ziyarete gelmesiyle şimdi Amerika'ya diğerlerinin yanına gidiyorduk.
Calum'un gelmemesi beni şaşırtmamıştı. Ama onu özlüyordum. Gerçekten özlüyordum.
"Kaç dakika daha kaldı?"
"Ashton yeter artık. Her beş dakikada bir aynı soruyu soruyorsun." Dedim sonunda kendimi tutamayıp.
"Ama çok sıkıldım." Dedi eşortman üstünü çıkarırken.
"Bende öyle ama zaten inişe geçtik, sakin ol."
"Onları çok özledim."
"Bende öyle." Dedim camdan dışarı bakarken.
Ashton geldiğinden beri ona Calum ile ilgili tek bir soru bile sormamıştım.
"Şey nasıl?" Dedim sakince.
"Kim?" Dedi merakla. "Calum mu?"
"Evet, o."
"İlk bir ay içinde sürekli biryerlere gidiyordu ve sarhoş oluyordu ama sonra düzeldi. Futbolla falan ilgilenmeye başladı."
Düzelmesi iyiydi. Ama ben düzelmemiştim.
"Kız arkadaşı falan var mı?"
"Hayır ama kızlarla arası her zaman iyi anlarsın Daisy, her zaman ki Calum."
~
"Daisy!" Diye bağırma sesi duyunca Ashton ile aynı anda irkilip arkamıza baktık."Lillie!" Diye bağırdım onu görür görmez.
"Bebeğim benim!" Dedi bana sarılıp.
"Seni çok özledim, lanet olsun Lillie!"
"Bende seni!"
İkimizde nefes alamayınca kollarımızı gevşettik.
"Michael!" Dedim ona sarılırken.
"Ashton!" Dedi Lillie ona sarılırken.
Michael'ı bırakıp, Luke'a da ufak bir sarılış verdim.
Havalimanından çıkıp Mike'ın arabasına bindik.
"Seni seviyorum Lillie." Dedim kafamı omzuna yaslarken.
"Üzgünüm ama sevgilime asılmana izin veremem." Dedi Luke önden konuşarak.
"Üzgünüm izin almadım." Dedim ona cevap olarak.
"Evet sorgu zamanı." Dedi Lillie beni Michael'a itip.
Solumda Lillie, sağımda Michael ölmek üzereydim.
"İngiltere'ye gittiğin gün, dersin ortasında telefonum çaldı. Bil bakalım kim? Avustralya'da ki bardan telefon. 'Calum'u gelip alır mısınız? Bardaki cam olan her şeyi kırıyor, ve sarhoş.'" Barmeni taklit edince gülümsememi sağlamıştı.
"Gülme Daisy!"
"Pardon." Dedim elimle ağzımı kapatıp.
"Ashton olmasa büyük ihtimalle Calum'u döverlerdi." Dedi bu sefer Ashton'a dönüp.
"Yani? Sağol Ashton mı demem bekleniyor?" Dedim sakince.
"Daisy insanı delirtme! Calum'a neler oldu?" Bu sefer konuşan Michael olmuştu.
Arkandan iş çevirmeyi teklif etti bende kabul ettim sonra ona aşık oldum ve beni göt gibi bıraktı. Demek herşeyi açıklardı ama söylemedim.
Hala Calum ismini duyduğumda tüm vücuduma aynı anda milyonlarca iğne batırıyorlarmış gibi hissederken, bunları konuşmak kolay değildi.
"Bir şey olduğu yok, bilmiyorum tamam mı? Ona ne oluyor, ne olacak bilmiyorum."
"Bence yeter sorgunuz." Dedi Ashton aklımı okumuş gibi.
Kısa ama öz