8- Seni Uzaktan Sevmek, Sevgilerin En Cari Olanı

4.2K 411 215
                                    

Uzun zaman sonra bu kadar erken saatte bölüm paylaşıyorum iyi değilim galiba şalskdsşldkasdlşs 

İşte bir de herkes böyle bölüm isimlerini havalı havalı yazıyo diye ben de öyle yapayım dedim ama diğerleri gibi havalı olmadığımı fark edip bok ettim galiba ama olsun işte şaşırmayın diye uyarıyorum aşlskdalsdkalsdşkslşdkasd

Neyse o zaman iyi okumalaaarrrr 


----


O kadar içmenin ardından kendimi yatağıma bırakıp biraz kafamı dinlemeye çalışmıştım. Salondan hala yükselen sesler üzerine yastığa parmaklarımı geçirmiştim.

"Artık susacak mısınız yoksa gelip oraya sizi susturayım mı?" Gürültü bir anda kesildiğinde hafifçe gülümseyerek üzerimi örtmüştüm. Evde otorite sahibi kişi olmak güzeldi.

Uykum yoktu, zaten rahatça uyuyabileceğimden de pek emin değildim. Gözlerimi kapattıkça profesörün beni öğrencilerin ve asistanların arasında azarladığı an beliriyordu karşımda. Şu an için önemli olan tek şey sessizlikti. Biraz sessizliği dinleyip kafamı toplamalıydım. 

Açıkçası sessizliği bu kadar severken neden bu evde kaldığımı bilmiyordum. Param olmadığından değildi. Fakat sadece diğerlerinin yan odamda uyumasında sakınca görmüyordum.

Baekhyun ve Sehun sağ tarafımdaki geniş odada, Yixing ve Chanyeol soldaki odada, ben ise iki odasının arasındaki küçük, normal bir ailenin kiler olarak kullanabileceği bir odada kalıyordum. Kıyafet dolabımın dışında kalan her yer duvar raflıydı ve kitapla doluydu. Odanın tam ortasında kalan yatağımda her gece kitap kokusuyla yatıp, her sabah kitap aynı kokuyla uyanıyordum.

Baekhyun eğer bir gün deprem ya da yangın gibi bir afet olursa ilk benim öleceğimi söyler ve kitaplarımı satmam için baskı uygulardı. Beni düşündüğünden değildi elbette, artık basımı durmuş ve piyasada olmayan pek çok eski kitabım vardı. Elden çıkartmam demek bize 3 aylık yaşama lüksü sağlardı.

Ama ben yine de parasız kalmayı ya da, deprem olduğunda kitapların altında ezilmeyi veya herhangi bir yangında bütün odanın alev almasını tercih ediyordum.

Sonuçta aynı yangın Chanyeol'ü de öldürecekse zevkle yanabilirdim. Ha eğer Chanyeol sağ kalacaksa ölme gibi bir düşüncem yoktu çünkü hayatımın geri kalanını ona eziyet ederek geçirmeye can atıyordum.

"G-girebilir miyim?" Kapının arasından Baekhyun'u görmemle birlikte başımı sallamıştım. "Biraz fazla içtin ya, başın ağrırsa diye ilaç getirdim." Çekinerek fısıldadığında gülümsemiştim. Ne kadar içmiş olursa olsun Baekhyun'un unutmayacağı şeylerden biri de buydu.

Benimle ilgilenmek.

"Okulda ne kadar zorlandığını biliyorum. Ama sen üstesinden gelebilirsin sana inanıyorum." Kullandığı kelimelerin yüzde yetmişi ağzında yuvarlanırken bu anı videoya çekmek istemiştim.

"Biliyorum."

"Yixing'le rahatça uyuyun diye çocuklarla dışarı çıkacağız. İyi geceler" Utangaç bir şekilde gülümseyip odadan çıktığında kıkırdamıştım.

Benden korkuyor ve çekiniyordu. Ama aynı zamanda yanımda olmaktan kendini alamıyordu. Böyle cümleleri sadece içkiliyken kurabilse de... Merak ediyor olmalıydı neden böyle olduğunu. Benim hakkımda, arkadaşlığımız hakkında endişeleniyor olmalıydı. En kötüsü bana ihtiyacı vardı.

Ve benim de ona.

Her zaman birlikteyken, ayrı yatağa gerek duymadan birbirimize sarılarak yatarak uyuduğumuz günlerden sonra odama nasıl izin alarak girmeye başlamıştı onun için tam bir muamma olmalıydı.

The DaltonsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin