2- Kalçalarımla Vitrini Kırdım, Mutlu Musun? (M)

7.8K 527 341
                                    


Hayatımda pek çok kez anlamsız şeyler yapmıştım. Kolay kolay pişman olan biri değildim. Vurdum duymaz biri olduğum da söylenilirdi ki inkar etmezdim bunu, çünkü öyleydim. Düşüncesizdim ve düşüncesizce hareket ederdim.

Şu an yolda öpüşmeye başladığım çocuğun kucağında ailemin yaşadığı eve gelmem gibi.

Hızlı ve tutkulu öpüşmemiz arasında bedenlerimiz salonun içinde sağa sola savrulurken çarptığımız sehpayla birlikte anneannemin antika vazosunu kırmamız gibi.

"Odan nerede?" Nefes nefese söylediğinde parmağımla karanlığın içindeki merdivenleri göstermiştim. 

Ve ardından yeniden öpüşmeye başladığımızda bu sefer beni taşımak için destek aldığı yer vitrin olmuştu. Kırılan kristallerin seslerini duyduğumda sanki bu bana daha çok zevk vermiş gibi bacaklarımı beline daha sıkı sarıp alt dudağını ısırmıştım.

Hala küçük bir çocuk gibi yasak olan şeyleri çekici buluyordum. Annem sadece küçükken değil şimdi bile o vitrinin yakınından geçmeme izin vermezdi. 

Fakat şimdi kalçalarımın yardımıyla içindeki pek çok şeyi kırmıştım, hem de tanımadığım bir erkekle deli gibi öpüşürken.

Merdivenleri soluksuz çıktığımızda beni kucaklayan bedenin gücüne hayran kalmıştım. Şimdiye kadar yüzünü tam olarak net gördüğüm söylenemezdi. Ama saçlarının yumuşaklığı, dudaklarının dolgunluğu, güçlü vücudu ve sert öpüşü aklımı başımdan almaya yetiyordu.

"S-sağdan ikinci oda." Üst kattaki koridora çıktığımızda dişlerinin arasında ezilen dudaklarımı dudaklarından güçlükle ayırıp konuşabilmiştim.

Kapıyı açabilmek için sırtımı kapıya yasladığı sırada canım acısa da o kadar tahrik edici bir hareket gibi görünmüştü ki inlemiştim. Kapının kolunu çevirip bedenimi tekrardan kucaklayıp yatağıma kadar taşımıştı.

Yatakta geri gidip ona yer açarken diğer yandan da sehpaya uzanıp gece lambamı açmıştım. Ne olursa olsun onun yüzünü görmeye ihtiyacım vardı.

Sarı ışık odayı hafif bir şekilde aydınlatırken göz göze gelmiştik. Bu sefer gerçekten nefes almanın ne demek olduğunu unutmuş olabilirdim çünkü. Tahmin ettiğimden daha yakışıklıydı.

Hayır, tahmin edebileceğimden yakışıklıydı.

Hatta beni öpmek için fazla yakışıklıydı.

Ve şimdi bana istek dolu bakışlar atarak yataktaki bedenime yaklaşmak için fazla yakışıklıydı.

Onu izlediğim sırada ceketini çıkartıp yere düşmesine neden olmuştu. Ceketi yerle buluştuğunda çıkan metalik sesler dikkatimi çekse de ardından hızla tshirtünü yerle bir edip saniye bile beklemeden üzerime hizalanıp dudaklarımı yeniden öpmeye başladı.

Sıradan bir tutkunun verdiği öpüşme değildi bu. Daha vahşi ve istek doluydu. Doyumsuzdu. Amacı öpüşmek değil dudaklarımı sonuna kadar tüketebilmekti adeta.

Dudaklarımdan ayrılıp yeni hedefi olan boynuma yöneldiğinde duyduğum kumaş sesiyle üzerimdeki gömleğin düğmelerinin koptuğunu anlamıştım.

O gömlek sıradan bir insanın alması için oldukça pahalı bir gömlekti, geçen doğum günümde annem aldığı için hayatımda ilk defa bugün buraya gelirken giymiştim. Normalde böyle şeyleri giymeye karşı çıkan biriydim ve bu yüzden onu böyle özensizce üzerimden çıkartışı bile beni etkiliyordu.

Fazla tecrübeleri olan biri olduğum söylenemezdi ama şu bir gerçekti ki sert seviyordum. Ve boynumu dişlerinin arasına alıp derimi çekeleyen, adını bile bilmediğim kişi beni altında kıvrandırmayı iyi beceriyordu.

The DaltonsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin