6- Adisyonu Babama Yazın

5K 404 203
                                    

Dün alkolün etkisiyle, harika bir gece geçiremesem de, harika bir şekilde uyumuştum. Fakat bu noktada sorun, tam olarak sabah başlıyordu.

Kafatasımın içinde Sehun ve Chanyeol ev partisi veriyor, midemde ise annem yemek yapıyor gibiydi. Yani kısacası başımda tarifi olmayan bir ağrı, midemde ise keskin bir yanma ve bulantı hissi vardı.

Bedenimdeki sürekli yorgunluğu saymıyordum çünkü o artık bir süredir benim bir parçam olmuştu. Sırtım durmadan ağrıyor, bacaklarım ise metrelerce koşmuşum gibi sızlıyordu.

"Çık hadi o yataktan geç kalacaksın." Ve berbat olan bir sabahım daha Sehun'un odaya girip üzerime bir şeyler fırlatmasıyla daha da çekilmez bir hal almıştı.

"Şunu yapmaktan vazgeç artık." Yüzümdeki havluyu öfkeyle yere fırlatmış, bacağımın arasındaki yorgana sarılmaya kaldığım yerden devam etmiştim. 

Sanırım Sehun'la devamlı alışkanlığımız olan bu kıyafet fırlatma durumu yüzünden ikimizin paylaştığı odanın içinde bir kere bile parkelerin üstüne bastığımı hatırlamıyordum.

"Bugün yine çok neşelisin. Etrafa mutluluk saçıyorsun."

"Kapa çeneni Sehun. Beynim çatlamak üzere."

"Sevinmelisin, en azından bir beyninin olduğunu fark ettin."

"Eğer vücudum atletizme katılmış bir un çuvalı gibi ağrımasa şu an seni dövebilirdim Sehun."

"Sorun da bu zaten Baekie. Benim gibi biraz erken kalkmayı deneyip spor yapsan bütün sorunlarından arınırsın. Bak benim bir sorunum var mı?"

"Bak Sehun. Eğer senin gibi zengin olsaydım benim de bir sorunum olmazdı. Ben bütün gün çalışarak zaten sporumu yapıyorum."

"Peki o zaman düzenli spor yapan çocuk, bu sporcu özelliğine güvendiğin için yatıyorsun sanırım hala? Şu an işe geç kalmak üzeresin ve eğer belgesellerde gördüğümüz şu hızlı kedicik familyasından değilsen yetişmen imkansız gibi."

"Siktir ya!" Yataktan hızla doğrulduğumda dönen başımı bir kenara bırakıp hızla odadan dışarı atmıştım kendimi. Elimi yüzümü yıkamak, üzerime yeni bir şeyler geçirmek şu anda yapabileceğim en son şey bile değildi.

Çünkü işe geç kalma hakkım gerçekten sona ermişti. Haftanın 5 günü çalışıyordum ve bu dört gün içinde erken gitmeyi başarabildiğim zamanlar sayılıydı.

"Çantanı unuttun." Ayakkabılarımı giymeye çalışırken Sehun sırt çantamı elime tutuşturmuştu. Evet, işten sonra bir de okula gideceğim gerçeği de vardı.

"Derste görüşürüz."

"Görü-" Diğer ayakkabımı giymeye çalışırken Sehun'un telefonu çalmıştı. "Evet bebeğim ev boş. Gelebilirsin." Vaktimin az kaldığını umursamadan geri dönüp öldürücü bakışlar atmaktan kendimi alamamıştım.

"Yatağıma yaklaşayım deme." O ise orta parmağını gösterip açık olan kapıdan beni dışarı itmişti. Ondan nefret ediyordum.

Evdeki herkesten nefret ediyordum aslında. Ama sorun şu ki onları bıraktığım anda yanlarında kalmak zorunda kalacağım ailemden daha çok nefret ediyordum.

"Atla bebek." Sokağa çıkıp hızla yürümeye başladığım anda yanımda duran motorla çığlık atmıştım.

"N-ne?"

"Geç kaldın yine değil mi?" Sesin sahibi kaskı elime tutuşturduğunda yüzümde geniş bir gülümseme oluşmuştu.

"Tanrım sen harikasın Jongdae!"

The DaltonsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin