39- Pofuduk Ayı ve Pamuk Prensesin Date'i (ft. M)

2.2K 224 100
                                    

Ay çok saçma bir bölüm oldu sanırım aklşdjasşlk Jongin'e zaafım olduğu için baek çok çabuk affetti bu çocuğu ama olsun alşksdasşldklsş

Bi de aslında bölüme smut yazarım diye başladım ama sonrasında bir kez daha smut yazamadığımı fark edip olayı tuhaf bir şeye dönüştürdüm şalskdşkds 

Smut denilemez ama ben yine şey ettim işte beğenip beğenmemek size kalmış şaslkdşldka

Düzeltmedim, hatalarımı görmezden gelin iyi okumalar <3 


---


"Merhaba."

"Merhaba?" Jongin cevap vermeyerek yüzüme bakmıştı. Bir süre böyle sessizce geçmişti. Bir şey demesini bekliyordum. Beni çağırdıysa bir şey demeliydi. "Pekala, beni buraya birbirimize bakalım diye mi çağırdın?" Beni çağırdığı kafeye baktım. Bu Jongin'le ilk normal bir yerde buluşmamız diyebilirdim. Bu tuhaftı. Jongin'in beni konuşmamız lazım diyerek bir kafe çağırması ne kadar normal olabilirdi ki? Daha bir ay önce bana iğrenç şeyler söylüyordu, birkaç gün önce ise striptiz kulübüne çağırmıştı. Kısacası Jongin'le yaşadıklarımıza bakılırsa bu hiç de normal bir görüşme gibi değildi. Tabii her an birileri soyunup karşımda dans etmediği sürece.

"Burayı nasıl buldun?" Neredeyse ona attığın konumdan demek üzereydim ama sonradan onu demediğini fark ettim. Etrafımı inceledim. Ferah bir kahve dükkanıydı. İnsanı rahatsız edecek kadar büyük, klostrofobiye neden olacak kadar da küçük değildi. Renk uyumu hoştu, nane yeşili ve kahverengi güzel durmuştu.

"Güzel. Sıcak bir havası var." Dediğime gülümseyerek karşılık verdi.

"Peki, bir de şunu dene nasıl olmuş?" Uzattığı kupayı alırken parmak uçlarımız birbirine değmişti. Bugün her şey tuhaftı çünkü Jongin normalden çok daha farklı görünüyordu. Yüzünde gözle görülür bir ışıldama vardı. Giyimi özenilmişti. Saçları yumuşacık görünüyordu. Jongin'den yayılan aura da öyle. Normalde tahrik edici görünen bu adam bu sefer pofuduk bir ayıya benziyordu. Kahveyi dudaklarıma götürdüğümde tepkimi merakla bekliyordu.

"Fena değil." İlk yorumum buydu. Bir yudum daha aldığımda gerçekten hiç de fena olmadığını fark ettim. "Bu gerçekten iyi." Genelde böyle bilinmeyen kafelerin kahvelerinden pek umutlu olmazdım ama bu farklıydı. Gerçekten iyiydi.

"Beğenmene sevindim." Utangaç gülümsemesi gözüme takılmıştı. Neredeyse hayal gördüğüme emindim.

"Çalışan nerede? Kendime de bir kahve isteyeyim." İçeride bizden başkası yoktu.

"Çalışan yok. Yani henüz yok. Sen kabul edersen olacak?"

"Ne?" Bedenimden elektrik akımı geçmişti.

"Burası bir arkadaşımın yeriydi. Bana borcu olan bir arkadaşın. Ve benim de sana borcum var. Daha doğrusu ailene var ama sana ödemeyi tercih ederim."

"Nereye varmaya çalışıyorsun Jongin?" Yani düşündüğüm yere varmaya çalışıyorsa kendimi yere atıp yuvarlanmaya başlayacaktım.

"Şuraya varmak istiyorum." Kot ceketinin cebine uzanıp içinden siyah kadife bir kutu çıkardı. Yok artık. Ben evliliğe hazır değildim ki! "Sana bir şey vermek istiyordum. Yaptığım şeylerden dolayı özür dilemek için bir şey vermek istiyordum fakat ne yaparsam yapayım yeterli olmayacağını biliyordum. Sonra burası karşıma çıktı ve..." Kutuyu açıp önüme koydu. O kutunun içinde yüzük görmeye hazır değildim. Belki şu şaka oyuncaklarından biridir diyordum, parmağıma plastik karafatma falan atlardı. Ama ne yüzük vardı ne de oyuncak. İçinde iki tane anahtar vardı. "Senden çaldıklarım karşılığında, kalbini kırmamın karşılığında burayı sana vermek istedim. Birisi kafenin anahtarı, diğeri ise buranın üst katındaki binanın."

The DaltonsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin