Gecenin karanlık ve bulanık kötü partisinden çıkıp birinin kollarında bayılmak. Birde yakışıklı bir meteorun kollarında bayılmak nasıl desem bu tek kelimeyle HARİKA'ydı."Hadi aç şu gözlerini" "hadi yapabilirsin" "sen güçlüsün" "hadi Toprak!"
Bu duyduğum onun sesinden başka birinin sesi değildi. Ve bu kokuda...
Şuan tam olarak neredeydik bilmiyordum fakat gözlerimi açmaya halim yoktu ve hala başım dönüyordu. Boğazım yanıyordu. Gözlerimi açarsam yine beni kolumdan tutup çekiştirecekmiş gibi geliyordu. Ama en azından şuan burada onunla güvendeydim. Arsız arsız konuşanlar, sigara kokusu, sürekli başımın içinde dönüp duran remixli müzik yoktu. Sessizlik vardı. Ve ben sessizliği çok seviyordum. Daha doğrusu sessizliği beraber sağladığım insanları seviyordum. O da şuan başımı okşayan gözlerimi açmamı bekleyen bir insandı. Daha doğrusu insan mıydı yoksa tanrıdan bana gönderilen bir melek mi yoksa bir meteor mu bilemiyordum.Gözlerimi sadece onu görmek için açmak üzereyken "seni hiç oraya götürmemeliydim" dedi üzgün bir sesle. Ne yani Rüzgar beni oraya götürdüğü için pişman mıydı? Sesinden anlaşıldığı üzere benim için üzülüyordu. Bu güzel bir histi. Kendisini üzmesi değil! Beni ďüşünmesi güzel bir histi.
Kendimi yatıyor gibi hissettiğimde bir koltukta veya yatakta yatıyorum diye düşündüm. Ama bu yatak olamazdı çünkü biraz sertti. Gözlerimi açmaya çalıştım ve bunu başardım. Rüzgar başını eğmiş yere bakıyordu. Benim uyandığımı görmemişti. "ben..." sesim çok kısık çıkmıştı. Birden kafasını bana çevirdi ve hafifçe gülümsedi. "uyandın demek " dedi. Bende gülümsedim. Gülümsediğinde oluşan gamzesinde yaşamak istiyordum. Bazen o gamze o kadar güzel geliyordu ki bana. Çok içten oluyordu bu. "beni bardan buraya kadar nasıl getirebildin çok merak ettim açıkçası" dedim gülümsememi arttırarak. "seni taşımak zor oldu tabi bayağı ağırsın, ayrıca kucağıma bayılmasaydın kendin yürüyerek gelecektin fakat bayılınca bende seni kucağıma almak zorunda kaldım" dedi. Ben hiçbir şey söylemedim. "beni korkuttun" dedi. İtiraf etmişti korktuğunu itiraf etmişti. "ama bak şimdi iyiyim. Ayrıca beni orada yalnız bırakmadığın için teşekkür ederim" dedim. "saçmalama seni orda bıraksaydım yarın geldiğimde beter halde kalmış olurdun. Hem ne çabuk unuttun ben senin bakıcınım. Bir bakıcı asla baktığı kişiyi ortada bırakmaz" dedi gülerek. Aramızda geçen sessizlikten sonra "saat kaç" diye sordum. Elindeki saate bakıp 4'ü 10 geçiyor" dedi. Gözlerim çok ağır gelmeye başlamıştı. "uyuyabilir miyim?" diye sordum. Gözlerim kapanmak üzereydi. "tabi uyuyabilirsin, ama burada değil" dedi. "şuan hiç yatağıma kadar gidemem çok yorgunum" dedim. O da yanıma gelip beni bacaklarımdan tutup aynı bayıldığımda tuttuğu gibi tuttu ve koridordan geçip bir odaya geldik. Artık gözlerim kapanmıştı nereye yatırdığını gòremiyordum. Beni nazikçe yumuşacık bir yatağa bıraktı. Sonra başımı okşayıp "iyi geceler prenses" dedi ve sonra odadan çıktı.
Sabah uyandığımda tam uykumu almış gibi hissediyordum. Gözlerimi ovuşturarak kalktığımda şok geçirdim. Ben neredeydim ve kimin odasındaydım? Aklıma dün gece geldi. Yoksa burası Rüzgar'ın odası mıydı? Test etmek için yastığı kokladım. Biliyorum bu çok saçmaydı! Bu onun kokusuydu. Güzel kokusu yastığına bile sinmişti bu koku. Ve bu çok güzeldi. Birkaç kez daha yastığı kokladıktan sonra yataktan kalktım ve elimi yüzümü yıkamaya banyoya gittim. Banyonun kapısını açmak için zorladım fakat bir türlü açamadım. İçeriden su sesleri gelince Rüzgar'ın banyo ettiğini anladım. Evde başka banyo olmadığından onu beklemek zorunda kaldım.
Uzun bir süre bekledikten sonra banyodan çıktı. İçeriden gelen buhar adeta 'sırlar dünyasını' andırıyordu. Onu karşımda sadece altında düşecekmiş gibi duran bir siyah havlu, dağınık kahverengi saçlar ve altı tane baklava karşıladı. Baklavalara gözüm takılmıştı bu kadar güzel olamazlardı. Uzun bir süre ben ona o bana bakıştık. Sonra öksürüp önünden çekildim ve geçmesine izin verdim. O koridorda giderken arkasından onu izledim. Sonra bana da bir banyo iyi geleceğini anladım. Ve bende banyoya girdim. Banyoda erkek şampuanı var ve bir tane kadın şampuanı vardı. Ben almamıştım bu şampuanı yani o mu almıştı benim yerime düşünmüştü. Ve tam sevdiğimden almıştı. Bir ara benim sevdiğimi düşündü diye saçmaladım. Ben yinede erkek şampuanına bayıldığım için erkek şampuanıyla yıkandım çok kesici bir kokusu vardı. Ve bu nefes kesici kokusu çok güzeldi. Vücudumu da güzelce yıkadıktan sonra duşakabinden çıktım asılı olan siyah kadife bornozu elime aldım. Bu bornoz yumuşacık ve çok güzeldi. Bu muhtemelen Okan'ındı ve giymem sorun olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSİKOPAT BAKICIM #wattys2017
JugendliteraturToprak; tam olarak içi dışı bir. Çok neşeli ve çok nadir üzülen bir insan. Ailesi ile çok iyi anlaşan bir insan değil. Fakat onlara karşı nefret duymuyor. Ve mükemmel olmasa da iyi anlaşıyorlar. Toprak sadece okulu için İstanbul'a gitmektedir. Faka...