İyi okumalar...
*****
Bölüm şarkısı:
Ariana grande / into youŞarkı bir harika dostlarım! Dinlemenizi tavsiye ederim.
*****
Gördüğüm şey ile çığlık atmaya başladım.
Çünkü gördüğüm şey...
KEMİKTİ!
BİR KEMİK!
İnsan veya hayvan sonuçta bir canlı ölmüştü.
Bizimde o canlılardan olma ihtimalimiz beni korkutuyordu.
Çığlık atmamla beraber Rüzgar Burak Ebru hemen koşarak yanıma geldiler. Ebru benim yanağımı avuçlarının içinde tutarak bana bakıyordu fakat ben hala kemiğe bakıyordum.
Ebru "iyi misin?" diye sorunca hiç tepki veremedim. Gözlerimi pörtletmiş hala kemiğe bakıyordum. Rüzgar "Toprak durduk yere niye çığlık atıyorsun? Başkasının çığlığı yetmedi mi?" dediğinde yine cevap vermedim. "kızım konuşsana!" diyen Burak'a baktım ve "ben...şey gördüm..." cümlemi kesen Burak oldu. "ne gördün?" diye şüpheyle bana bakıyorlardı. "ke..ke..kemik!" dediğimde Ebru az önce benim baktığım yere baktı ve gözlerini olabildiğince açtı ve sonra "lağnn...kaçın!" diye bağırdı ve sonra ayaklanıp koşacakken Burak onu koluyla durdurdu. "ya bıraksana bırak...ulan görmedin mi kemiği burda biri ölmüş. Yalvarırım dönelim!" dedi Burak'a bakarak. Burak Ebru'nun kafasını okşayıp "şşşt her şey iyi olacak korkma ben varım" dedi ona sarılarak.
Ebru'nun dönelim diye ısrar etmesiyle benim de buraya kadar geldik bunu öğrenmeden hiç bir yere gitmiyorum dememle yola devam ettik.
Tamam korkuyordum ama içimdeki maceraperest kız da merak ediyordu. Ayrıca neler olabilirdi ki? Alt tarafı bir kemik gördük. Belki bir hayvan avlanmıştır. Bu düşünceyle içimi rahatlatıyordum.
Yola devam ederken Ebru'nun felaket senaryolarından bıktığım için arkamda olan Burak ve Ebru'ya döndüm. İşaret parmağımı Ebru'ya doğrultup "eğer tek kelime daha edersen seni kurda kuşa yem olarak veririm. Bu sefer kemik sen olursun!" diye tehdit ettim ve önüme dönüp yürümeye devam ettim.
Birden yakınlardan gelen bir kurt sesiyle hepimiz olduğumuz yerde durduk. Ve sonra zaten ormanda olduğumuz için bu tuhaf değildir diye yürümeye devam ettik.
Biraz dinlenmek için bir taşın üstüne oturduk. Tam kalkacakken karşımdaki çalıların kıpırdadığını gördüm. Kaşlarımı çatarak oraya baktığımda Rüzgar'da kaşlarını çatarak bana baktı. Ve sonra baktığım yöne arkasını dönerek baktı ve sonra tekrar önüne döndü. Anlamsızca bakışmaların ardından Rüzgar yola devam etmemiz gerektiğini söyledi. Ayağı kalkıp yürümeye devam ettik.
"bakın kaç saattir ormanı talan ediyoruz hiçbir şey bulamadık hadi artık gidelim. Hem kamp yerinden çok uzaklaştık yolu kaybedeceğiz!" diye yakınan Ebru'ya biraz olsun hak veriyordum doğrusu. Ama olmazdı. Ben bu işin peşini bırakmazdım!
Yola devam ederken yine çalılarda bir kıpırtı gördüm ve merak edip oraya ilerledim. Rüzgarlar da yanıma gelip bakınca hepimiz birbirimize bakıyorduk. Çünkü o kıpırdayan şey bir insandı. Tuhaf kıyafetleriyle beni ürpertirken çalıların arasından çıktı ve etrafımızda dolanmaya başladı. Hepimiz put gibi duruyorduk.
Etrafımızda dolanmayı kesip önümüzde durduğunda onun kızıl saçlarına ve kahverengi gözlerine baktım. Kendine bakım gösterse aslında güzel bir kadındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSİKOPAT BAKICIM #wattys2017
Teen FictionToprak; tam olarak içi dışı bir. Çok neşeli ve çok nadir üzülen bir insan. Ailesi ile çok iyi anlaşan bir insan değil. Fakat onlara karşı nefret duymuyor. Ve mükemmel olmasa da iyi anlaşıyorlar. Toprak sadece okulu için İstanbul'a gitmektedir. Faka...