İyi okumalar canlarım...
*****
Rüzgar'dan
Birinci boktan ders bitmişti. Ve Toprak birinci derse gitmemişti. Muhtemelen o geç kaldığı için derse girmeyip kantinde oyalanmıştır diye düşünüyordum.
"Müdür bozuntusu Egemenleri geziye götürüyormuş. Bize niye yok bu tatil? Parası neyse vereceğiz diyoruz. Taktı bize adam." Bu konuşan sınıfta en gereksiz gördüğüm kişilerden biriydi. Ayrıca ben bu okulda sadece Toprak'ı önemserdim. Diğerleri umurumda olmazdı.
Toprak ne de olsa gelir. Kesin Ebru'nun yanındadır diye onu aramaya kalkışmadım.
İkinci derste bitti. Ve Toprak hala gelmemişti. Hayatımda şuan ilk defa birini merak ediyordum. Telefonumdan onun numarısını tuşladım. Fakat telefonu meşgule aldı. Git gide merak ediyordum. En son çare Ebru'ya gidip sormaktı.
"Toprak'ı gördün mü? Hiç senin yanına uğradı mı bugün? " Ebru kaşlarını çatarak "Toprak bugün yanıma hiç uğramadı" Dedi. İşte şimdi bir sorun vardı.
Toprak'tan
Ağır bir koku burnumu doldurdu. Öksürmek istedim fakat ağzımdaki bant bunu engelliyordu. Gözlerimi açtım ve nerede olduğuma baktım. Bir koltuğun üstünde yatıyordum. Ellerim ve ayaklarım halatlarla bağlıydı. Ağzım ise ölümsüzlüğe yol açmıştı. Bant öyle kuvvetliydi ki asla çıkmıyacak gibiydi. Tam karşımda duran kişi şömineye odun atıyordu. Bu kişi muhtemelen beni bayıltan kişiydi.
Uyandığımı belli etmek istercesine ağzımla ses çıkardım. Fakat bu mırıltıdan başka bir şey değildi. Yine de beni duymuş olmalı ki dizinin üstünde arkasına döndü ve sonra "oo günaydın güzelim" dedi ve gülerek önüne döndü. Elindeki maşa ile odunları düzeltirken evi inceledim. Bu ev dağ eviydi. Resmen kaçırılmıştım. Ev çift katlıydı. Ve lüks mobilyalarla süslenmişti. Odanın içinde çoğunluk olarak vanilya ve kahverengi ağır basıyordu. Ve aslında kaçırıldığım bir yer olmasaydı burada yaşamak bile isterdim. Odada dışarıya açılan bır sürmeli cam kapı vardı. Ve dışarıya baktığımda kar hafif ve ağır bir biçimde yağıyordu. Odadaki loş aydınlatmalarla güzel bir odaydı. Fakat kaçırılmıştım. Ve nedenini de bilmiyordum. Acaba Rüzgar beni merak etmiş midir diye düşünürken beni kaçırmış olduğunu tahmin ettiğim adam ayağa kalktı ve bana doğru geldi. Tam önümde durduğunda onu inceledim. Bu adam bir yerden tanıdık geliyordu.
****
2 hafta önce...
Kırtasiyeden dönmüş evin yolunu tutuyordum. Yürürken bir his hissettim. Bu his sanki takip ediliyormuşum gibi bir histi. Rahatsız olup arkama dönüp baktığımda bir çift mavi göz gördüm. Benim ona baktığımı fark edince başını yere eğdi ve peşimden gelmeye devam etti. Ben eve girene kadar beni takip ettiği için şüphelenmiştim. Ama ben eve girdikten sonra yoluna devam ettiği için çok kafama takmıyordum. Fakat ölümün habercisi olan mavi gözleri unutamıyordum.
****
Ölümcül bakışlı bu mavi gözler...
Bu karşımdaki kişi o gün beni takip eden kişiydi."Naber güzelim, seni bir müddetliğine burada tutacağım. Dediğinde bende konuşmak istediğim için ayaklarımı yere vurup mırıldanıyordum. Gülerek eliyle ağzımdaki bandı çıkardı. Güçlü bir band olduğu için biraz canımı acıtmıştı. Bağlı olan ellerimi dudağıma götürüp üstünde gezdirdim.
"Keşke kibar olsaydın biraz!" Dedim sert sert ona bakarak. O hala gülümsüyordu. Bu çocukta gülme hastalığı falan mı vardı?
"Bu en kibar halim. Sana özel şömineyi bile yaktım güzelim." Dedi sürekli güzelim demesi sinir bozucuydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSİKOPAT BAKICIM #wattys2017
Teen FictionToprak; tam olarak içi dışı bir. Çok neşeli ve çok nadir üzülen bir insan. Ailesi ile çok iyi anlaşan bir insan değil. Fakat onlara karşı nefret duymuyor. Ve mükemmel olmasa da iyi anlaşıyorlar. Toprak sadece okulu için İstanbul'a gitmektedir. Faka...