Iyi okumalar...
Medyadaki Kağan (Theo James)
*****
Bu..
Bu Okan'dı.Beynimde birçok düşünce kıvılcımları birbirine girmişti. Neye karar vereceğimi bilmiyordum. Okan'ın bu konuyla ne ilgisi olabilirdi?
Okan ve Kağan karşımda durmuş duygusuz bir biçimde bana bakıyorlardı. Boş bakışlarının altında bir şey aradım. Fakat o kadar duygusuz bakıyordu ki Okan, birinin hemen burada neler olduğunu söylemesi gerekiyordu. Yoksa kafamdaki düşünceler birbirine düğümleneceklerdi. Ve ben bu düğümlerden kurtulamayacaktım.
"Misafirimizi içeriye davet etmeyecek misin?" Soruyu soran Kağan'a boş bakışlarımı çevirdim. Şuan en yakın dostum karşımdaydı. Normalde olsa koşar boynuna sarılırdım. Ancak şuanda bu olmazdı. Beni gördüğünde canlanan bakışları şimdi çok boş bakıyordu. Bu yüzden içimden ona sarılmak gelmiyordu. Zaten şuan ona sarılsam çok anlamsız olurdu.
"Okan..."
Sözcükler boğazımda düğümlendiği için konuşamıyordum. Onu çok özlemiştim. Bir yandan ona kızgındım. Beni bir bakıcıya bıraktığı için. Fakat iyikide bırakmıştı. Rüzgar aklıma gelince gözlerim doldu. Ama başımı iki yana sallayarak akmasını engelledim.
"Geç." Elimle içeriyi gösterdim. Okan gözlerimin içine bakarken ben önüme bakıyordum. Kağan Okan'ı arkadan hafif ittirdiğinde yalpalanarak önümden geçti. Kağan'da geçtikten sonra kapıyı kapattım. Onlar üstlerinindeki montu asarken ben koltuklardan birine oturdum. Onlarda geldiklerinde Okan yanıma oturdu. Kağan'da yanımızdaki koltuğa oturdu.
Ellerimi dizlerimin üstünde birleştirip başımı eğdim. Okan omzuma elini koyunca kafamı ona doğru çevirdim. Gözleri dolu dolu bana bakarken bu sefer duygulu bakıyordu. Sanki pişmandı. Sanki üzgündü. Tüm bedenimle ona doğru dönüp birkaç saniye bakıştıktan sonra kollarımı açıp boynuna sarıldım. Benim sarılmamla hemen o da doladı kollarını belime. İçimden hıçkıra hıçkıra ağlamak geliyordu. Ama gözyaşlarımı bastırdım. Bir damla yaş omzuna düştüğünde geri çekildim. Gözyaşlarım ardı ardına geliyordu. Yanaklarım sırılsıklam olmuştu şimdiden.
Buğulu gözler, şiş dudaklar, sırılsıklam yanaklarla Okan'a bakıyordum. Kafamda o kadar çok soru vardı ki hangi birini soracağımı bilmiyordum. Hepsi düğümlenmişti sanki konuşamıyordum. Okan'ın da karşımda gözleri dolduğunda ağlayacağını düşündüm. Yanaklarından bir damla aktığında "neden?.." diye sordum. Cümlemin devamı hıçkırıklarımdan gelmedi.
"Neden? Neden buradasın? Neden Okan?" Başımı ense kökümden tutup göğsüne bastırdı. Daha çok ağlamaya başladığımda "seni kurtarmaya geldim. Sana geldim. Toprak..ben senin için geldim" başımı kaldırıp gözlerine baktım.
"Gerçekten izin verecek misin? Kağan sen..sen beni öldürmeyecek misin?"
Kağan'a anlamaz gözlerle bakıyordum. Hiç tepki vermedi. Bunun cevabına gerçten ihtiyacım vardı."Hayır. Sadece neler olduğunu öğrenmek için o birkaç gün misafirimiz olacak." Dedi Okan'ı göstererek.
"O zaman neler olduğunu öğrenebilirim sanırım." Dedim oturduğum yerde doğrularak, elimin tersiyle gözyaşımı sildim.
"Şimdilik olmaz biraz sabret, zamanla öğreneceksin. Kahvaltı ettin mi?" Ani konu değiştirmesiyle kaşlarımı çattım. Kafamı hayır anlamında salladığımda "o zaman sen yukarıdaki odalardan birini arkadaşına göster, orada kalsın." Dedi ve mutfağa gitti. Kalkıp oturan Okan'a baktım. "Hadi gel " dediğimde beraber merdivenlerden çıktık. Ona boş odalardan birini gösterdiğimde siyah kapıyı gördüm. Kağan hala farketmemişti. Etse beni kesin öldürürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSİKOPAT BAKICIM #wattys2017
Novela JuvenilToprak; tam olarak içi dışı bir. Çok neşeli ve çok nadir üzülen bir insan. Ailesi ile çok iyi anlaşan bir insan değil. Fakat onlara karşı nefret duymuyor. Ve mükemmel olmasa da iyi anlaşıyorlar. Toprak sadece okulu için İstanbul'a gitmektedir. Faka...