Arkadaslar oncelikle ben bu kitabi yazmaya devam ederken veya bitirince bir kitap daha yazmaya karar verdim. Bilim kurgu ve fantastik dalinda olacak. Ya da genç kurgu olacak. Ne dersiniz? Yorumlara fikirlerinizi yazin bende degerlendireyim. Iyi okumalar...
°°°°°°°°
Dört harfli bir güzellik vardır bilir misiniz? Adı 'ölüm'. Ölünce farketmez,hissedemez insan acılarını, mutluluklarını, güzel anılarını. İlk acı hissi ne zaman başlar? Küçükken yere düşüp ağladığınızda mı? İlk iğne vuruluşunuzdaki o teninize değen soğuk metalle mi anlatırsınız acıyı? Bir annenin doğumundaki sancılarıyla mı? Yoksa bir kurşun yarası mı? Peki ya sevdizinizin ellerinde ölmeyi beklemek?
...İşte bu en büyük acı...○●○●○●○●
Kalbimin yakınlarına saplanan bir kurşun Rüzgar'ın önüne düşmemi sağladı. Acıdan başka hiçbir şey hissetmiyordum. Kağan adamlarına endişeli ve yüksek sesle bağırıp "hemen Rüzgar'ı çözün. Sonrada gidelim" dedi elleri çırpınırcasına titriyordu. Elindeki silahı beline yerleştirip arabasına bindi. Yerde yatmış onları izliyordum. Rüzgar'ı çözdüler ve sonra bir araba gitti. Diğer arabaya heyecandan olsa gerek binmemişlerdi. Rüzgar yere oturup, kan kaybeden cansız bedenimi kucağına aldı. Ellerinin biriyle bacaklarımı kavrarken diğeriyle yüzümü okşuyordu.
"Toprak!!! Lütfen cevap ver!"
Konuşacak gücü kendimde bulamasam da Rüzgar için bunu yapmalıydım."S..ssen.." umut dolu gözlerle gözbebeklerime bakıyordu. Gözümün kenarından bir damla aktığında Rüzgar'da derin bir hıçkırığı serbest bıraktı.
"Ssenn..muhteşem bir adamsın" dedim ona son sözlerim buydu. Ona söylemek istediğim o kadar çok söz vardı ki ama artık söylemeye ne gücüm, ne de zamanım kalmıştı.
"Toprak! Bana bak..Toprak daha çok yaşanacaklarımız var. Toprak seni daha çok sevebilmek için sebep ver bana." Duraksadı ve birden boğazındaki hıçkırığı serbest bıraktı. Durmaksızın akan gözyaşları tenime akarken devam etti:
"Bizim için yaşa!"
Sözleriyle daha çok ağlarken gözlerim kapanacak gibiydi.
"Seni..seni seviyorum!" Ağzımdan çıkan son sözlerimle ağlamaktan nefessiz kaldım. Rüzgar'ın yardımıyla başımı kaldırıp derin bir nefes aldım. Rüzgar'ın nefesi dudaklarıma çarpıyordu. Rüzgar dudaklarıma fısıldadı:
"Seni seviyorum 'küçük hırsız'"
Rüzgar dudaklarını yavaşça bana bastırdığında bunun veda öpücüğü olduğunu anladım. Dudaklarını hafifçe geri çekerek bir saniye durakladı.
"Hayır,hayır,hayırrr!! Toprak yüzüme bak! Sevgilim bana bak!" Rüzgar elleriyle başımı sallıyordu. Başım yere düşüyor,gözlerim kapanmıştı. Rüzgar beni kucaklayıp ayağı kalktı ve duyduğum son sözleri söyledi.
"İkimiz için yaşayacaksın! Senin ölmene izin vermeyeceğim Küçük Hırsız!"
*****
Ebru'dan
Burak'la yan yana oturmuş Toprak'a endişeleniyorduk. Kaç gündür ortalıkta yoktu. Aynı şekilde Rüzgar da yoktu. Rüzgar ne olursa olsun Toprak'ı bize getireceğini söylemişti ancak ikisindende hala haber yoktu. Biri için korkarken şimdi ikisi için korkuyorduk. Pantolum cebinde titreşen telefonum ile düşüncelerimden ayrıldım. Telefonumun ekranına baktığımda yabancı bir numaranın aradığını gördüm. İlk başta açıp açmamak arasında kalsam da açtım.
"Ebru..Ebru ben Rüzgar..." kesik ve endişeli sesi kulaklarıma dolduğunda ayağa kalktım. Burak "kim kim?" Diye ısrarla soruyordu. En sonunda ona bakıp "Rüzgar " dedim ve o da ayağa kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSİKOPAT BAKICIM #wattys2017
Novela JuvenilToprak; tam olarak içi dışı bir. Çok neşeli ve çok nadir üzülen bir insan. Ailesi ile çok iyi anlaşan bir insan değil. Fakat onlara karşı nefret duymuyor. Ve mükemmel olmasa da iyi anlaşıyorlar. Toprak sadece okulu için İstanbul'a gitmektedir. Faka...