34. Bölüm

397 14 3
                                    

Iyi okumalar, cankuslar❤❤❤

Bolum sarkisi: Cem Adrian& Hande Mehan: sen benim şarkılarımsın

******

Bekledim, bekledim, dakikalar geçti, saatler geçti, günler geçti, bu en güzel bekleyişti.
O bir çift gözleri görmek için iki gündür uyumuyordum. İki gün fazla değildi ama ben bundan önceki günlerde de uyumamıştım. Üzerimde sadece bir ağırlık vardı. Ağırlığın sebebi Toprak'ın yaşama tutanma çabasıydı.

Gözlerini açması için beklediğim dakikalarda Ebru'yla Burak yanıma geldi. Burak teselli edercesine omzuma vurduğunda derin bir nefes aldım. Odanın içindeki gergin havadan kurtulmak istiyordum, Toprak'ı kurtarmak istiyordum.

Ebru yavaş adımlarla Toprak'ın yanına ilerleyip yatağın başucuna oturup elini tuttu. Bense hala duvara yaslanmış kollarım birbirine bağlı şekilde onları izliyordum. Benim hiç böyle dostum yoktu. Ben benimle arkadaş olmak isteyenleri hep geriye itmiştim. Bir tek Toprak hariç. Toprak sadece sevdiğim değil o ayrıca dostumdu, ailemdi, kız kardeşimdi, o her şeydi. Bu yüzden ona bu kadar bağlıyım ya. Okuldaki diğer ergen kızlar gibi beni takip etmediği için de bir ayrı seviyordum onu.

İlk tanışmamız geldi aklıma o uyurken onu izleyişim ve her soluğunda ona zarar verişim. Ve birde son halimize bakarsak eğer aradan çok şey geçtiğini farkettim. "Hatırlıyor musun?" Düşüncelerimi bölen ses bu idi. Hafifçe burnunu çekişinden ağladığını farkettim. Sonra sertçe yutkundu sessiz odada yutkunuşu adeta yankılandı.

"Biz..biz daha çok küçüktük. Anaokulundaydık. Bir gün resim yaparken benim kırmızı kalemim olmadığı için gizlice senden almıştım. Sende benim aldığımı farkedince kızmıştın kavga etmeye başlamıştık. Kavgadan öğretmen bizi ayırdığında dil çıkarmıştın. Ve öğretmen bizi azarladıktan sonra benden sana kırmızı kalem almamı istemiştin. Bende ertesi gün alıp sana vermiştim. Ve bende sana dil çıkartmıştım..." dedi ve hafifçe gülümsedi. Ardından yanaklarını silip ellerini cebine sokup ordan bir şey çıkardı. Kırmızı kalem. Bu anlattığı hikayedeki kalemdi sanırım.

"Ben senden gizlice aldığım kalemi bunca yıl hep sakladım. O zamandan beri biliyordum aslında arkadaş olacağımızı...Al sende kalsın. Uyanınca görürsen sevinirsin" dedi ve Toprak'ın avcuna kalemi bıraktı.

"Ve de.. seni seviyorum Toprak her zaman söylediğim gibi. Dön artık aramıza n'olur" dedi ve yavaşça Toprak'a sarıldı. Ve sakince bir iki dakika orada kaldı. Ondan ayrılmazken uzun zamandır duymadığım kısık bir ses çıktı.

"Döndüm..yanınızdayım."

Sesi duymamla beraber yatağın yanına adeta ışınlandım. Ebru Toprak'tan hızla ayrıldığında o güzel gözleri gördüm. Ebru'ya bakan baygın gözleri bana döndüğünde ikimizin gözünden aynı anda yaş düştü. Dudaklarını aralayarak tekrar konuştu.

"Rüzgar!" Adımı bu kadar güzel söyleyen birini tanımıyordum şu Dünya'da.

Hızla elini tutup "Toprak'ım!" Dedim sakince. Dediğim kelimenin güzelliği ve hasretiyle gözümden hızla bir damla yaş aktı. Elini yavaşça yanağımdaki gözyaşına götürdü. Elinin soğukluğu gözyaşımla tezatlık oluştururken gözlerimi kapatıp derin bir nefes çektim. Yavaşça yanağımı avcunun içine koydum. Başparmağını yeni çıkan sakallarımın üzerinde gezdirip gözyaşımı dağıttı. Ve yavaş ve yorgunca dudaklarını araladı:

"Ağlama dayanamam gözlerinin yaşına, biter bu dertler geçer, sen kal o bana yeter!"

"Seni bırakıp gidersem ne kadar iyi bir adam olurum Toprak? Asıl soru... ben hiç seni bırakır mıyım?" Dedim ve yeniden avcunun içini öptüm. Hafifçe gülümsediğinde bende ona gülümsedim. Bu gülümseyiş her şeyi anlatıyordu.

PSİKOPAT BAKICIM #wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin