Sıcak yorganın içine iyice sindim. Ve ona sıkıca sarıldım. İçime işleyen sıcak beni fazla mutlu ediyordu. Hafifçe gülümsedim uykudayken. Fakat bir karın ağrısı saplanınca gülümsemem anında soldu. Ve inleyerek yattığım yerden doğruldum. Gözlerimi açtığımda Kağan'ı gördüm. Koltukta oturmuş uyurken başımdaydı herhalde. Tam dibimde duruyordu. Nefeslerimiz bile birbirine temas hale geçerken biz konuşmuyorduk. Zaten Kağan'ın biçimli düz kaşlarını hafifçe çatmış gözlerinden öfke saçarak bana baktığında boğazımdaki tüm sözcükler bir yumruyu oluşturdular. Tek kelime dahi edemedim. Ona korkusuz gözlerle bakarken üstümdeki kıyafetleri farkettim. Üstümü değiştirmişti dün anlaşılan. Şuan yüzümün halini çok merak ediyordum. Kaşlarım ve dudaklarım hala kanlı mıydı? Lavaboya gitmek için ayaklandım ve Kağan beni şaşırtarak durdurmadı.
Karnımdaki ağrı birden salonda daha da şiddetlendi ve ağrı yüzünden inleyerek yere düştüm. Karnımdaki elimle acıdan üstümdeki kıyafetleri sıkıyordum. Kağan oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi ve beni kucağına aldı. Merdivenlerden çıkarken ben hala kıvranıyordum. Galiba regl dönemim gelmişti. Ama ilk defa bu kadar sancı vardı. Daha öncesinde böyle olmazdı. O kadar çok canım yanıyordu ki gözlerimden yaşlar nehir olmuş akıyordu.
Benim odama girdiğimizde beni yatağa yatırdı. Yüzü yüzüme o kadar yakındı ki bu beni çok rahatsız etti. Ancak yeni bir sancı yüzünden çarşafı elimle yıktım. Gözlerimin kenarları artık yanıyordu. Kağan üstümden kalktı ve "ben markete gidip yiyecek bir şeyler alacağım" dediğinde 'banada şey alır mısın?' Diyemiyeceğim için bir ara kendim hallederim diye düşündüm. Bunu söylemek çok zordu. Rüzgar'dan çok çekinmiyordum fakat bunu Kağan'a söyleyemezdim. Kağan odadan çıkınca çarşafı çok sıkıp, tırnaklarımı avcumun içine bastırmış olduğumu gördüm. Fakat karnımdaki sancıdan elimi hissetmiyordum bile.
Yaklaşık yarım saat boyunca yatakta kıvrandım. Şuan da kanın aktığını hissediyordum. Ancak yerimden kalkamıyordum. Kağan eve geldiğinde bu odaya girmemesi için dua ettim. Beni böyle halde görmemeliydi. Merdivenlerden çıktığını duyduğumda buraya girmemesi için "benim odaya sakın girme!" Dedim güçlükle çıkıyordu kelimeler ağzımdan. Ya girerse diye düşünürken "kuralları artık sen mi koyuyorsun" dedi ve odaya girdi. Telaşla üstümü kapatacak bir şey aradım fakat yoktu. Zaten Kağan karşımda dikilmiş elindeki poşetten ped paketi çıkardı ve yatağa attı. Ben ağzım açık ve utançla ona bakarken "benden utanmana gerek yok. Bu tarz şeylere alışığım. Ve gerçekten ona çok benziyorsun!" Dedi ve odadan çıktı. Arkasından ağzım açık bakıyordum. 'Ona' kelimesi kime aitti? Hala deli gibi merak içerisindeydim. Ama bir ipucu vermek istemişti sanki..o dediği kişinin bana çok benzediğini ve benim gb regl olduğunun işaretiydi bu. Yani sanırım 'O' kişisi kızdı.
Üstümde kalan iç çamaşırlarımı da çıkarıp duşakabinin içine girdim. Duşakabin cam olduğu için dışarıdan burası çok rahat görünüyordu. Ve çeşmenin başını soğuğa çevirdim. Vücudumdan akan soğuk su içimdeki alevi alıyordu. Kağan'ın bir kız kardeşi mi vardı? Çok merak ediyordum. Çünkü bu sadece benim tahminimdi.
Güzelce temizlendikten sonra duvarda asılı olan beyaz bornoz yerine siyah bornozu giydim. Çünkü beyaz bana o günü hatırlatıyordu. Ayrıca artık kendimi beyaz kadar masum hissetmiyordum. Dün gece az kalsın birini öldürüyordum. Katil oluyordum!
Odamda kıyafetlerimi giydikten sonra yataktaki çarşafı toplayıp hepsini çöpe attım. Tabi bunları Kağan görmeden hallediyordum. Yoksa gerçekten utancımdan ölme şansım vardı.
Oturma odasındaki Kağan'ın yanına gittim. Ve onun oturduğu koltuğa oturdum. Başımı eğip ellerimi incelemeye başladım. Ellerim hala yara içindeydi. Utancımdan kafamı kaldıramıyordum. Elindeki gazeteyi koltuğa bırakıp "gerçekten sıkıyorsun Toprak, utanmanı gerektirecek bir şeyin olmadığını, benim bunlara alışık olduğumu söylemiştim." Dedi kafasını bana çevirerek. Aklımdan yine kız kardeşi mi kız arkadaşı mı diye düşünüyordum. Kafamı ona çevirince çok yakın olduğumuzu farkettim ve zorla yutkundum. Kağan kaşlarını çattı ve bana ne var gibisinden bakıyordu. "Kız kardeşin var mı?" Diye nefesimi tutarak sordum. Kalp ritmim hızlanıyordu. Çünkü Kağan kaşlarını daha da çatmıştı. "Nerden çıktı bu?" Dedi burnundan soluyarak. Kızgın nefesini hissediyordum. Şimdi ne diyecektim. Düşün...düşün.. "hiç!" Dedim ama sesim hiç de öyle çıkmamıştı. "Sen siyah kapılı odaya mı girdin" dedi bu sefer bende kaşlarımı çattım. Kesin siyah kapılı odada bir şey vardı. Bir keresinde görmüştüm fakat dikkatimi çekmemişti. Kesin o odada Kağan veya tahminen olan kız kardeşiyle ilgili bir şeyler vardı. "Hayır" dedim kuşkuyla bakarak. Ama bu saatten sonra kesin o odaya girecektim. Yerinde kıpırdanıp "zaten hiçbir şey yok odada. Ama yinede giremezsin" dedi ve ayağa kalktı. Ve odadan çıktı. Ardından saatlerce o odaya nasıl girebileceğimi düşündüm.
"Nereye?" Dedim kapıdan çıkan Kağan'a. "Sana bir misafirim olacak." Dediğinde kim olduğunu merak ettim ama yinede sormadım. "Hatta sende gelsene" dediğinde şaşırarak elimle kendimi gösterdim. "Yok ben almıyım." Dedim ardından elimle bi saniye yapıp hızlıca odama çıktım. Ve odadaki çöpü alıp aşağı indim. Kağan elini çöpü verirken yanaklarım tutuşacak diye korktum. "Bunu da çöpe atar mısın?" Dedim. Başını salladı ve kapıyı kapatıp gitti. Bana 'sana bir misafirim olacak' demişti acaba kimdi? Bunu düşünmeyi bırakıp siyah kapılı odaya ilerledim. Merdivenlerden zor bela çıktıktan sonra tam karşıdaki siyah kapıya doğru ilerledim. Geldiğimde kapının kolunu aşağı doğru indirdim. Açılmadı. Ne bekliyordum ki zaten. Kilidi bulmak için aramaya koyuldum. Kağan'ın odasında aramadığım yer yoktu. Her yere bakmıştım. Zaten böyle bir yere anahtar koymazdı. Bu bir katile yakışmazdı. Merdivenlerden indim ve tüm odaları aradım ama hiçbir yerde yoktu ki lanet anahtar. En sonunda aklıma gelen dahiyane fikirle hızlıca merdivenden çıktım ve siyah kapının önünde durdum saçımdaki tel tokayı sertçe çıkardım. Ve kapı kilidinin yerine yerleştirdim. Çabaladım..uğraştım. Kolum ağrımıştı artık ama yinede biraz daha denedim. En sonunda kapının açılmasıyla beraber odaya yalpalanarak girdim. Ve girmemle şok olmam bir oldu. Tavandaki gökyüzü desenli duvar kağıdıyla, siyah başlıklı modern yatakla tam bana göre bir odaydı. Raflarda duran eski tarz defterlere baktım. Hepsini alıp yatağa oturdum. Ve başladım içini incelemeye.
24 Haziran Pazartesi
Bir varmış bir yokmuş. Günün birinde bir prenses abisiyle beraber tatile çıkmışlar. Annesi ve babasını trafik kazasından kaybetmiş yıllar önce. Tek abisiyle prenses kalmış. Prenses o kadar heyecanlıymış ki! Tatilde çok eğleneceğini biliyormuş. Abisi küçük yaşlardan beri ona hem babalık hem abilik yapıyormuş. Bu yüzden anne baba sıkıntısı yaşamamış kız.
Ardından günler günleri kovalamış. Tatilde günler çabucak geçiyormuş. Ta ki onunla tanışana dek...
"O çok efendi, dürüst,iyi kalpli biri! Niye anlamakta zorlanıyorsun abi?"
Kız seviyormuş sevmesine de... abisi çocuktan haz almıyormuş. Ve kızın abisi bunların buluşmalarına bile izin vermeyince bir gün kız yakışıklı prensin yanına kaçmış. Onunla yaşamış. Fakat bu süre bir aydan fazlası değilmiş. Kız bir gün şüphelenip test yaptığında hamile olduğunu görmüş. Bunu prense söylemesi gerekirmiş. Ve söylemiş. Prens korkup kaçmış bu sorumluluğu alamam demiş. Kız ardından bebeğiyle kalmış.
Bebek üç aylığına girdiğinde kız daha fazla dayanamamış. Ve bir uçurumun kenarına gidip intihar etmiş..bebeğiyle. Ve intihar öncesi beynindeki prensine seslenmiş:
"Tüm evren bir hayaldi sanki. Ve sen o evrendeki tek gerçeksin"
****
Arkadaslar evet kisa oldu biliyorum fakat bilerek cok bekletmemek icin boyle yaptim. Bolum yorumlarinizi bekliyorum ve sizi seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSİKOPAT BAKICIM #wattys2017
Novela JuvenilToprak; tam olarak içi dışı bir. Çok neşeli ve çok nadir üzülen bir insan. Ailesi ile çok iyi anlaşan bir insan değil. Fakat onlara karşı nefret duymuyor. Ve mükemmel olmasa da iyi anlaşıyorlar. Toprak sadece okulu için İstanbul'a gitmektedir. Faka...