Venüs
Penceremden vuran güneş ışığının günaydınıyla gözlerimi araladım. Alarmım çalmamıştı.Bir an endişeye kapıldım. Alarmı duymamış olabileceğim düşüncesiyle bir çırpıda telefonuma sarıldım. Saat henüz 6.30 du. Alarmım 7 de çalıyordu.Yarım saat önceden uyanmıştım. Yatağımın içinde genleştim ve dün yaşananlar bir bir gözümün önünden geçip gitti. Kalbimi anlatılmaz bir heyecan sardı. Bugün yine onu görecektim. Ama bu sefer farklı duygularla..Yatakta doğruldum. Telefonumu tekrar elime alıp mobil veriyi açtım.Tek tek bir sürü bildirim yağıyordu telefonuma. Sonra whatsapptan Başak'ın mesajı dikkatimi çekti.
Direk açtım.
"Ben buradan direk okula geçeceğim. Okulda buluşuruz""Hah" diye bir ses çıktı ağzımdan ve telefonu yatağımın üzerine fırlattım.
Nasıl bu kadar duyarsız olabiliyordu. Birden falcının sözleri kulağımda çınladı.
Başak'a birini bulacağını ve bu yüzden benimle arasının açılacağını söylemişti. Haklı olabilir miydi ? Öyleyse ben de insan olmayan bir varlıkla aşk yaşayacaktım. Ürperdiğimi hissettim. Yok canım olamaz dedim kafamı iki yana savurarak.
Bir elimle kolumu sıvazladım.
Ya falcı haklıysa?
Düşüncelerimden sıyrılıp yataktan kalktım. Elimi yüzümü yıkadım. Bugün güzel görünmek istiyordum.
Hemen dolabımın başına geçtim ve önünde çöküverdim.
Her sabah birde bu derdim vardı."Ne giysem?"
Tarlası yanmış köylü gibi dolabımın önünde çökmüş gözlerimi kıyafetlerimde gezdiriyordum.
Dizleri yırtık kot bir pantolon çarptı gözüme. Üzerine vazgeçemediğim beyaz V yaka salaş bir askılı çıkardım. Onun üzerine de gri tonlarda bir ceket giyecektim. Hemen kıyafetlerimi giyindim ve saçlarımın uçlarını her zamanki gibi içe doğru kıvırdım. Olmazsa olmaz rimelimi ve şeftali tonlarda rujumu sürdüm. Sanırım artık hazırdım. Kahvaltı yapmayacaktım. Canım pek bir şey istemiyordu.
Aldebaranla karşılaşma ümidiyle kapıyı açtım. Ama henüz çıkmamıştı ya da çoktan çıkmıştı.
Aheste aheste ayakkabılarımı giyerken gözüm onun kapısındaydı. Annemin elin işte gözün oynaşta lafı geldi akıma. Kıkırdadım.
Eğilmiş ayakkabımın bağcıklarını bağlıyordum .Saçlarım tepetaklak olmuştu.
Aldebaran'ın kapısının açılmasıyla kafamı aniden kaldırıp olduğum yerde doğruldum.
Onu görünce kalbime saplanan bazen acı bazen mutluluk veren tuhaf şeyler vardı. Sanki bakışlarım bile değişmişti . Hissediyordum.
Beni gören Aldebaran herzamanki alaycı çarpık gülümsemesini yerleştirdi suratına."Günaydınnnnn" şakıyordum adeta. Bir şey söylemeden arkasını dönüp kapattı ve evinin kapısını kilitledi. Cevap vermemesinin verdiği kırgınlıkla dudaklarımı büzdüm ve sırtıma geçirdiğim sırt çantasının kollarını çekiştirdim. Ayakkabılığının üzerine bıraktığı kitapları kucağına alan Aldebaran ayni zamanda beni süzüyordu.
"Neyi bekliyorsun? " diye sordu. Afallamıştım. Onun beni de okula bırakmasını değildi elbette. Öyle miydi ki ? Belkide öyleydi..
Utanarak dudaklarımı ısırdım.
"İneceğim şimdi. Unuttuğum bir şey var mı diye düşünüyordum" dedim. Kendimden emin çıkmıştı sesim. Fazlasıyla kendinden emin çıktığı için yapmacık olduğu her yerden belliydi.
"İyi o halde kapını kapatmayı da unutmazsın umarım. Tabi bir de anahtar..." dedi iğneleyici sesiyle.
Sonra bir çırpıda merdivenlerden indi. Arkasından yumruğumu kaldırdım. Sinirden dudaklarımı ısırıyordum. Ama haklıydı da. Bendeki bu yarım akıl kimsede yoktu. Dönüp kapımı kapattım ve arkasından ben de merdivenlerden indim. Durağa doğru yürürken yanımdan hızlıca geçen Aldebaran'ın arabasıyla olduğum yerde kaldım. Neredeyse ezecekti..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgilim Bir UZAYLI (YILDIZLARARASI AŞK) (Tamamlandı)
Teen Fiction"Biz ayrı dünyaların insanlarıyız" dedim klişece. "Hayır benim dünyam sensin" dedi. O an dünyalar benimdi.