Venüs
Gökten düşen damlalar kadar parlak kalbim,
Üstümden geçen bulutlar kadar masum.Bu sabah aşkla, huzurla açmıştım gözlerimi. Evet dün olan her şey gerçekti. Sarılmalarımız, yakınlaşmamız onun aslında nasıl biri olduğu.. Aşkımız hayal gibi ,rüya gibi gelse de gerçekti. İçimdeki kelebekler çırpınıp duruyordu. Yüzümü yıkadım. Sanki bugün daha bir güzeldim. Aşk insanı güzelleştiriyor mu ne? Aynada kendimi süzdüm. Gözlerim parlıyordu. Bana doğru bakmakta olan ben sanki bugün eski ben gibi değildi. Daha bir parlaktım.
Üstümü giyinip, kahvaltı yapmak için mutfağa yöneldim. Başakta kahvaltı hazırlıyordu. Bugün güzel bir gün olmasını istiyordum. Egeyle yaşananları unutarak. Başak'ı özlemiştim. Ona sarılmayı, onunla konuşmayı ,dertleşmeyi..
"Günaydın" dedim suratımda kocaman bir gülümsemeyle. O bana nazaran yapmacık bir gülümseme kondurmuştu suratına.
"Günaydın Venüs" onun içten güldüğü zamanları da biliyordum. Sanırım hala aklında benimle ilgili sorunları vardi. Yaşayıp doğruyu yanlışı görmesini istediğimden fazla üstüne gitmiyordum. Nasılsa bir gün beni anlayacaktı.
"Kahvaltıyı hazırlamışsın" dedim sandalyeye oturarak.
"Evet" o da karşımdaki sandalyeye geçmişti ve kahvaltıya başlamıştık. Ben konuşmadığım sürece konuşmuyordu. Açıkçası umurumda da değildi. Nasıl isterse keyfi bilir..
Kahvaltımızı bitirip yine aynı sessizlikle sofrayı toparladık. Hazırdım. Kapıya yöneldim .Tam kapıyı açacaktım ki zilin çalmasıyla irkildim. Başak arkadan gelip " Bir saniye" diyerek önüme geçti ve açtı kapıyı.
Karşımda gördüğüm kişiyle buz kesmişti vücudum. Yine o gelmişti."Bende şimdi hazırdım Ege çantamı alıyorum bekler misin?" dedi Başak ve odaya yöneldi. Yanımdan geçip giden başaktan şaşkın gözlerimi sıyırıp Egeye çevirdim. Sırıtıyordu bana. O gülüş tüylerimi diken diken ediyordu. Gözlerim bir anda Aldebaran'ın açılan kapısına ilişti.
Sanırım Ege'nin adını duymuş olacak ki hemen dışarı çıkmıştı. Bakışları Egenin üzerinde geziniyordu. Başak çantasını almış, hazırdı. Egenin koluna girdi ve merdivenlerden inmeye başladılar. Ege inerken bana bir bakış attı. Aldebaran'ı hiç umursamıyor gibiydi .Sanki o yokmuş gibi davranıyordu. Gözlerimi Aldebaran'a çevirdiğimde öfke soluyordu adeta. Botlarının bağcığını bağladı ve sonunda kafasını kaldırdı. Yine buluşmuştu gözleri gözlerimde. Ben şaşkınlıkla olan biteni izlemekten ayakkabımı giymeyi unutmuştum. Aldebaran ayakkabılıktaki kitaplarını alıp kapısını kitleyene kadar giyivermiştim ayakkabılarımı. İkimizde tek kelime etmemiştik. Bende şaşkınlık ve utanç vardi. Egenin gelmesi şaşırtmıştı. Ve Aldebaran da utanmama neden oluyordu.
Sanki bendeki utangaçlığı bir nebze de Aldebaran da sezmiştim. Daha ağzını açıp tek kelime etmemiş kucağında tuttuğu kitaplarla yüzüme bakıyordu."Hadi hazırsan inelim" dedi eliyle merdivenleri göstererek. Gülümsedim ve minnoş adımlarla önünden geçip merdivenden inmeye başladım. Öyle utanıyordum ki. Sanki şuan ki Aldebaran başka biriydi. Uzaydan gelmişliğiyle bir alakası yoktu tüm sıkıntı aramızdaki aşk enerjisiydi. Henüz aşamadığımız bir şeydi bu. Zamanla alışırım diye ümit ediyordum.
Arabasının olduğu yere kadar tek kelime etmeden önden ben arkadan o gelmiştik. Elindeki anahtarla kapıları açtı. Arka koltuğa kitaplarını ve çantasını bıraktı. Sonra şoför koltuğuna yine her zamanki cool tavırlarıyla yerleştirdi bedenini. Bende o oturunca açtım kapıyı ve yanındaki koltuğa kuruldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgilim Bir UZAYLI (YILDIZLARARASI AŞK) (Tamamlandı)
Novela Juvenil"Biz ayrı dünyaların insanlarıyız" dedim klişece. "Hayır benim dünyam sensin" dedi. O an dünyalar benimdi.