19-"Gitme"

1.7K 103 15
                                    


Venüs

Dışarıdan gelen gürleme sesiyle uyandım. Gözlerim yarı açık elimi komidinin üzerindeki telefona attım. Alarm çalmadan uyanmıştım yine. Pencereye vuran yağmur damlalarının sesini duyabiliyordum. Yatağımdan yavaşça doğruldum ve pencereye yöneldim. Şiddetli bir yağmur vardı. Yağmurlu havaları severim. 'Ama evde olunca' diye geçirdim içimden. Malesef okula gitmek zorundaydım. Başak uyanmıştı anlaşılan sesini duyabiliyordum. Odamdan çıktığımda onun kahvaltı yapıyor olduğunu gördüm. Telefonunu masaya bırakmış, bir şeyler izliyor , aynı zamanda kahvaltı yapıyordu. Beni görünce başını kaldırıp;

"Günaydın" dedi.

"Günaydın canım erkencisin" dedim gözlerimi ovuştururken.

"Sorma ya uyku tutmadı." dedi elindeki bir parça ekmeği ağzına atarak.

Aklına takılan bir şeyler mi vardı? Neden uyumamıştı ki?

"Hayırdır?" yanımdaki koltuğun başına yarı oturur vaziyette dayandım.

"Hiiç .Yok bir şey. Sadece uyku tutmadı." dedi gözlerini benden kaçırarak. Sanki bir şeyler saklıyor gibiydi. Yakında çıkardı kokusu.

"Tamam" diyebildim.

Banyoya girip yüzümü yıkadım ve bende kahvaltıya oturdum. Birkaç şey atıştırdıktan sonra üzerimi giyinip hazırlandım. İşim bittiğinde aynada saçlarıyla uğraşan Başak'a seslendim.

"Ben hazırım"

"Hadi çıkalım" dedi ve çantalarımızı alıp çıktık.

Aldebaran'ın dersi yoktu bugün. Bu demek oluyordu ki yine onu özleyecektim. Şemsiyelerimizi açtık ve güç bela su birikintilerinden hoplaya zıplaya durağa vardık. Şuan evimde oturup o klişeyi yaşamak isterdim. Pencere kenarı kahve kitap..

Herkes durağın içine geçmiş yağmurdan saklanıyordu. Otobüs geldiğinde ıslanmamaya çalışarak bir şekilde binmiştik. Her zamanki gibi kalabalık otobüs ruhumu daraltıyordu. Üstüne üstlük bu ayakta gitme olayı katlanılmaz bir şeydi. Otobüsün camına vuran yağmur damlalarını seyrediyordum.
Önce bir tanesi cama düşüyor, sonra yavaştan yol alıp diğer yağmur damlasıyla birleşiyordu. Hayat da böyle değil miydi? Yağmur damlası misali dünyaya düşüyor, sonra yolumuza çıkan başka bir yağmur damlasıyla birleşiyorduk. Bazen birleşip daha fazla güç kazanarak yola devam ediyor , bazen de zayıflayıp oracıkta kuruyuveriyorduk.
Benim yağmur damlam kesinlikle Aldebarandı. İkimiz de dünyaya düşmüş, yollarımızı birleştirmiştik. Şimdi tek bir sorun vardı kafamda. Acaba birleşerek güçlenecek miydik yoksa oracıkta kuruyup yok mu olacaktık?

Birden gördüğüm şeyle eğilip camdaki buharı temizledim. Bu Egenin arabasıydı. Kesinlikle her yerde tanırdım bu arabayı. Başak'a döndüm. O da arabaya kitlenmiş donuk bir şekilde bakıyordu. Bakışlarındaki kini görebiliyordum. Sanki kendini bize göstermek istercesine yanımızda seyrediyordu arabası. Sonra gaza basıp otobüsün önünden geçerek hızla uzaklaştı. Tekrardan bize bulaşmasını istemiyordum. Başak bir şeyler kurcalıyordu. Bunun farkındaydım. Umarım aklını kullanıp yanlış bir şey yapmazdı.

"Hala ne istiyor bizden?" diye sordum. Başak'ın ne söyleyeceğini , ne tepki vereceğini merak ediyordum.

"Bilmem öğreneceğim"

Beni korkutmaya başlamıştı. Aptalca bir hareket yapıp daha çok üzülmesinden korkuyordum. Ve Ege tehlikeli bir insandı. Ne yapacağı belli olmayan gözü kara biriydi.

"Hiçbir şey öğrenme Başak. Kesinlikle hiçbir şekilde onunla konuşmanı ve iletişime geçmeni istemiyorum" Kaşlarım çatık, sesim sert çıkmıştı.

Sevgilim Bir UZAYLI (YILDIZLARARASI AŞK) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin