Birden daha bi farklı bakmaya başladı gözleri. Sanki benim sevgilim geri gelmişti. Pür dikkat bana odaklanmıştı. Aramızdaki elektriği hissediyordum. Bu sefer yalnız benim kalbim değil onun da kalbi bir başka çarpıyordu sanki.
Bir kaç kelime döküldü dudaklarından.
''Kesinleştirmem gereken bir durum var.''
Yeniden kolumdan tuttuğu gibi arabadan çıkardı beni. Anlam veremiyordum.. Ne yapmaya çalışıyordu beynim allak bullak olmuştu. Hem sert davranıyor hem de vazgeçemiyordu benden. Yani şuanki sergilediği görüntü buydu.
Daha ağzımı açmaya fırsat vermeden beni arabanın kaportasına yapıştırdı. İki kolumdan da sıkı bir şekilde kavramış yalnızca gözlerime bakıyordu. Evet artık onun gözlerinin çıkmaz sokağındaydım. Kaçamıyordum. Orada kalakalmıştım.
"Neden yapıyorsun bunu" sesim titrek çıkmıştı. Daha çok bir yakarış gibiydi.
"Sus birkaç dakika böyle kalalım."
Yüzü yüzüme oldukça yakındı. Kalp atışlarım o kadar hızlı atıyordu ki her çarpışı vücudumda elektrik şoku etkisi yaratıyordu. Buna rağmen birkaç dakika boyunca gözlerimi asla kaçırmadım. O kadar içten baktım ki, gözlerimle yaşadığımız tüm o güzel anıları, onun mavisinden küçük bir çocuğun kağıttan yaptığı yelkenli gibi salıverdim.. Okyanusumdu bakışları. Ne anılar barındırırdı da dalıp gitmeden görülmezdi.
Baktı
Baktı
Baktı
Ve en sonunda elini boynuna attı. Boynundan çıkardığı şeyi görünce gözlerim büyüdü. Kolyenin hala onda olduğunu tahmin etmemiştim. Ucundaki taşa baktığımda ikinci bir şok daha yaşadım. Hiç bir taş renklenmemişti. Bu henüz hiç bir duyguyu yaşamadığı anlamına geliyordu. Aklıma gelen şey bir anda tüm moralimin yerle bir olmasına sebep olmuştu. Bana aşık olmamıştı.Şuan içinde bulunduğumuz durumu neden yaşadığımı anlamıştım. Tabiki hislerinden emin olmak için yapmıştı bunu. Ama aşık değilse neden böyle hissetmişti ki. Kafamda yine tonlarca soru belirivermişti. Ağırlığı altında ezildiğim onlarca soru..
Kolyesini yeniden boynundan içeri soktu. Hiç bir şey sormak istemiyordum. Sadece evime gitmek istiyordum. Resmen o anlık beni kullanmıştı. Ya benim duygularım? Çektiğim onca acı?
Önümde duran Aldebaranı itip yürümeye başladım. Gözlerimden yeniden süzülen yaşları yüzüme düşen saçlarla kapatıyordum. Kafamı öne eğdim ve hızlı adımlarla onun yanından uzaklaştım.
"Venüs nereye gidiyorsun?"
Bir anda arkamı dönüp ona hiddetle bağırdım.
"Cehennemin dibine"
Koşarak uzaklaştım oradan. Arkamdan biraz koştu ve bir müddet sonra ayak sesleri kesildi. Evime de varmıştım zaten. Gidip yatmalıydım benim için şuan yapacağım en iyi şey uyumak olurdu.
Cebimden evin anahtarını çıkarıp kapıyı açtım. Annem koltuğuna kurulmuş dizisini izliyor aynı zamanda fasulye kırıyordu. Girdiğimi işitince kafasını çevirdi ve bana baktı.
"Hoşgeldin kızım niye geç kaldın? "
Montumu çıkarıp portmantoya astım ve annemin yanındaki kanepeye attım kendimi.
"Hoşbuldum anne. Taksi bekledim biraz. Evde kim var kim yok?" Anıl eve gelmiş miydi merak ediyordum.
"Anıl evde odasında. Hiç inmedi aşağı. Bir derdi mi var çözemedim. Sevgilisiyle arası bozuk herhalde. Baban daha gelmedi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgilim Bir UZAYLI (YILDIZLARARASI AŞK) (Tamamlandı)
Teen Fiction"Biz ayrı dünyaların insanlarıyız" dedim klişece. "Hayır benim dünyam sensin" dedi. O an dünyalar benimdi.