11-Huzur

1.9K 133 36
                                    


Venüs

Feci baş ağrısıyla inledim. Elimi kafama koydum. Ne berbat bir ağrıydı bu. Gözlerimi dahi açamıyordum. Güç bela araladım gözlerimi . Burası benim evime benzemiyordu..
Farkettiğim şeyle yataktan zıpladım. Etrafıma bakındım. Her şey griydi. Pencereye koşup dışarı baktığımda bizim apartmanda olduğumu fark ettim.. O zaman bu evvv?

Yatak odasının kapısını açıp salon kısmına geçtim.
Evet bu ev Aldebaran'ındı. Kafamda binbir türlü soru vardı. Ben dün gece en son Başak'a hadi gidelim demiştim gerisi aklımda yoktu. Başak da neredeydi kim bilir.. Başıma vuran ağrı inlememe neden oldu. Koltuğun başından tutundum. Gözlerimi açamıyordum. Banyoya yöneldim. Aldebaran ortalarda yoktu. Yüzümü yıkasam kendime gelecektim. Hışımla kapıyı açtım ve karşımda beline sardığı havluyla bir adet yarı çıplak Aldebaran gördüm. Anında çarptım kapıyı. Ellerimi önümde çaprazlamış, dudaklarımı ısırıyordum. Adamın evinde adamın tuvaletine dangoz gibi dalmıştım. Ne kadar aptalım!

Hemen gidip koltuğa oturdum.
Ardımdan Aldebaran çıktı. Yüzüm kıpkırmızı olmuş yanıyordu .

"Hocam çok özür dilerim" dedim. Onun olduğu tarafa bakmamaya çalışarak.

Hiçbir şey söylemeden buz dolabına yöneldi . Tüm ihtişamıyla karşımda duruyordu. Dolaptan çıkardığı suyu tepesine dikti. Adem elması inip çıkıyordu o suyu içtikçe. Kafasını bana çevirip gözlerime bakınca utançla kafamı yere eğdim.

"Hiçbir şey hatırlamıyorum . Buraya nasıl geldim?" Mutfak tezgâhına sırtını yaslayıp kollarını önünde çaprazlamıştı. Böyle de yapılmaz ki insafsız dedim içimden. Bendeki de kalp..

"Sen bir daha sarhoş olma" dedi kıstığı o maviş gözleriyle bana bakıyordu.

"Ben .. Ben sarhoş mu oldum? "dedim. Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Aldebaran bana aşağılayıcı bakışlarını sergileyip gözlerini devirerek çarpıkça gülümsedi.

"Evet güzelim hemde zil zurna"

Güzelim mi demişti o bana? Bu hitap da nereden çıkmıştı şimdi? Güzelim..
Kalbimden ılık ılık bir şeyler aktığını hissettim.

"Hocam ne oldu dün gece siz nasıl buldunuz beni ya da ben buraya nasıl geldim?" Deli gibi merak ediyordum. Ama sanki bana cevap vermemeye yeminliydi.

Hiçbir şey söylemeden odasına girdi. Birkaç saniye sonra altında gri bir eşofman, üstünde de salaş bir tişörtle odadan çıktı. Sonra kendini benim yanımdaki koltuğa attı.

"Kaç kilosun sen?"

"Neden sordunuz hocam?" Parmaklarımla oynamaya başlamıştım yine.

"Dün gece sırtımı çökerttin. Seni o bardan eve taşıyana kadar canım çıktı" Ne! şimdi beni oradan buraya kadar sırtında mı taşımıştı? Hemen kafamı kaldırdım.

"Hocam siz beni nasıl buldunuz?"

Hiçbir şey söylemiyordu. Kafasını geriye ,koltuğa yaslamıştı. Bir süre onu izledim. Sonra gözlerini aralayıp konuştu.
"Kalk bana kahvaltı hazırla." dedi mavi gözlerini gözlerime dikerek. Sorgulayamazdım ya da karşı çıkamazdım. Çünkü benim yüzümden oldukça yorgun görünüyordu. Oturduğum yerden kalkarak,

"Tamam hocam hemen hazırlıyorum" dedim.

Benimle aynı anda kalktı ve bana birkaç adım yaklaştı. Ayakta dibime kadar geldi. Biraz daha yaklaşsa burunlarımız değecekti. Kalbim ağzımda atıyordu. Gözleri gözlerimde geziniyordu. Oldukça sert bakıyordu gözlerime.
Bu adamın her şeyi güzeldi..
Bakışları gülüşü kızışı...
Her şeyi..
Onun sert bakışlarının aksine ben şaşkınca bakıyordum.
Ve dudaklarını araladı.

Sevgilim Bir UZAYLI (YILDIZLARARASI AŞK) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin