Kayınvalidem

692 38 2
                                    

Medya; Rosa Ela'nın sarhoş olduğu sahneden

Sıkıntıdan tabağını didikliyordum etraftaki konuşmaları anlamaya çalışıyordum. Ama hiçbir zaman anlaymayacağım konulardı. Doğru dürüst dinlemiyor ama ortamda bir kahkaha fırtınası estiğinde olaya başka kalıyordum. İlk başta ilgi odağıydım. Herkez bana 'Cem'i nasıl tavladın?' Diye cevap veremeyeceğim sorular sormuşlardı. Onu tavalayacak bir varlık olduğundan emin değildim. En azından ben değildim. Sorulan sorularda  Cem araya giriyor ve 'Çoçuklar rahat bırakın' diye onlara şakayla karışık kızıyordu.

Arkadaşları hepsi erkekti ve sadece Naz vardı. Kendisini yanlız hissediyordum. Naz benle pek ilgilendiği söylenemezdi. 4 erkek arkadaşı vardı. Sarışın bir tanesi vardı adı Halildi. Orta okul arkadaşı olduğunu söylemişti. Ama çok samimi değildi sanki. Bir diğeri sakallıydı baya bir sakallı. Adı Orhan'dı. Ona 'abi' diye hitap ediyorlardı. Ama çokta büyük durmuyordu. O Cem'in iş yerinde tanıştığı bir dostuydu. Yani öyle demişti. Diğeri çok hareketli esmer ama yeşil gözleri olan Serhan'dı. En samimi oydu. Beni görünce büyülendiğini söyleyip elimi öpmüştü ve Orhan'dan ensesine bir şaplak yemişti. Diğeri zaten Çağandı.

Sıkıntıyla tabağın içindeki tek sağlam kalan top tatlıyı ağzıma attım. Lanet olası şeyin tadı iğrençti. Şekerli mi? Yoksa Tuzlu mu? Ağzımdan çıkarmaya gönlüm el vermedi. Gözlerimi karşısındaki bardağa diktim.  Daha bir yudum almamıştım. İçebilirdim. Herkez en az 2 bardak içmişti. Şaraptı bu sadece. Öldürmezdi ya. En son Kanada da annemin içkisinden gizlice içmiş ve dönen tekerleğin içinde gibi hissetmiştim. Uyandığında ise dolabının içerisindeydim. En net hatırladığı baş ağrısıydı. Ama bu abartalacak bir içki değildi değil mi? İyi olacaktım.

Elini yavaşça uzatıp aldım. Ve tek dikişte içtim. Boğazıda yangın çıkarken. Çığlık atma isteği ile doldum. Ama kendimi tuttum. Acıdan dolayı hafif bir gözlerim yaşardı. Lanet olası bu şarap mıydı? Neydi bu? Derin nefes aldım. Gözlerimi karşımdaki Naz'a diktim. Naz'ın sanki pili bitmiş gibi bulanıklaşıyordu. Gözlerimi kırpıştırdım. Bardağım tekrar mı dolmuştu? Ah ne güzel! Az önceki hissi tatmak istediğim için elime aldım ve ağzıma götürdüm. İçerken birden bitirmeden bardak elimden alındı. Şaşırdım ve alan kişiye baktım. Bu Cem'di.

"O benim" diye mızmızlanıp elimi uzattı o ise bana ters ters bakıp bardağı masaya bıraktı.

"Bu içki senin kaldıracağını sanmıyorum. Seninki o" dedi kadamı çevirdiğimde su bardağı vardı. Benım mi? Benimki oydu. Ben onu istiyordum.

"Hayır Bay havalı kocam" dedim öne uzanıp bardağı almaya çalıştım. Ama tek eliyle beni durdurdu.

"İlk içende sendin değil mi?" Eliyle anlına vurdu. Acımış mıdır? Çok hızlı vurdu kendı kafasına.

"Acıdı mı? Vurma kendine. Tüm suçu üsleneceğim" dedim elimle kendimi gösterip dikleşirken. Birden ayağa kalktı. Ben onu izliyordum o ise yanındakilere birşey söyledi ve tekrar bana döndü.

"Kalk" dedi emir verir gibi. Gülümsedim. Bana çok güzel emir veriyordu.

"Kalmak istemiyorum" dedim az önceki bıraktığı bardağa uzandım. Tam alacakken elimi itti ve dirseğimden tutup beni kaldırdı. Mızmızlanamya başladı. Diğer dirseğiminde birini tuttuğunu hissedince kafamı çerdim. Bu Naz'dı. Bana acıyarak bakıyordu. Neden ki? Ben acınacak ne yapmıştım? Ah doğru yürüyemiyordum.

"Ya ben aslında yürürdüm ama yürüyemicem" cümlem üzerine ikiside ses çıkarmadılar. Kahkaha attım. Yine beni görmüyordu. "Ben görünmezim" diye bağırdım. Cem'in tuttuğu kolumun dahada sıkmasıyla görünmez olmadığımı anladım. Ama görünüyorsam ben varım. Ben varsam görünüyorum. Doğru mantıktı.

Rosa Ela Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin