10.BÖLÜM:GÜZEL...

7.9K 255 1
                                    

ARKADAŞLAR ÖNCELİKLE SİZDEN ÖZÜR DİLERİM. UPUZUN BİR ARADAN SONRA YENİ BÖLÜM YAZDIM. BU SENE BENİM İÇİN ZORDU. BÖLÜMLER PAZARTESİ VE PERŞEMBE GÜNLERİ GELECEKTİR. LÜTFEN OYLARINIZI VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM. TEŞEKKÜR EDERİM.
(Medya: Hüma'nın oda takımı)

Karnıma bir şey oldu. İçimde bir şey oluyordu. "Ne yani beni bırakacak mısın? Yani özgür mü olacağım?" diye sorduğumda yüzünde ki anlamı bilmiyorum. Birkaç saniye sonra Baran "Yürü gidiyoruz." Dediğinde şaşırmıştım ve onun suratına bakakaldım. Ne yani gerçekten bırakıyor muydu beni? "Hadi" diye uyardığında yataktan kalktım ve "tamam ben eşyalarımı toplayayım." Dedim burukça. Neden böyleydim? Benim sevinmem gerekmiyor muydu? "offf, kayla" diye inledi ve beni elimden tutup, merdivenleri indirmeye başladı bile. Sonra arabanın ön koltuğuna oturdum ve Baran da arabayı sürmeye başlamıştı. Yolda tam bir şey söyleyecekken Baran beni susturdu. Daha önce geldiğimiz boş araziye getirdiğinde "neden buradayız?" diye sordum. "İN" diye emrettiğinde ikiletmeden indim. Bana gelirken "Al sana özgürlüğünü veriyorum. Koş, bağır, çağır istediğini yap. Sen nasıl bana aitsen burasıda bana ait. İzin veriyorum." Dediğinde Baran'ın ne saçmaladığını anlamaya çalışıyordum. Bu adam ne diyordu. "Neye izin veriyorsun?" diye anlamayarak sorduğumda sırıttı. Dişlerini göstererek gülüyordu. Daha da yakınıma girdiğinde geri adım atmak istedim ama elinin birini belime doladı. Sonra yüzünü yaklaştırarak "Benim yanımda, sadece ben varken yanında özgürsün ama benim alanımda, benim toprağımda." Dediğinde kalbim çıkacak gibi hissediyorum. Bu adam bana daha da sokulduğunda titredim. Başım dönmeye başladı. Daha önce ben fark etmemişim ne güzel kokusunun olduğunu. Diğer eli de belimi kavrarken ayakta kalabilmek için kollarını tuttum. Anlamıyordum işte dediklerinden bir gram anlamıyordum. Kendimi toplayıp kollarından çıkmak istediğimde izin vermedi daha da sardı elleri belimi. "Baran, bu kadar yakın olmamız" dedim ve gerisini getiremedim. Yutkundum çünkü yine o gri gözlerle karşılaştım. "Kayla, bana hep bugünkü gibi ol. Bende istemiyorum senden aşk veya sevgi." Dediğinde ne cesaretle "Ya istersem!" dediğimde "İstersen o aşkı veya sevgiyi sana veremem." diye karşılık verdi. Bende "Ya diretirsem!" dediğimde "Kaybedersin ve bu sefer ben isterim. İstediğimi almasını bilirim." dedi ve dudakları dudaklarıma kapandı. Diğer öpüşleri gibi değildi. Çok sert değildi. Ne oldu da dudaklarım kendi isteği ile açıldı ve alt dudağım onun dudakları arasında kayboldu. Bu seferde karşılık vermeye başlamıştım. Ellerim onun göğsündeydi ve ellerimi boynuna doladım. Bunları yapan ben değildim, sanki yönetiliyordum. Daha da derinleşen öpüşmemizi sonlandırmak için kafamı geri çektim. Nefes nefese kalmıştım. Baran alınlarımızı birleştirdiğinde gözlerimi açamıyordum. Çünkü çok utanıyordum. Bugün artık bitsin istiyordum. "Gözlerini aç." Dediğinde hayır diye kafamı salladım. "tekrarlatma beni." Dediğinde ellerimi beline sarıp göğsüne kafamı yasladım. Baran'ın güldüğünü hissediyordum. "benden utanmanı yasaklamıştım." Dediğinde aklıma geleni söyledim "ben Şuan özgürüm, yasaklar işlemez bana." Bugün ne olmuştu bize. İkimizde yağ gibi erimiştik. Özellikle de ben. Ama güzeldi değerdi. Baran kafamı kaldırıp "hadi gidelim." Dediğinde tamam olarak kafamı salladım. Arabaya bindiğimizde Baran'a dönüp "Hüma kalacak dimi?" diye sordum. "Sizin yeriniz, benim yanım." diye cevap verdiğinde umudum biraz daha arttı. parladı. Arabada hep aklımda daha demin yaşadıklarımız geldi. Konağın kapısında durduğumuzda Baran'ın sert yüzü geri gelmişti. Korumalardan biri kafası önünde kapımı açtı. Baran da elimi tuttuğunda gülümsemem daha da genişlemişti. Kapıdan girdikten sonra terasa çıkan Zişan Hanım'ın gözleri elimizin üstündeydi. Merdivenleri yan yana çıktık. Tam ağzını açan Zişan hanıma "Anne konuşma, sana sinirliyim." Diye uyardığında zaferle bakıp merdivenleri çıktık. Zişan Hanım morarmıştı. Nasılmış Zişan hanım demek geldi de Baran ile aramızı germek istemedim. Odaya girdiğimde Hüma'yı yardımcılardan birinin kucağında bulduk. Tam bir şey diyecekken "Tamam, Yaren çık sen!" diye araya baran girdiğinde Yaren "tamam Ağam, bir isteğiniz var mı?" diye sorduğunda Baran bana sorar gözlerle baktı. Bende kızın kucağından Hüma'yı alırken "bir isteğimiz yok, teşekkür ederim." Dediğinde kız "teşekküre ne gerek emriniz olur hanımım." Deyip odadan çıktığında Baran tebessüm ediyordu. Hüma'nın çıkardığı seslerle onunla ilgilenmeye başladım. Baran'ın telefonu çalınca dışarı çıktı. Geri geldiği zaman "Ben gidiyorum." Dediğinde "nereye" diye sorarak ayağa kalktım. Ona yaklaşırken "Bugün ağalar eğlencesi vardı, unuttum. Babam gitmiş, beni bekliyorlarmış." Dediğinde, "Ne eğlencesi?" diye sordum. Baran çıkardığı ceketi tekrar giyerken "Kayla" dediğinde tamam deyip gitmesini izledim. Bir süre Hüma'nın odasına gittim. Dolabını açtığımda hep aynı modellerde giysiler vardı. Bu da alışverişe gitmemizin göstergesiydi. Hem birçok eksiği vardı. Hem de kendim için de alışveriş gerekiyordu. Tekrar odama geçtiğimde bebeğin altını ve üstünü değiştirip uyuttum. Sonra gidip beşiğine koydum. Odaya geçtiğimde telefonumu elime alıp, Zeynep'i aradım. Alışverişe onunla gidebilirdik. Açtığında:
-alo abla?
-Zeynep, müsait misin?
-evet, müsaitim.
-canım sıkıldı. Konakta da kimse yok.
-nereye gittiler ki seni almadan?
-Baran ve haşmet Ağa, ağalar eğlencesine gittiler. Zişan Hanım aşağıdadır. Hem ben sana bir şey sormak için aradım.
- tabi abla sor.
-eğer Baran izin verirse yarın alışverişe çıkalım mı?
-Tamam, ben bir bizimkilere sorayım. Senle gideceğimi duyduklarında izin verirler. Bu arada abla ben bugün sizi Baran Ağayla el ele konağa girerken gördüm. Aranız düzelmiş galiba yüzün gülüyordu.
-Neler oldu neler, yarın uzun uzun anlatırım. "o sırada Zişan Hanım odaya girdi."
-ablacım ben seni arayacağım daha sonra. Dedim ve kapadım.
"gelin hanım akşam yemeğinize gelmiyor musunuz? Misafirlerimiz var." dediğinde "Kim geldi ki?" diye sordum. "Aşağıya gel de gör." Dedi ve odadan çıktığında arkasından gittim. Aşağıya indiğimde masadaki yerime oturan Meliha'yı gördüğümde sinirlerim tepeme çıktı. İstifimi bozmadan "hoş geldiniz?" dedim. "hoş bulduk." Derken Meliha, annesi ve kardeşi ayağa kalkmaya yeltendiklerinde "hanımlar, kalkmanıza gerek yok." dedim. Herkes otururken, bende Baran'ın yerine oturdum. Meliha bana dik dik bakarken umursamadan yemeğimi yemeğe başladım. Hızla yemeğimi bitirip masadakilere afiyet olsun deyip, Hüma'nın odasına çıktım. Birkaç saat sonra odama geçtim. Baran'ın yokluğunu fırsat bulup, kendimi suyun altına attım. Bel havlusunu bedenime dolayıp, banyodan çıktım. Sonra geceliklerimi giyip, yatağa yattım ama hiç uykum yoktu. Odanın kapısı açıldığında Baran "sen niye uyumadın bu saate kadar?" diye sorduğunda ""uykum yok!" dedim omuzlarımı kaldırarak. Baran geceliklerini giyip yatağa girdiğinde ben yatakta bağdaş kurup oturmuştum. Baran'la nasıl konuşabileceğimi düşünürken Baran "kıvranmada söyle!" dediğinde direk konuya dalarak hızlıca "yarın Zeynep ile birlikte kendime ve Hüma'ya alışveriş yapmak için çarşıya gidebilir miyiz?" diye sordum. "Ne alışverişi yapacaksın?" diye sorduğunda da hızlıca "Hüma'nın giyebileceği bir tane bile güzel kıyafeti yok. Bir de anne kucağı veya puset gibi bir şey almayı düşünüyorum. Kendime de bir şeyler bakacağım. Sana da belki kıyak geçer sürpriz yaparım." Dediğimde gülerek "bana kıyak geçmeyi mi düşünüyosun?" dedi ve kafamı gülerek salladım. "Kaçta gidersiniz" diye sorduğunda "valla, şimdi sen yine izin verirsen Hüma'yı da götürmek istiyorum. 11 gibi evden çıkarız." dedim ve itiraz etmesine izin vermeden "şimdi Hüma gelmezse ona kim bakacak? Hem o da biraz dışarı çıkar." Dediğimde oflayarak "tamam, ama öyle herkesle konuşmayın, dikkatli ol yine adam takarım ben peşinize." Dedi ve kafamı olumlu salladım. Anlaşılan ikimizin de uykusu yoktu. Aklıma gelen fikirle "benim uykum yok senin de yok gibi duruyor. Sana bir önerim var!" dediğimde onunda ilgisini çekmiş olacak ki bana nasıl bir öneri diye bakış attığında "birbirimizi tanıtalım, sorular soralım." Diye konuştum. Sonra "tamam, başla!" dedi. Bende "en sevdiğin şey?" diye sorduğumda anında "at." Dedi. Daha önce etmediğimiz kadar sohbet ettik, bana daha önce sunmadığı kadar gülümsemesini ve kahkasını sundu. Bende ona hiç bilmediği şeyleri anlattım. Onun damarına basmamayı öğrenmiştim. Demek ki isteyince bu kadar güzel konuşabiliyor muşuz dimi Baran Ağa diyesim geldi ama bozmak istemedim. Bir ara saçıma dokundu. Artık uyku vakti geldiğinde Baran'a dönüp teşekkür ettiğimde tek cevap belimden tutup, kendine çekti ve onun göğsüne başımı koyup, biten güzel günden kalan dudaklarımdaki tebessüm ve tatlı yorgunlukla uyuya kaldım.
Sabah uyanır uyanmaz saate baktım. Zeynep'i aradım ve saat 11'de gideceğimizi söyledim. O sırada Baran duştan çıktığında ben de elimi yüzümü yıkayıp penye kısa kollu elbise giyip saçlarımı bağladım. Aşağıya inip, kahvaltıya geçtik. Bugün kahvaltı çok sessizdi. Baran annesine bir şeyler söyleyip, birlikte odaya çıktık. Ceketini giyip, cüzdanından çıkardığı kredi kartını bana uzattığında "hayır, Baran-" sözümü yarıda kesip "Kayla uzatma istediğin kadar harcama yapabilirsin. Tartışmak istemiyoruz ikimizde karım olarak kullanacaksın bu kartı." Dediğinde Tamam deyip, kartı aldım. Saat ona gelirken giyinme odasına girip, siyah jeanimi, beyaz kısa kollumu ve sporlarımı giydim. Saçlarımı yandan mısır örgüsü yapıp, göz kalemi çektim ve şeftali rengi rujumu sürdüm. Sonra Hüma'yı giydirip, karnını doyurdum. Çantama bez, ıslak mendili ve yaptığım meyve yoğurdunu koydum. Saate baktığımda 11'e geldiğini gördüm. Çantamı takıp, Hüma'yı da kucağıma aldım. Merdivenleri inip, konaktan çıktığımızda, Baran'la ilk karşılaştığımızdaki şofördü. "Sen bana bacım diyen adamsın" dediğimde "evet Hanımım, affedin." Diye konuştu. "Ne affetmesi, gerek yok. Neden kafanı kaldırmıyosun?" diye sordum, çünkü hepsi bana böyle davranıyordu. Kafaları yere bakıyordu. "Ağamızın emri!" dediğinde merak ederek "neden böyle bir emir verdi?" diye sordum. "hanımım sizle şuan konuşmam ve Baran ağamın emrini sorgulamak ne haddime." Diye cevapladığında daha bir şey demedim. Zaten Zeynep de kapıdan çıktığında tebessüm ettiği dudakları Hüma'yı gördüğünde açıldı. Ve yanıma gelip "Abla sen nasıl?" diye konuşmaya başladığında gülerek "hadi gidelim, anlatırım." Dedim. Ve arabaya bindik. Arabada şoförü işaret ederek havadan sudan sohbet ettik. Çarşıya indiğimizde "ilk olarak bir Ana kucağı alacağımız yere götür beni." Diye söylediğimde gülerek tamam dedi ve en yakın olan bebek mağazasına girdik. Görevli modelleri gösterirken grili pembeli olanını aldım. Nasıl takılacağını falan öğrendikten sonra bizim için alışveriş faslı başladı. Girmediğimiz mağaza dükkan kalmadı. Hüma kucağımda saçımla, kolyemle oynadı. Bize bir şeyler söylemeye çalıştı. Zeynep ile birlikte onu istiyor yok bunu istiyor diye kendimizi avundurup bir sürü şey aldık. Sonra aynı iki penye elbise aldık. Hüma'ya kıyafet alacağımız mağazada benle Zeynep aynı anda ikimizin de gördüğü pembe ve simli pileli eteğin yanına gittik. Birbirimize bakıp, güldük ve "Aynen muhteşem." Dedik. O kadar güzel kıyafetler vardı ki, elimize geleni aldık. Komik yazılı zıbınlar, tişörtler, etekler, şortlar, elbiseler, çoraplar ve ayakkabılar aldık. Kasa da hepsini Baran'ın kartıyla almadım yarısını kendi kartımla aldım. Sonra kendi kartımla Baran'a tişört aldım birkaç tane. Poşetleri bizi izleyen Baran'ın adamları gelip almıştı. Arkamızda dört beş adamla gezdik. Biz mağazalara girdikten sonra biz çıkana kadar kimse girmedi. Zaten her mağazada özel karşılandım. Baran'ın karısı olarak görevliler ya hanımım ya da gelin ağam diyorlardı. Ben yorulduğumda Zeynep alıyordu. Zeynep'le de iyi anlaşmışlardı bir ara ben kendime kıyafet bakarken gözlerim onlara kaydığında Zeynep'le konuşmaya çalışıyordu küçük hanım, kıskanmadım değil. Seviniyordum, Zeynep bana arkadaş olmuş, Hüma da kızım gibiydi. Birçok resim çektik. Hüma boynumda uyurken Zeynep "bir yerlerde oturalım, benim karnım çok acıktı." Diye isyan ettiğinde "Siz de ne kadar çabuk yoruldunuz aman hadi oturalım." Diye espriyle karşılık verdim. Zeynep "Abla tam tamına dört buçuk saattir, geziyoruz ve sen ne kadar çabuk yoruldunuz mu diyorsun. Açlıktan ölüyorum." Dediğinde restorana girmiştik. Hemen görevlilerden biri bizi geniş cam kenarında bir masaya oturttuğunda "bebek sandalyesi getirebilir misiniz?" diye sorduğumda "hemen hanımım." Dedi ve getirdi. Biz İskender yiyeceğimizi söylediğimde 5 dakika geçmeden yemeklerimiz geldi. Hüma da uyandığında onu bebek sandalyesine koyup, onun yemeğini yedirmeye başladım. Zeynep "Abla bir şey söyleyeceğim ama kızma." Diye tehlikeli seste sorduğunda "Zeynep kızmayacağım bir şey sor." Dedim ve "Ama abla" diye isyan ettiğinde kafamı sallayıp sorması için izin verdim. "Dün Baran Ağayla el ele bugün kızıyla böyle dışarıdan baktığımda sizin birbirinize aşık olduğunu düşündüm. Yani demek istediğim anlattıklarına göre Baran Ağa seni üzmek istemiyor. Ve sana karşı bir şeyler hissediyor senin gibi." Dedi hızlıca. Dedikleri karşısında hemen gözlerimi kaçırıp "saçmalama." Dedim. Tabi boş durur mu -kimin kardeşi- "Sen saçmalama de. Bak görürsün, şuraya yazıyorum. Dediklerim çıkmazsa benim adım Zeynep değil." Dedi ve telefonum çaldı. Telefona arayan kişiye baktığımda Zeynep "kim, Baran Ağa mı?" diye sorduğunda kafamı evet anlamında salladım. "İyi insan lafın üzerine ararmış." Dediğinde telefonu açıp :
-Alo Baran?
-Ne yapıyorsunuz diye aradım. Bir sorun var mı?
-Hayır, bir sorun yok. Gayet iyiyiz.
-Nerdesiniz?
- Yemek yiyoruz. Sen?
-Bende birazdan şirketten çıkacağım. Alışverişiniz bittiyse almaya geleceğim sizi.
- Tamam, biz Mardin Dünyasındayız.
-Tamam. On dakikaya oradayım.
Diye konuşmayı sonlandırdı. Tabi biz konuşurken pür dikkat bizi izleyen Zeynep "bence sor." Dediğinde "yuh Zeynep adama 'sen bana aşık mısın' diye mi soracağım?" dedim ve gülerek "Onu değil be, bugün Hüma için baktığın beşiği." Dediğinde "hee o mu? İzin vermez. Boşuna gerek yok." Dedim. "Eğer izin verirse, dene ne olacak ki, izin vermese Tamam de geç." Dediğinde ona gözlerimi devirip, garsondan hesabı istedim. Hesabı ödeyip, restorandan çıkana dek ısrarla sormamı istedi. Kapıdan çıktığımızda Baran'ın arabası durdu ve kapıyı açıp indi. Ona selam veren herkese başıyla onaylayıp, buluştuğumuzda "Evet gidelim." Dedim. Tam adım atacakken Zeynep "Abla Baran Ağaya göstermeyecek misin?" diye numaradan sorunca Baran "neyi?" diye sordu. Bende hemen "Gerek yok, zaten izin vermezsin." Dediğimde Baran kaşını kaldırdığında "Tamam, biraz yürümen gerekecek." Dediğimde kafasını salladı. Zeynep araya girip "tamam ben Hüma'yı alayım, Biz arabaya geçelim." Dediğinde Baran "benim arabaya geçin." Dedi. Zeynep uzaklaşırken "Neymiş bakalım göstereceğin şey." Dedi ve elini uzattı. Elini tuttum ve yürümeye başladık birkaç adam arkamızdan gelirken, mağazaya yaklaşmıştık. Ben "bence gerek yok, boşuna girmeyelim." Dediğimde mağazanın önünde durdum. Elimle vitrinde ki beşik takımını gösterirken "Hüma'nın eşyaları eski ve bunu da alacaktım ama seninle sonra tartışabilme olanağımızı düşünüp sana sormadan almak istemedim." Dediğimde Baran "çok mu istiyorsun?" diye sordu. "Evet, Hüma için istiyorum. Odasındakiler eski ve yıpranmış. Hem çok güzel değil mi?" dediğimde dükkana girdik. Adam bizi "Ağam Hoş gelmişsiniz? Buyurun, oturun nasıl yardımcı olabiliriz?" diye karşıladığında Baran "Vitrindeki bebek takımını istiyorum. Halısı ve perdesi ile birlikte." Dedi. Ben şaşırırken adam "Peki Ağam. Yarın teslim ederiz." Dediğinde Baran beşik takımının fiyatını öderken ben hala şaşkınlıktan kalakalmıştım. Adam, Baran'a "iyi ki geldiniz, ağam. Tekrar beklerim. Bu şerefi bana verdiğiniz için. Saolun, Allah razı olsun." Diye konuşup elini öptü. Baran elimi tutup, yürümeye başladığımızda "Oldu mu?" diye sordu. "Ben ne diyeceğimi bilmiyorum." Durup, sarılacakken vazgeçtim. Çünkü sokaktaydık ve inşalar bizi izliyordu. "Teşekkür ederim. Ben çok mutlu oldum." Dedim ve elini tutup devam ettik yürümeye. Arabanın yanına geldiğimizde öne oturdum. Baran adamlarına bir şey söylerken, Zeynep "ne oldu, ne dedi? Çatladım meraktan." Dediğinde gülerek "Yarın gelecek. Hem de halısı ve perdesiyle birlikte." Dedim. Zeynep hemen "ben demiştim." Dedi ve güldü. O sırada Baran arabaya binip, sürmeye başladı. Ben mutluluktan dört köşe olmuştum. Arabada öyle sessizce konağa vardık. Avluya girdiğimizde arabadan hızla indim ve Zeynep'in kapısını açtım. Hüma uyuduğu için hemen kucağıma alıp, Zeynep' e "zamanın varsa, gel." Dediğimde kafasını olumlu yönde salladı. "Çantanı ben alırım." Dedi. Baran'a dönüp "poşetler?" dediğimde "odaya çıkarttırırım." Dedi. Merdivenleri çıkarken Zişan Hanım'ın nefret bakan gözlerini gördüğümde umursamadım. Hüma'yı yatağına yatırıp, odaya geçtiğimizde poşetlerin odaya geldiğini gördüm. Son birkaç poşet ve pusette geldiğinde "Hanımım yerleştirelim mi?" diye sorduğunda "Hayır ben yerleştiririm. Yarın sabah erkenden Hüma'nın odası temizlensin ve boşaltılsın." Dediğimde "Baran Ağa bilgilendirdi, hanımım" dedi ve odadan çıktı. Zeynep'in telefonu çaldığında meşgule atıp poşetlerini alıp "hadi ablacım görüşürüz. Bizimkiler başladı aramaya. Bu arada abla annem seni özlediğini söyledi." Dediğinde ne diyeceğimi bilmiyordum. Çünkü onlara hala kızgındım. Özellikle de anneme kızgındım. "Tamam, canım. Yarın geliyorsun ve Hüma'nın odasını birlikte düzenliyoruz." Dediğimde kafasını sallayıp, gülerek sarılıp, vedalaştık. Odadan çıktıktan sonra ben poşetleri ve puseti alıp giyinme odasına koydum. Kendime aldıklarımı özenle yerleştirip, Hüma'nınkileri boş olan yerlere doldurdum. Ana kucağını ve puseti bir köşeye koyduğumda, "ne yapıyorsun?" diyen Baran'ın sesini duydum. Kapıya dönüp "aldıklarımı yerleştirdim. Bu arada sana sürprizim var." Dediğimde tebessüm ederek "bana kıyak mı geçtin?" dedi. Aklıma dün gece geldi. Gülümseyerek evet dedim. Poşetten çıkarıp, elime aldığım siyah ve mavi tişörtü gösterip "iki tişört aldım. Ben çıkıyım sen de dene." Dediğimde kapıyı kapatıp, ceketini çıkardığında tepki vermemen gerektiğini kendime hatırlattım. Benden utanıyorsun diye kızıyordu. Hem kocamdı zaten. Ben böyle düşünürken mavi gömleğini çıkarttığında gözlerimi bedeninden çekip, yüzüne odaklandım. "ver birini" dediğinde kendime gelerek mavi lakoz modeli olanını verdim. Daha da yaklaşmıştım. Giydiğinde "oldu mu?" diye sorduğunda" yakalarını düzeltmek için ona biraz daha yaklaştım. Kokusu burnuma dolarken, yakasını düzelttiğimde bana bakan o güzel bakışlarına karşılı vererek "şimdi oldu." Dedim tebessüm ederek. Boy aynasının karşısına geçip baktı ve diğerini denemek için lakozu çıkarttığında siyah olanını uzattım. "bu da oldu." Dediğimde "beni düşünüp, kıyak geçtiğin için saol." Dedi gülerek ben de sarıldım. Sarılışıma karşılık verdiğinde başımı göğsüne koyup "aslında bunu mağazadan çıktıktan sonra yapmayı düşünüyordum ama herkes bize bakıyor diye yapmadım. Teşekkür ederim. Çok mutluyum. Hep böyle olalım lütfen." Dediğime karşılık "saçların çok güzel kokuyo." Dediğinde neden bilmiyorum ama daha da sardım ellerimi. Hep böyle olmak istemem normaldi bence. Bir saat sonra veya yarın bizi ne bekliyordu. Bilmiyordum ama bu adam bana bir şey yapıyordu. Ne yapıyorsa güzeldi.

TÖREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin