17.BÖLÜM: Baskın basanINDIR!

7.2K 240 5
                                    

Hiçbir şey diyememiştim. Bir karşılık verememiştim ya en çok da buna kahroluyordum. Sevindiğim bir nokta vardı o da bir cevap vermediğim için beni bırakıp, gitmemişti. Aksine ellerini belime sıkıca dolayıp, uyumuştu. İtirafından yaklaşık bir saat olurken ben sadece yüzünü izliyordum. Neden cevap veremediğimi düşünüyordum. Ben bu adamı sevmiyor muydum? Hayır, seviyordum. Peki, neden ‘bende seni seviyorum’ diyememiştim? Ya da belli edebilirdim onu sevdiğimi. Öyle bir anda söyledi ki, ben onun yanımda olmasına şükrediyorken bir şeyi yok diye mutluydum. Ona hesap sorarken o bana ‘SENİ SEVİYORUM!’ demişti. Tabi ki cevap veremezdim. Ben o an hangi duyguyu yaşadığımı bilmezken adam bana ilanı aşk etmişti. Düşüncelerimden sıyrılıp, elimi birkaç günlük sakallarında gezdirmeye başladım. Uyumasından yararlanarak “Sen ne manyak adamsın. Hangi duyguda olduğumu bilmezken nasıl bana o iki kelimeyi söylersin?” diye itiraf ettim fısıltıyla sakallarında gezinirken “Bil ki karşılıksız değilsin. Teşekkür ederim beni kalbine taşıdığın için.” Diye devam ettim. O anın verdiği bir hisle dudağına küçük, masum bir öpücük koyup, geri çekildim. Yaptığım şeyle yüzüm kızarırken elimi sakalından çekip kalbinin üstüne koydum ve başımı boynuna saklayıp, kokusuyla uyudum.
  Sabah gözlerimi araladığımda hala Baran’ın boynunda olduğumu fark ettim. Yavaşça göğsünden ayrılıp, yataktan kalktım. Lavaboda elimi yüzümü yıkayıp geri odaya döndüm. Saate baktığımda sekiz buçuk olduğunu görüp, Baran’ın uyanma vaktinin çoktan geçtiğini gördüm. Bunun üzerine Baran’ın başına gidip, “Baran!” diye seslendim ama bir tepki vermedi. Tekrar seslendiğimde tebessümünü görmemle “Dalga mı geçiyorsun? Hadi kalk, kahvaltıya geç kaldık.” Diye sitem ettiğimde gülümsemesi artarken, gözlerini açmayıp “Kocayı böyle mi uyandırıyorsun?” diye söylendiğinde “Nasıl uyandırayım?” diye bende söylendim. Gözlerini açmayıp “Gece yaptığın gibi uyandırabilirsin!” dediğinde yüzüm kızarırken öleceğimi hissettim. Her şeyi duymuştu da hiçbir tepki vermemişti. Pis numaracı. Aklıma gelen bir hainlikle, komodinin üstünde duran bardaktaki yarım suyu Baran’ın yüzüne dökerek “Seni pis üçkâğıtçı!” diye bağırdığımda “Seni mahvettim Kayla!” diye bağırarak yataktan kalkmaya yeltenen Baran’dan kaçmaya çalışarak yatağın bana ait olduğu yere geldim. Yüzünden akan suları eliyle silerek “Yakalarsam çok fena yapacağım seni!” dediğinde “Yakalayabilirsen!” deyip çocuk gibi dil çıkardım. Bana doğru gelmeye başladığında yatağın üstüne çıkarak onun tarafına geçtim. Bu sefer o yatağın üstüne çıkarak gelirken bende kendi tarafıma koştum. Baranla karşı karşıyayken bana “Kayla!” diye sinirli görünmeye çalışarak bağırdığında bende kahkaha atarak “Hiç ciddi olamıyorsun Baran Ağa!” diye bağırdım. Bu sefer o da gülerek “Ağa seni yakaladığında fena yapacak.” Dediğinde yine dil çıkardım. “O dilini ikide bir çıkarma!” diye söylendiğinde tekrar çıkarıp “Al çıkarıyorum.” Dedim. “O dilini keserim.” Diye tehdit ettiğinde yine dil çıkardım. Tekrar koşuşturmaya başladığımızda ayağımdan tutarak beni yatağa devirdi. Kurtulmaya çalışırken üstüme çıkıp, ellerimi yanımda tuttuğunda kaçmam imkânsızlaşmıştı. Bana zafer bakışları atarken “Bırak beni!” diye bağırıp, çırpınmaya başladığımda “İlk önce hesabını bir alıyım.” Deyip beni gıdıklamaya başladığında gülmeye başlamam bir oldu. “Bırak!” diye gülerek bağırdığımda “Hiç ciddi olamıyorsunuz Hanımım!” diye benim lafımı bana sattı. Bir süre daha gıdıklarken tüm konağın benim ve onun kahkahalarını duyduğundan emin olduğumda ve karnıma ağrı girdiğinde “Bir şey söyleyeceğim bir dur!” diye bağırdığımda gülerek gıdıklamayı bıraktı. Söyle der gibi baktığında “Karnım ağrıdı yeter hem tüm konak seslerimizi duydu.” Dediğimde gülerek üstümden kalkıp yanıma yattı. Oturur pozisyona geldiğimde “Saat kaç oldu? Hala aşağıya inmedik farkında mısın?” diye söylendiğimde tebessüm ederek “Kime ne? İster karımla kahkaha atar konağı inletirim, ister aşağı geç inerim.” Diye keyifle beni yanına çektiğinde “Ya Baran!” diye utanarak göğsüne başımı yasladım. Bir süre öyle sessizce kalırken ben “Hadi inelim artık, karnım acıktı benim.” Diye söylendiğimde “Tamam!” diyerek kalktık. O lavabodayken ben üstümü değiştirip, saçımı bağladım. Odadan çıkacağım zaman “Beni bekle!” diye seslendiğinde “Hüma’nın yanındayım.” Diyerek odadan çıktım. Hüma’nın odasına girdiğimde hala uyuduğunu görüp, yanağına bir öpücük bıraktım. Odadan çıkıp bu katta temizlik yapan Yaren’e “Hüma uyandığı zaman bana haber ver.” Deyip, tekrar odama girdim. Baran’ın ceketini giyiyor olduğunu gördüğümde “Uyanmamış mı?” diye sordu ben de “Dünün acısını çıkartıyor galiba, hala mışıl mışıl uyuyor.” Dedim tebessüm ederek, yanıma geldiğinde içimde saklamayarak “Dün deli gibi ağladı. Saatlerce susmadı. Senin gelmene yakınken biraz sakinleşti. Geldin, onun yanına gittin, kokunu aldı ve şimdi rahatça uyuyor. Ama benim içim rahat değil. Dün ne olduysa bugün de olmasından korkuyorum.” Dediğimde alnımdan öperek, beni rahatlatmaya çalışarak “Sen merak etme, dün olanlardan sonra kimse cesaret edemez. İçini ferah tut.” Dedi. Elini uzattığında kafamı olumlu anlamda sallayıp, elini tuttum. Aşağıya inerken koltuklarda oturan Zişan Hanım bana nefretle bakarken ellerimize de bakmayı unutmuyordu. Karşısına geldiğimizde Baran “Günaydın Anne, babam şirkete mi geçti?” diye sorduğunda Zişan Hanım memnuniyetsizce “Sana da günaydın oğul, baban erken çıktı.” Dedi. Baran kafasını sallayıp, yardımcılara “Çayı getirin.” Diye seslenip annesine de “Bize eşlik et istersen anne.” Dediğinde Zişan Hanım “Ben tokum, kahvaltıya gelmeyen, saatinden nice sonra gelen sensin.” Diye laf soktuğunda Baran “Kimseye hesap verecek değilim ana, buna sende dahil.” Diye karşılık verdiğinde sofraya geçtik. Kahvaltımı yaparken Yaren “Hanımım, Hüma uyandı. Mamasını hemen getiriyorum.” Dediğinde kafamı sallayıp, Baran’a bakarak kalktığımda “Ben Hüma’ya bakıyım.” Dedim. Yukarı odasına çıktığımda yatağında uslu uslu parmaklarıyla oynayan prensesi gördüğümde “Günaydın hanım efendi. Hiç uyanmasaydınız.” Diye neşeyle söylenirken kucağıma aldım o da bana gülücükler saçarak, cevap verirken anlamış gibi “Öyle mi?” dedim. Öpücüklere boğarken kahkahalar saçtı. Yaren’in getirdiği mamayı yedirirken Baran odaya girdi. Hüma biberonu bırakıp babasına gülücükler atarken Baran da tebessüm ederek “Ben şirkete gidiyorum.” Deyip, kızına öpücük bıraktığında bende “Tamam, dikkatli ol.” Dedim. Gülerek kafasını salladı ve kızına “Anneyi üzme!” deyip bana döndü ve “Sizde habersiz bir şey yapmayın. Kötü bir şey olursa hemen beni ara!” dediğinde kafamı sallayıp  “Ben Hüma’nın annesi değilim.” Dedim. Öpücük bırakırken “Annesisin.” Dedi ve bir şey dememe fırsat vermeden odadan çıktı. “Değilim!” diye mırıldandım.
  Öğleden sonra Hüma’yı uyutup, mutfağa inerken Zişan Hanım’ı salona telefonla konuşarak girdiğini gördüğümde içimde bir kuşkuyla onu takip ettim. Salonun kapısını tam kapayamamıştı, ufak bir aralık bırakmıştı. Merakla “Ne oldu?” diye sorduğunda kısa bir süre karşı tarafın konuşmasını bekledi sonra gülerek “Güzel, yarın ikide Baran’ın odasında randevun var. Şimdi planımız ne biliyor musun? Sen yarın çok güzel oluyorsun, kalem eteklerinden birini ve beyaz içini hafiften belli eden bir gömlek giyiyorsun. En önemlisi iç çamaşırın, siyah dantelli giy. Görüşme süresinin ilk on dakikasından sonra gömleğinin ilk düğmesini aç, çaktırmamaya çalış. Kendiliğinden açılmış gibi farkında değilmişsin havası ver. Baran’a yakın ol, dibine girme ama kelimelerinle el temasıyla yakın ol. Kendini ona hatırlat. Anladın dimi ne demek istediğimi Meliha?” diye bir solukla konuştuğunda, duyduklarıma inanamayarak, kendime gelmeye çalışırken Zişan Hanım öfkeyle “Daha fazla beklememeliyiz yoksa çok geç olur. Bugün Baran ve Kayla Hanım’ın kahkahalarını tüm konak duydu. Sabah kahvaltıya neredeyse yarım saat geç indiler bir de el ele. Dün sende gördün o şeytanın oğluma ne yaptığını. Biz bir buçuk ayı beklememeliyiz, beklersek Baran bu kadına tutulmuş olur. Daha fazla dayanamayacağım, günden güne araları daha da iyi oluyor. Yakında bu kadının hamileyim demesinden korkar oldum.” Diye karşısındakine -Meliha olduğunu tahmin ediyorum- patladı. Ben ne olduğunu çözerken, yüzümde alaycı bir tebessüm oluştu. Ben bu duyduklarımdan sonra Baranla aramı bozmanıza izin verirdim dimi? Çok beklersiniz, Baran’ı o kadına bırakır mıyım, sizin hain planlarınıza çomak sokmaz mıyım? Bekle sen Meliha seninle yarın, Zişan Hanımla da başka bir zaman hesaplaşacağım. Merdivenlere yönelerek odama çıktım.
Akşam yemeğinden sonra odaya Baranla çıktığımızda o giyinme odasında üstünü değiştirirken bende yatağa oturup, onu beklemeye başladım. Karşıma gelip “Ne oldu?” diye sorduğunda “Yok bir şey.” Dedim ve geceliklerimi giymeye gittim. Yatağa geri döndüğümde Baran’ın bakışlarını üstümde hissediyordum. Yatağa girip, pikeyi üstüme örterek Baran’a “Bugün nasıldı?” diye sorduğumda “Normal bir gündü.” Dedi. Ben de bir şey demeyerek, onun beni kendisine çekmesine izin vererek kokusuyla uyudum.
  Sabah uyanıp, kahvaltıya indiğimizde yine sessizliğimi koruyarak, yemeğimi yedim. Baran’ın şirkete gitmesiyle Zişan Hanım’ın bana hain bakışları karşısında soğukkanlılığımı koruyarak, yukarı çıktım. Öğlen on ikiye kadar Hüma ile ilgilenirken Yaren’e “Benim dışarıda işim var. Sen Hüma’nın yanından ayrılma. Onun başına bir şey gelirse hesabını sana sorarım.” Diye korkutup odama geçtim. Kıyafetlerimi giyip (medyada), saçımı ve hafif makyaj yapıp çantamı alıp odadan çıktım. Zeynep’i arayıp konağa gelmesini istediğimde, beş dakikaya Hüma’nın odasındaydı. Soru sormasına izin vermeyerek “Önemli bir baskın yapmaya gidiyorum. Bu konakta güvenebileceğim kimse yok. Sana Hüma’yı emanet ediyorum geldiğimde söz veriyorum her şeyi anlatacağım ama ilk önce Zişan Hanım’ın planını mahvetmeliyim.” Dediğimde bana şans diledi. Merdivenleri inip, aşağıya geldiğimde korumalardan birine “Hemen bana bir araba hazırlayın.” Dediğimde iki dakikaya arabaya binmiştim. Şoföre “Şirkete gidelim.” Dediğimde “Emriniz olur Hanımım.” Dedi. Yarım saat sonra Mirzanoğlu şirketi önündeydim. Saate baktığımda ikiyi on geçtiğini görüp, biraz geç kaldım diye hızla şirkete girdim. Danışmada ki kız beni hemen görüp, ayağa kalkarken “Hanımım hoş geldiniz.” Dediğinde “Baran’ın odası kaçıncı kat?” diye sorduğumda “Ben size eşlik edeyim.” Dedi. Kabul ederek asansöre bindik ve en üst kata çıkarken “Baran Ağa’ya haber vermemizi ister misiniz?” diye sorduğunda “Hayır, sürpriz yapmak istiyorum.” Diyerek reddettim. Kızın ve gördüğüm bazı bayanların giyinişleri gayet usturupluydu. Asansörden inip, beni eliyle yönlendirirken karşımdaki kahverengi büyük kapıyı göstererek “Buyurun Hanımım!” dedi. Bende “Tamam, siz işinize geri dönebilirsiniz.” Diyerek, kapıya doğru yürüdüm. Kapının kolunu tutup “Baskın basanındır!” diyerek içeri girdiğimde siyah deri tekli koltukta Meliha bacak bacak üstüne, Baran ise siyah sandalyesinde oturuyordu. Tam zamanında gelmişim diye düşünürken Baran’ın şaşkın bakışları ilk yüzümde sonrada kıyafetimde dolanırken ayağa kalkıp bana doğru gelirken bende ona doğru adım atmaya başladım.  Bir eli belimi kavrarken bende ellerimi boynuna doladığımda diğer elini de belime sardı. Kısa sarılışımızın ardından bana “Ne işin var burada?” diye sorduğunda tebessümle “Seni görmeye geldim.” Dedim. Verdiğim cevap karşısında şaşırırken yirmi saniye kadar sonra bana inanmayan gözlerle baktı. ‘Üzgünüm Baran, sana Meliha’yı basmaya geldim’ diyemem diye düşünerek Meliha’yı hatırlamış gibi “Sizin görüşmeniz mi vardı?” diye sorduğumda Meliha’nın ayağa kalkmış olduğunu fark ettim. Baran “Evet, iş teklifi için gelmişti.” Diye açıklama yaparken Meliha da kafasıyla onayladı. Bende Meliha’ya dönerek “Kusura bakma, öyle görüşmenizin ortasında geldim. Bilseydim Baran’a sürpriz yapmak yerine önceden haber verir, görüşmenizi ertelemenizi söylerdim.” Dediğimde içimden ‘zafer benimdir’ diye geçirdiğimde Baran’ın dudağının kenarının kıvrıldığını gördüm. Meliha bana kötü bakışlar atarak “Ne kusuru Hanımım, sonrada gelebilirim.” Dediğinde hemen atağa geçip Baran’a “Böyle görüşmenizin ortasında geldim ya siz devam edin bende İstanbul’daki şirketimin raporlarını inceleyim.” Diye teklifte bulunurken Baran bana kinayeli bakışlar atıp “Tamam, sen geç otur, bende raporları alıyım.” Deyip, odadan çıktı. Bende Meliha’ya dönüp, gömleğinin düğmesi açıldığı için kinayeyle “Meliha gömleğinin düğmesi açılmış galiba fark etmedin?” diye uyardığımda bana yapmacık tebessümle “Fark etmemişim, söylediğin için sağ ol.” Dedi. Bende yapmacık bir tebessümle “Yaş ilerledikçe unutkanlıkta ilerler.” Diye lafı soktum. Bir şey demesine izin vermeyerek onun oturduğu koltuğun karşısındaki tekli deri koltuğa oturdum. O sırada Baran da odaya girip, dosyaları bana uzatırken “Son bir ayın raporları.” Dedi.
  Neredeyse yirmi dakikadır Meliha ve Baran’ın görüşmesini dinleyip, çaktırmadan ara sıra Meliha’ya bakıyordum. Şuana kadar bir girişimde bulunamamış ve Baran’ın ona umut verici bir hareketini görmemiştim. Tam aksine Meliha konuşurken, önündeki dosyalarla ilgileniyor, kendisi bir şeyler söylerken gayet ciddiydi. Sonunda Baran “Son kez söylüyorum, bu teklif benim ve şirketim için çok yetersiz bir teklif. Sizin en yüksek rakamınız benim toplam işçi param. Daha fazla zorlamaya gerek yok.” Dediğinde Meliha “Peki, ortaklık için anlaşma yapacak mısın?” diye sordu. Baran “İyi bir teklif veren bir ortak çıkmazsa neden anlaşma yapmayayım.” Diyerek arkasına yaslandığında onları dinlediğim kadar ve son bir ayın raporlarını göz önünde bulundurarak Baran’a “Arazi için mi ortaklık?” diye sorduğumda “Hem arazi için hem de ortak arazimizin inşaatı için.” Dedi. Bende birkaç saniye düşünerek ve uygun bularak “Benimle ortaklık yap!” diye teklifte bulunduğumda Meliha’nın gözleri büyümüş, Baran’ın ise düşünür gibi bir hali vardı. Baran tebessüm ederek ellerini masada birleştirip bana “Anlaşma için para teklifin ne?” diye sorduğunda istediğimi almış gibi “Ne kadar istiyorsun?” diye sordum. Bakışmalarımızdan rahatsız olan Meliha “Ben artık gideyim.” Diyerek ayağa kalktı. Baran ile el sıkışırken bende “İyi akşamlar.” Diyerek gitmesini hızlandırdım. Kapıdan çıktığında Baran’a dönüp “Sana sordum be adam ne kadar istiyorsun?” diye tekrarladığımda yerine oturarak “Meliha bir milyon teklif etti.” Dedi. Bende “Arazinin ve projenin bilgilerini istiyorum.” Dediğimde yüzünden silinmeyen tebessümle onaylarcasına başını salladı. Bir süre arazi ve proje hakkında bilgi edinirken Baran’ı da dinlemiştim. Arazinin değeri oldukça yüksekti ve araziye yapılacak olan proje ile değerinin dört katına kazanç sağlana bilenecekti. Bunun üzerine hesap yaparak Baran’a dönüp “İki milyon dört yüz elli bin lira teklif ediyorum.” Dediğimde tek kaşını kaldırıp, hayretle bana baktığında “Değerlendireceğim!” dedi. Bende “Peki, sen bilirsin ama hatırlatayım benden iyisini bulamazsın.” Dediğimde birkaç saniye hayretle yüzüme bakıp, şirket telefonundan birkaç tuşa basıp kulağına götürdü. “Ortak belli oldu. Anlaşma için gerekli olan dosyaları yarın masamda istiyorum.” Deyip, kapattığında hayretle ona bakarak “Değerlendireceğim demiştin!” diyerek hatırlatma yaptım. Bana “Senden daha iyisini bulmayacağımı sen söylemiştin?” diye hatırlatma yaparken bende dediğimin arkasında durarak “Evet, benden iyisini bulamazsın.” Diye gönderme yaptım. Bana ‘öyle mi’ bakışı atarken tebessümümü yüzümden sildim. “Bugün buraya neden geldin?” diye aniden sorduğunda hemen “Seni görmeye geldiğimi söylemiştim.” Dedim. Yemediğini ifade eden bir bakışla “Kayla, doğruyu söyle.” Diye tekrarlarken “Doğruyu söylüyorum, seni görmeye gelmem bir sebep değil mi?” diye soruyla karşılık verirken bana “Meliha ile görüşmemin sırasında mı?” diye şüpheyle sordu. Ben de hemen bozuntuya vermeye çalışmayarak “Nereden bilebilirdim sizin görüşmeniz olduğunu? Bir daha geleceğim zaman sana haber veririm.” Dediğimde hemen yüz ifadesi değişerek “Bence de bir dahakine haber vermezsen, seni şirkete almam sonrada konağa yollarım.” Dedi. Ben duyduklarımın şokunu atlatmaya çalışırken hızla ayağa kalkıp Baran’a hiçbir şey demeden kapıya doğru ilerledim. Arkamdan seslenişlerini umursamadan asansöre bindim. Asansörün kapısı tam kapanacakken o da bindi. Sinirlerime hakim olmaya çalışarak Baran “Ne oluyor, Kayla?” diye sorduğunda cevap vermeyişimle daha fazla sakin kalmayarak “Kayla sinirleniyorum, sana bir daha sormayacağım. Ne oluyor?” diye sordu. Bende “Ne mi oluyor? Ben bizim için çabalarken senin bana odada dediğin şeyle anladım ki sen de aynı Meliha ve annen gibisin. Belki de Meliha’nın düğmesi kendiliğinden açılmamıştır.” Diyerek, duran asansörden indim. Hızla yürürken Baran’ın bir şey demek için ağzını açmayıp, beni durdurmaya çalışmaması daha da üzülmeme neden oldu. Ne olduğunu anlamadan Baran tarafından kolumdan sürükletilirken bir yandan ayaklarımı ona uydurup diğer yandan da “Bırak beni, Baran.” Diyordum. Baran sinirle “Sus ve zorluk çıkartma.” Diye öfkeyle tısladığında sustum. Arabaya bindirmesine izin verdiğimde, çantamdan telefonumu çıkarıp gelen mesaja baktım. Zeynep “Abla, Hüma’ya meyve yoğurdunu mu yedireceğim?” diye sorduğu mesaja “Evet, hepsini yedirt.” Diye karşılık verdim. Baran sinirle “Kimden?” diye sorduğunda “Sana ne!” tersledim. Anında “Kayla!” diye uyarı alırken hem suçlu hem güçlü olduğu için sinirlenerek “Eski sevgilim, bensiz yapamıyormuş da senden ayrılıp ona geri dönmemi istiyor.” Dediğimde ani frenle arabayı durdururken emniyet kemerim takılı olmasa kesin camdan uçardım. Öfkeyle “Siktirme lan eski sevgilinden, hala o herifle mi görüşüyorsun? Sıkıyorsa gelsin karşıma, ver adını soyadını geberteyim o herifi.” Bağırdığında biran gerçekten öyle bir şey olmadığı için şükrettim eğer olsaydı gebertirdi beni. Ben de “Yok öyle bir şey, boşuna sinirlendin. Alt tarafı Zeynep’ten mesaj.” Diye sakince konuştuğumda inanmayan bakışlar atarken telefonumu uzatarak “Al bak istersen.” Dediğimde gözlerini kapatıp, derin bir nefes alarak bana döndü ve “ O zaman beni ne diye sinirlendiriyorsun?” diye hesap sorarken “Bilmem öyle bir anda çıktı ağzımdan.” Dedim. Uzun süre sessizce arabada otururken ortamın havasını bozarak “Ne bekliyoruz?” diye sorduğumda “Senden bir açıklama bekliyorum.” Dedi. Bende “Ne açıklaması?” diye sorarken “Şirkette yaşadığımız konuşmayı ve çekip gitmeni!” dediğinde bende “Açıklayabileceğim bir şey yok, aldım cevabımı ben.” Diyerek dışarı bakmaya başladım. Baran da “O düğme ne düğmesiyse benimle alakası yok.” Dediğinde bende açıkça “Peki, bende bir daha Meliha ile görüşmenize habersiz gelirsem şirkete almayıp, konağa yollamak da ne?” diye isyanla sorarken “Ben sana öyle mi dedim?” diye sorduğunda “Evet, öyle dedin.” Dedim. Bana “Öyle demedim, bir daha benden habersiz gelirsen seni şirkete almam, konağa geri yollarım dedim. Meliha ile görüşmem bunun neresinde?” diye sorarken hiçbir şey diyemediğim için tekrar “Peki, bunu neden söylediğimi sormak yerine niye kalkıp gittin?” diye sordu. “Öyle algıladım bir an dinlemeden yargıladım.” Diye hatamı kabul ederken bu sefer Baran sessiz kaldı. Yine sessizliği bozarak “Neden öyle bir şey dedin?” diye sorduğumda yine sessiz kalırken “Baran!” diye suçlulukla seslendim. Arabayı çalıştırdığında soru sormayarak yola baktım. Daha önce geldiğimiz ağaçlık boş arazi tekrar getirip, arabayı durdurdu. Derin bir nefes alarak “Öyle dememin tek sebebi, giydiğin kıyafetle ilgili. Söyleyebileceğim hiçbir dekoltesi yok, eteği normal. Allah bilir şirkete girdiğin andan beri kaç adam seni gördü yanında ben olmadan ne düşündeler bilmediğim içindi.” Diyerek inip, arabanın önüne geçip, yaslandı. Arkasına bakarken yanlış anladığım için hatalı olduğumu anladım. Bende arabadan inip, karşısına geçerken “Baran?” diyerek seslendiğimde “Söyle!” derken “Özür dilerim, hatalıydım.” Dedim. Baran bana uzunca bakıp, belimden tuttuğu gibi sarılmamızı sağladı. Yüzümde gülümseme oluşurken “Baran yaa!” diye sitem ettiğimde gülerek “Buyurun benim!” derken “Bir daha birbirimizi dinlemeden yargılamayalım. Özellikle bu konularda, valla yeter. Artık normal bir çift olalım.” Dedim. Gülümsemesi artarken gözlerinde mutluluk parlıyordu, sen nasıl yaptın da bu hale getirdin beni? Diye düşünürken Baran “Biz normal bir çift olamayız sen varken.” Dediğinde sinirlenmiş gibi yaparak omzuna vurup “Maganda!” dedim. Daha da sırıtırken gözlerinden çekemiyordum bakışlarımı. Daha fazla böyle kalırsak bayılacağımı bildiğimden ayrılarak “Hadi gidelim!” dedim.   

TÖREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin