“Kayla!” diye seslenen Baranla konağın önüne geldiğimizi gördüm. Ona bakışlarımı çevirdiğimde “İyi misin?” diye sorduğunda “İyiyim.” Diyerek kucağımdaki Hüma’nın uyanmaması için yavaşça arabadan indim. Avluya girdiğimde Baran “Benim şirkete geçmem lazım. Birkaç saatte gelirim.” Dediğinde yanımıza Yaren geldi. Hüma’yı işaret ederek kucağına yavaşça verdiğimde “Yatak odasına yatır.” Diyerek, merdivenlere yönelmesine izin verdim. Baran’a dönüp, “Şirkete gitmeyeceğini biliyorum.” Diyerek arabadan poşeti ve çantamı aldım. Baran’ın “Kayla!” diye uyarmasıyla “Benim bildiğimi biliyorsun ve bana yalan söylüyorsun. Yapma bunu Baran, yapma!” diyerek kırıldığımı belli ettim. Merdivenleri çıkmaya başladığımda arabanın çalışma sesini duyarak ilk katın terasında bana öfkeyle bakan Zişan Hanım’dan gözlerimi çekmeyerek, yanına ilerledim. “Salona geçelim.” Diyerek onun cevap vermesine izin vermeden salonun kapısını açıp içeriye geçtim. Kapıyı kapatıp “ne var?” diye sorguladığında poşeti uzatarak “Size hediyem.” Dedim. Poşeti alıp, içinden beyaz katlanmış çarşafı açarak kanı gördüğünde gözleri pörtledi. Bende “Beni zamanında suçlamıştınız ya bakire değilsin diye, alın size kanıtım. İster inanın ister inanmayın benim umurumda değil, artık Meliha’ya da boşa umut verip, kızın kısmetini kapatmayın. Çünkü artık benimle Baran’ı ayırabileceğiz bir yol yok. Benimle uğraşmak yerine bana alışın. Çünkü ben hem Baran’ın karısıyım hem de kızının annesiyim.” Diyerek kapıya yöneldim. Yanından geçerken durup “En önemlisi de ben onun sevdiği kadınım. O da benim sevdiğim adam. Eğer benim canımı yakmaya çalışırsan, yemin ederim hesabını sorarım. Geçen gün ki telefonla Meliha’ya neler söylediğini biliyorum. Buna devam etmek istiyorsan, devam et seni engellemem ama karşılığını da alırsın. Kocamın aklını karıştırmaya çalış istediğin kadar inan buna Baran izin vermez. Çünkü korktuğun şey oldu, biz birbirimize âşık olduk ve o benden başkasına bakmaz onun gözleri, hele de onun olduktan sonra.” Diyerek kapının kolunu tuttuğumda Zişan Hanım “Biliyorum, oğlumun sana tutulduğunu anlamıştım. Senin şeytan oyunların aklını karıştırdı ama pes etmeyeceğim. Er ya da geç bu konaktan gideceksin Kayla, ben değil seni Baran yollayacak.” Dedi öfkeyle. Hiçbir şey demeden odadan çıkıp, kapıyı sert bir şekilde kapadım. Ona verecek cevabım buydu. Hızla odaya çıktığımda yatakta uyuyan Hüma ile tüm sinirlerim alınmış gibi oldum. Yavaşça yanına giderek, yatağa uzandım ve bir süre onu izledim. Duşa girip, üstümü değiştirdiğimde uyanması ile mamasını yedirip, tekrar uyuttum. Bu sefer kendi beşiğine koyarak, telsizi alarak odama geçtim. Yatakta uzanarak, telefonumla internette gezindim. Gelen mesajlara cevap verip, e-maillerime baktım. Baran’ın odaya girmesiyle, telefonu komodinin üstüne koyarak ona baktım. Hiçbir şey demeden banyoya girdi. Bir süre su sesi geldiğinde duş aldığını anladım. Banyodan çıkıp, bana bakmadan giyinme odasına girdi. Bir süre sonra takım elbiselerinden birini giymiş olarak dışarı çıktığında “Nereye?” diye merakla sorduğumda bakmadan “İşim var.” Dedi. Yataktan kalkarak, yanına gittiğimde parfümünden sıkıyordu. “Kime bu hazırlığın?” diye sorduğumda cevap vermemesiyle kolundan tutarak sertçe “Kime diyorum. Senin karşındaki adamın değil karın.” terslediğimde bir bana bir kolundaki ele bakarak “Niye soruyorsun? Sana doğruyu söylemeyip, yalan söylerim.” Dediğinde yutkunarak “Baran!” diye isyan ettiğimde “Ne oldu? Saatler önce bunu söyleyen sen değil miydin? Ben yalancı bir adamım ya hani.” Diyerek bana öfkeyle baktığında ne diyeceğimi bilmeyerek elimi kolundan çektim. O da banyoya geri girdiğinde koltuğa oturarak, düşünmeye başladım. Nereye gidecekti, kimeydi bu hazırlık? Acaba Meliha mı yoksa başka bir kadın mı? Ben neden hemen aldatma düşüncesine kapıldım ki? Baran öyle bir şey yapmazdı. Her erkek yapardı ama o yapmazdı. Üstüme kuma getirmezdi o benim. Birbirimizi seviyorduk sonuçta. Ben bunları düşünürken banyodan çıkıp, hızla odadan çıktığında ben de on saniye kadar bekleyip, arkasından çıktım. Merdivenleri inerken ona yetişmek için hızla inmeye başladım. “Baran!” diye seslenirken durup bana döndüğünde hızla yanına indim. Beklemeden ellerimi boynuna dolayıp, beni sarmasını bekledim. Ellerini belimde hissettiğimde kulağına “Nereye gidersen git, geç kalma. Senin gelmeni bekleyeceğim. Seninle aramız bozukken uyuyamıyorum. Hem sensiz uyumak istemiyorum da.” Diye fısıldadığımda ayrılarak “Bekleme beni boşuna geç gelirim.” Dedi soğukça pes etmeyerek “Gitmene hiçbir şey demiyorum eğer geç kalırsan seni odaya almam.” Diye karşılık verirken “Tehdit mi ediyorsun beni?” sorduğunda “Hem tehdit hem teklif!” dedim. Tek kaşını kaldırarak “Teklif ne?” diye sorduğunda “Sana ilk ne dedim, hatırla ve teklifi bulmaya çalış.” Diyerek yanağını öptüm, arkamı dönüp merdivenleri çıkarak odama girdim.
Telefonumdan saate baktığımda on iki buçuk olduğunu görmemle Baran’ı aradım ama açmadı. Bende mesaj atarak “Yarım saate kapıyı kilitleyeceğim haberin olsun.” diyerek yolladım. İki dakika geçmeden kapı açılıp, Baran girdiğinde yüzüme bakmadan giyinme odasına doğru yöneldi. Hızla yataktan kalkarak üstümdeki saten geceliğin sabahlığını giyerek arkasından giyinme odasına daldım. Gömleğinin düğmelerinden birkaçını açmış, bana bakıyordu. Baştan aşağı süzerek yutkunduğunu görünce karşısına geçip, sinirle “Neredeydin bu saate kadar?” diye sorduğumda “Seni ilgilendirmez.” Dedi. Daha da deli olurken bir adım daha atarak bununun dibine girdim. “Delirtme beni be adam. Adam akıllı söyle.” Diyerek öfkeyle tısladığımda sakince “Söylemezsem!” dedi. Bende “Öyle mi?” diye uyardığımda inadına “Öyle!” dedi. Üstümdeki sabahlığı çıkartarak “Korumalarının yanına böyle inersem de seni ilgilendirmez.” Diyerek hızla kapıya yöneldim. Kalçamı zar zor kapatan, göğüslerimin neredeyse çıkacağı bu gecelikle tabi ki de aşağı inmeyecektim. Baran tarafından kolumdan sertçe çekildiğimde öfkeyle “Seni öldürürüm.” diye tısladığında acıyla “Beni umursamayınca zaten öldürüyorsun.” itiraf ettim. Hiçbir şey demeyerek ben bıraktığında peşinden giderek giyinme odasının kapısını kapadım ve “Sana onu dememeliydim, hatalıyım, affet ama sende beni çocuk gibi kandırmaya çalıştın. Senin gidip, saldırı yapan adamları bulmaya çalışacağını bilmiyor muydum? Bildiğimi bildiğin halde beni kandırmaya çalıştın.” Diye sitem ettiğimde o da “Niçin öyle dedim peki? Seni düşündüğüm için, sen kafana takma diye dedim.” Dediğinde yanına yaklaşarak “İlk anlamadım sonradan anladım benim için olduğunu. Uzatmayalım Baran. Seninle daha yeni toparlıyorken, eskiye dönmeyelim. Senin beni düşündüğünü sonradan anladım. Özür dilerim.” Dediğimde yüzüme bakarak hiçbir cevap vermedi. Bende daha da yaklaşıp, dudaklarına masum bir öpücük bırakarak “Seni seviyorum.” Diyerek tekrar masum bir öpücük bırakarak “Bugün böyle giyinip, parfüm sıkarken aklıma başka bir kadın mı düşüncesi geldi. Sonra ‘bütün erkekler yapar ama baran yapmaz, o beni seviyor çünkü o benim adamım’ dedim. Bu düşünce için de özür dilerim. Gerçekten seven insan kıskanırmış onu anladım. Sana güvensizliğimden veya aşkımın inancından değil, yerimde gözü olan kişiler yüzünden ama artık sana benim tenimden başka tenin haram olduğunu, bir başka kadının kokusunun senin üzerine sinemeyeceğini biliyorum. Çünkü buna sen izin vermezsin.” Diyerek kapıya ilerleyip, açacağım sıra Baran “Kayla!” dediğinde “Efendim?” diyerek arkama döndüğümde bu sefer o dibime girerek “Bu gecelik?” diye sorduğunda yüzüm kızarırken “Teklifim buydu.” Dedim bakışlarımı kaçırarak, ellerini belime dolayıp, kendine çekerek dudaklarıma kapandı. Bir yandan karşılık verirken bir yandan da gömleğinin açılmamış düğmelerini açmaya başladım.
Sabah gözlerimi açtığımda Baran’ın kollarının arasında olmamla yüzümde oluşan tebessüm ile mutluluğumu saklamadım. Yataktan kalkmak için ellerinden kurtulmaya çalıştığımda “Ben uyanmadan kalkamazsın.” Dediğinde kıkırdayarak “Senin uyanmamış halin bu mu?” diyerek tekrar kalmaya çalıştım. Baran’a “Hadi beni bırak daha duş alıp, kızımıza bakacağım.” Dediğimde gözlerini açmayarak tebessümle “Kızımız!” dediğinde geçen çiftlikte ki konuşmamız aklıma gelmişti. Baran’a “Hüma, on sekiz yaşında her şeyi öğreneceğine söz verirsen kabul ederim.” Diye şart koştuğumda, ikna olarak bende kabul etmiştim. Düşüncelerimden sıyrılıp Baran’a “Hadi bırak.” Dediğimde boynumdan öperek beni bırakırken hemen yatağın ucundaki pikeyi bedenime dolayıp, Baran’a bakmadan banyoya girdim. Hızla duşumu alıp, bornozumu giyerek banyodan çıktığımda Baran hala yataktaydı. Baran’a “Hadi kalk!” diyerek, giyinme odasına girdim. Üstümü giyinerek, odaya girdiğimde Baran’ı yatakta görmeyişimle hızla yatağın nevresimlerini değiştirerek, yerdeki eşyalarımızı topladım. Baran belinde havlu ile çıkıp, giyinme odasına girdiğinde eşyaları çamaşır sepetine atıp, saçlarımı ördüm. Mutfağa inip herkese “Günaydın, ben mama yapacaktım.” Dediğimde kadınlar karşılık vererek kenara çekilirken “Siz işinize devam edin, hemen yapar çıkarım.” Diyerek mamayı yapmaya koyuldum. Meyveleri de çıkararak yoğurdu yaptığımda, mutfaktan çıkarak Hüma’nın odasına girdim. Yatağında elleriyle ayaklarıyla oynayan prensesimi görmemle “Günaydınlar hanım efendi. Bakıyorum neşeniz yerinde, karnını da doyuralım mı?” diyerek mamasını içirmeye başladım. Altını değiştirdikten sonra Yaren’e bırakarak kahvaltıya indim. Baran’ın yüzünü görmemle utanırken tebessümüyle mutlu oldum. Kahvaltı da Baran “Bugün iki de şirkete gel, Kayla. Seninle proje hakkında konuşalım.” Diyerek konuştuğunda kabul ederek masadan kalktığında bende kalktım. Merdivenlerde bana “Meliha da olacak bugün, senin için bir sorun olmaz dimi?” diye sorduğunda bende “Onun ne işi var ki?” diye sorarken “Onunla senin de görüşmen gerek, onların şirketiyle de malzeme için anlaşacağız.” diye açıklama yaptı. Bende “Tamam, sorun olmaz inşallah.” diyerek, arkamı dönüp merdivenleri çıktım. Telefonumu elime alarak ilk Zeynep’i sonra da Selma’yı arayarak ona kadar burada olmalarını söyledim. Yaren’e gidip hazırlık yapması için mutfağa yönlendirdiğimde bu katta bizim için uygun oturmak için yerimiz var mı diye bakınırken kapılardan birini açarak aşağıdaki salon gibi bir oda bulduğumda içeriye geçerek temiz mi diye kontrol ettim. Hiçbir toz yoktu, Baran’ı arayarak bulduğum odanın aşiret toplandığında çocuklar için hazırlanan bir oda olduğunu söylediğinde Zeynep ve Selma’yı burada ağırlamak istediğimi söyledim. Sorun olmayacağını söylediğinde kapatarak, Hüma’yı hazırladım.
Saat on olmadan konağın kapısı açıldığında Zeynep ve Selma’yı görüp, aşağı indim. Zişan Hanım da Selma’yı görüp, sarılırken Yaren’e “Servise başlayabilirsiniz.” Diyerek Selma’ya “Biz yukarıdaki oturma odasındayız, sen de gelirsin sonra.” Diyerek Zeynep ile yukarı çıktık. Zişan Hanım’a kapak olurken yukarı çıkıp, salona girdik. Zeynep, pusetten Hüma’yı alıp sarılıp, öpüp hasret giderirken bir süre sonra Selma’ da “Annem çok pis bozuldu.” Gülerek içeriye girdi.
Olan biten her şeyi onlar sormadan hızla ben bir özet geçip “Kısacası bugün ne yapacağım?” dediğimde Selma “Valla bu atağı hiç beklemiyordum.” Diye yorum yaparken Zeynep de “Bu atağın olma sebebi artık Meliha da biliyor Baran Ağa ile ablamın birlikte olduğunu. Korktukları şey başlarına geldi ve etekleri tutuştu.” Dedi. Ben de “Ne yapacağım size diyorum, bugün şirkette Meliha var diyorum geçen de baskın yaptım. Şimdi bizzat geleceğimi biliyor.” Diye isyan ettiğimde Selma saate bakarak “Planımız çok kolay.” Dediğinde ben “Plan ne?” diye sorarken “Seni öyle bir giyindireceğiz ki hem abim hem Meliha kıskanacak. Meliha’ya gerçekten ondan daha iyi olduğunu göstermelisin. O dört yıldır gerçek bir iş kadını gibi ama seni öyle görmüyor. Fark ettiyseniz hep kalem etek modeli giyer çünkü öyle abimi kandırmayı düşünüyor. Allah için boyu, ten rengi ve kilosu gayet iyi.” Dediğinde esmer teni ve benden daha fazla kalıplı olduğu gözümün önüne geldi Selma “Ama onun fiziği buradaki kadınlar için iyi. Sende kalem etek giyip, ince belini, güzel kalçanı, dik göğüslerini ön plana çıkart.” Dediğinde Zeynep de katılarak “Valla süper bir plan, bu kadar laf sokma yarışı yeter sıra fizikler de.” diyerek güldüğünde ben ikisine ölümcül bakışlar yollayarak “Yarın öğlen helvamı kavurursunuz. Saçmalamayın, Baran beni öldürür. Gebertir, aramız daha yeni düzeldi bozulmasın.” Diye bu işin olmayacağını anlatırken Selma ve Zeynep beni dinlemeyerek ne giyineceğimi düşünmeye başladılar.
Beni giydirdiklerinde (medyada) aynaya bakıp “Baran beni öldürecek.” dediğimde Zeynep ile Selma bana hayran hayran bakıyorlardı. Saçlarımı ve makyajımı da yapıp, çantamı aldım. Üstüme ceket alarak merdivenleri inerken Selma ve Zeynep kucağında Hüma ile “İyi şanslar.” Diye seslenirken “İnşallah.” Dedim ve arabaya yöneldim. Yirmi dakika sonra şirketin önünde arabadan inip, içeriye girdim. Asansöre binmeden Selma’dan “Abimin odasına girmeden o ceketi çıkar.” Diye mesaj geldiğinde “Çıkartırım, çıkartmasına da Baran beni gebertir.” Diye düşündüm. Asansöre bindiğimde tek başımaydım, saate baktığımda ikiye on beş vardı. Telefonumu çantama koyarak, ceketi çıkarttım. Üstümü düzelttiğimde asansörün kapısı açıldı. Hızla Baran’ın odasının kapısına yürürken içeride Baran’dan başkası olmasın diye dua ederek kapıyı tıklatıp, içeriye girdim. Odada sadece Baran’ı gördüğüme şükrederek kapıyı kapatıp “Ben geldim.” Neşeyle dediğimde Baran’ın öfke saçan gözleriyle buluştuğunda yerimde kalakaldım. Hızla yerinden kalkıp, yanıma geldiğinde “Sakın bana buraya kadar böyle geldiğini söyleme!” diye sinirle tısladığında “Hayır, üstümde ceketim vardı asansörde çıkardım. Odaya hızla geldim ve hiç kimse görmedi.” Diyerek açıklarken siniri hafifleyerek “Hadi eteğe bir şey demiyorum, bu üstünde göbeğini bile kapatmayan şeyi ne diye giyersin?” dedi. Bende “Buna büstiyer deniliyor bu bir. Şık bir parça olduğu için giyiyorum bu da iki.” Dediğimde tek kaşını kaldırarak “Dua et seni birisi görmemiş olsun asansörden indikten sonra eğer kameralarda sana bakan biri olduğunu görürsem o şık eşyalarını çöpe atarım.” Diye kelimeleri vurgulayarak tehdit ettiğinde “Magandalığın yetmezmiş gibi öküzlüğün de başladı. Ne kadar şanslıyım böyle bir kocam olduğu için.” Diyerek arkamda bırakarak tekli koltuklara ilerledim. Koltuğa oturup, onu bıraktığım yerden “Kayla seni son kez uyarıyorum, bir daha böyle giyinmiyorsun. Giyindiysen de ceketini benim yanıma gelip, baş başa olduğumuz an çıkartıyorsun.” Diye sinirle söylenerek koltuğuna oturdu. Ben sessiz kaldığımda “Anlaşıldı mı?” diye sesini yükselttiğinde “Emriniz olur ağam.” Diye terslenirken “Delirtme beni!” dedi. Bu sefer susmayarak ayağa kalkıp, yanına giderek “Beni delirtme kayla, sinirleniyorum Kayla, yapma Kayla, sus Kayla. Sıkıldım Baran, senin bu emirlerinden, uyarılarından bıktım. Geçen akşam yemeğe gideceğimizde beni kıracağın yerine ‘Üstüne bir şey al, gideceğimiz yerde çıkartırsın.’ Diyebilirdin ama sen yine her zaman ki gibi emir verdin. Bugün de ‘Bir daha giymiyorsun Kayla.’ Deyip, emir veriyorsun. Ya bir kere de iltifat et be adam. Bana emir vermek yerine isteyerek dene.” Diye üstüne gittiğimde o da ayağa kalkarken “İsteyerek? Üstündeki neye iltifat edeyim? Dizinin üstündeki eteğe mi yoksa sırtını, belini, göbeğini ve göğsünü belli eden büstiyerine mi?” diye öfkeyle tısladı. Gözlerimi açarak “Sen ne anlarsın zaten iltifat etmekten ancak emir ver. Ben senin emir vereceğin kölenim zaten dimi sen öyle görüyorsun? Etrafında pervane olan Meliha böyle giyinirken hiçbir sorun yok ama karın böyle giyinince sorun var. Hani benim büstiyerime laf ediyorsun ya o senin için gömleğinin düğmelerini açarken hiçbir şey denmiyor. Sonuçta ben Kayla’yım dimi?” diye sinirimi çıkartırken Baran da “Evet sen Kayla’sın, sen benim karımsın. Meliha’yı kafana neden takıyorsun? Ondan bana ne, ne halt yerse yesin.” Diye kolumu tutarak kendine çektiğinde beni yatıştırmaya çalıştı. İçimde ki Meliha derdinden kurtulmak istiyordum. Bu kız benim ayarlarımla oynuyordu ve Baran ile aramıza girmesine izin veriyordum. Kıskançlığımı itiraf ederek “Baran o kızın senin yakınından olmasından rahatsızım. Geçen gelmemin sebebi de oydu.” Dediğimde yüzümü yere sabitledim. Baran çenemden tutup, yüzümü kaldırırken “Kayla ne oluyor sana?” diye sordu sakince, bende “Bilmiyorum, bu kuma gelme meselesi, beni seçmeseydin Meliha ile evleneceğin sonra o kızın sana hisleri, bakışları beni kıskançlığa sürüklüyor. Seni kaybetmekten korkuyorum. Bir şeyleri bahane ediyor ve hep karşıma çıkarak, soluğu senin yanında alıyor. Zişan Hanım’ında ona destek olması, senin için endişelenmeme yetiyor.” Dediğimde ellerini belime sararak kendine çektiğinde boynuna sarıldığımda Baran “Şist aklından çıkar bunları. Öyle bir şey olmayacak isteyen istediğini yapsın ben senden vazgeçmem. Sakın bunları kendine dert etme, kuma diye bir şey olmayacak. Sen benim tek kadınımsın.” Dedi. Bende “Şu töreden kurtulup, buradan gitmeyi çok isterdim.” Dediğimde ayrılarak “Bunun olmayacağını biliyorsun.” Derken başımı biliyorum anlamında sallarken Baran alnımdan öperek, yanağımı okşayıp “Seni seviyorum!” dediğinde tebessüm ederek “bende seni seviyorum.” Dedim ve yanağımdan öpmesine izin vererek bende onun yanağını öptüm. Bizi ayıramayacaklarını daha da iyi anlarken Baran’ın beni düşünmesine de mutlu oldum. Kapı tıklatıldığında Baran elini belimden ayırmadan “Gir!” diye seslendiğinde içeriye giren Meliha’yı gördüğümüzde Baran belimi daha sıkı kavrarken sadece sensin dermiş gibi algılayıp, Meliha’ya “Hoş geldin!” dediğimde Meliha “Hoş bulduk. Kusura bakmayın biraz geciktim.” derken dürüstçe “Gerçekten mi? Hiç farkında değiliz.” Dedim. Yüzü morarırken Baran “Hadi işe geçelim. Fazla zamanımız yok.” Diyerek konuya girdiğinde ona dönerek “Bence de yapılacak bir sürü iş var.” Dediğimde Meliha’ koltuğa otururken Baran’ın dudağının kenarı kıvrılırken göz kırptı. Bende yerime geçerken iş konuşmaya başladık.
Yaklaşık yarım saat sonra iş bittiğinde Meliha kalkarak “Ortaklık olmadı ama iş alışverişi gerçekleştirdik. Yarın akşam sizi bizim konakta ağırlamayı çok istiyoruz Baran, babam da bu işten keyif aldığı için size özel ziyafet vereceğim dedi.” Dediğinde Baran ciddiyetle “Gelen yemek teklifini çeviremeyiz, yarın akşam sekizde konakta oluruz.” Derken bende Meliha’ya “İyi akşamlar.” Diyerek ‘arık git!’ sinyali verdiğimde bana geldiğinden beri nefret bakışlarını esirgemeyerek yine yolladı. “İyi akşamlar.” Dedi ve çantasını alarak Baran’a tebessüm ederek “İyi akşamlar, yarın akşama en sevdiğin tatlın hazır.” Dediğinde Baran soğukça “Zahmet etmene gerek yok, şu sıralar tatlı fazla yedim.” Diyerek bana baktığında gülmemek için dudaklarımı ısırdığımda Meliha “Olsun, benim tatlım sana dokunmaz.” Diyerek odadan çıktığında yüzümü ekşiterek arkasından baktım. O tatlı yerine, helvasını yapması daha makbule olurdu. Ama neyse…
ERTESİ GÜN