KAFAMA çantayı yememek için hızla uzaklaştım oradan ama gördüğüm kadının Rüya olmamasına için için de seviniyordum. Yolun beni on hayallerinden uzaklaştırması gerekirken, kendimi onu daha çok düşünürken bulmam büyük bir ironiydi.
Hızlı bir şekilde sokağıma döndüm, burayı yazın ayrı, kışın ayrı seviyorum, insanların o sevdiğim Bakırköy görüntüsünden uzak bir yerdi, masalsı bir yanı vardı. Bankların üstünde oturan hali vakti yerinde kadınları bazen çekirdek çitlersen görürdünüz, bazen çocuklarının Fransızca derslerine yardım etmeye çalışırken, bazen erkekler fırından ekmek alıp evine geçen baba olurdu, bazen de kodaman iş adamı, ama buraya bu masalsılığı veren insanlardan çok çevresi idi. Bizim bahçemiz mesela, duvarların bir karış ötesine, kaç sene önce dikildiğini tahmin bile edemediğim çocukluğunda ceviz yiyerek büyüdüğüm büyük ağaçlarla çevriliydi ve dışarıdan bakan biri sadece üç bloğun bir cephesini görebilirdi, arkadaki büyük bahçe ustalıkla saklanmıştı, giriş kapıları da bahçeden verildiği için çocukluğumdan beri kendimi hep burada güvende hissettim.
Bahçede üç kadın oturmuş çekirdek çitliyorlardı, öyle kaygısız, öyle tasasız gözüktüler ki gözüme, bir an onlardan biri olmak istedim. Yemeğini yapmış, çocukları bahçede kendi hallerinde oynuyorlar ve işte şimdi dışarıda eşini bekliyor dedim kendi kendime. Ama işler hiçbir zaman böyle yürümez, bunu öğrenmiştim, insanlar o en huzurlu gözüktükleri anlarda bile kafasında bin tilki ile dolaşırdı. Kimsenin aklından geçeni bilmek mümkün değildi, belki de dünyanın yükünü sırtında taşıyordu kim bilir.
Böyle düşüncelerim içlerinden birinin sesi ile bölündü, "Evlenmedi gitti, demek ki erkeğin de evde kalanı oluyormuş." Bir diğeri de "Annesi annemin arkadaşıydı, biz evlenseydik acaba her şey farklı mı olurdu, onun gibi kaygısız tasasız mı olurdum? Yoksa şimdiki rolleri onunla paylaşmış mı olurdum?" Sonuncusu ise, "İşsiz kalmış, işi olsaydı Pelin ile tanıştırırdım, onun evi, Pelin'in de arabası var, gül gibi geçinip giderlerdi."
Sizi bilmem ama ben insanların böyle rahat bir şekilde düşündüklerini söylemelerine alışkın değilim, amirlerimden bu yönde azar işitmişliğim çok oldu ama merhabadan öteye geçmeyen komşularımın bir merhaba bile demeden böyle şeyler söylemeleri beni bayağı şaşırtmış olacak ki onlar da hatalarını anladılar sanki, toparlandılar, yalnız o sırada "ağzı açık ayran budalası gibi bakıyor," dedi biri, "bu çocuk eskiden böyle değildi." O sırada gördüm ağzını; dudaklarını hiç oynatmadığını, üç kadın vantrolog bahçemde çekirdek çitleyecek olmadığına göre, yoksa ben iç seslerini mi duyuyorum dedim kendi kendime. Bir gülme aldı beni, çok film seyreden biri değildim, masum hayalleri olan, bu aralar işsiz bir hayalperesttim ve bu düşündüklerim benim boyumu bile aşmıştı. Güldüm kendime. Apartmanın merdivenlerinden çıkarken bile güldüm.
İnsan kendi şapşallıklarına diğerlerinkinden daha kolay gülebiliyor, buna emin olun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Garip Şeyler Oluyor (Devam edecek)
FantasySezgin Tanrıkulu başına gelen garip olayları anlatıyor. Bu hikayede adı geçen kişi ve kuruluşların gerçek hayatta var olan kişi ve kuruluşlarla alakası yoktur. "İkindi ışığı yerini akşam karanlığına bırakmak üzereydi ve çok güzeldi; ardından kıpkırm...