KÜÇÜK bir çocukken üniversitede biriyle tanışacağımı, ona aşık olacağımı, onunla evleneceğimi ve çok mutlu olacağımı düşünürdüm; ne yani böyle hayalleri sırf kızlar mı kurar sandınız. Yanıldınız. Anne babamın yokluğu beni bu hayale daha fazla yakınlaştırmıştı olmalıydı ki tüm o yaptıklarına, kaprislerine, ben dersteyken -ve. bunu ona defalarca açıklasam da- tacizi andıran aramalarına rağmen onu bırakamıyordum, bunda teyzemi de tıpkı benim gibi ele geçirmesinin rahatlığının etkisi de vardı tabii.
Benim için kendini paralayan teyzem onun için çok daha fazlasını yapıyordu; beni de paralıyordu. Ola ki Peri'den uzaklaştığımı hissetsin, hemen araya girip uzun uzun konuşuyordu benimle, artık Peri'nin onu arayıp, beni şikayet etmesine hiç gerek yoktu.
Üniversite birinci sınıftaydım, derslere girmekten başka hiçbir şey yapmıyordum, okulda tek bir arkadaşım yoktu ve Peri mütemadiyen ona zaman ayırmadığım için ağlıyordu, dersler, sınavlar hiçbir, hiçbir şey bahane onamıyordun onun gözünde. Bazen ben de ağlamak istiyordum, böyle güzel bir kızla, rüya gibi bir aşk yaşarken, hayatım bir anda kabusa dönüşmüştü. Bunun duygusal manipülasyon olduğunu ve Peri'nin bunu bilinçli bir şekilde yaptığını çok sonra öğrendim. Aslında ilişkimiz çoktan bitmişti ama ben, bana telefon vererek sadece Peri'nin içinde olduğu bir hapishaneye mahkum ettiği için beni teyzeme küfür ederek telefonu kapatıp, kendimi okulun yanındaki kültür merkezine attığım bir gün öğrendim. Tezgahın üstünde pek de popüler olmayan kitaplar, alt katta sinema salonları, üst katta da tiyatro salonunun olduğu küçük, sıcak bir binaydı burası ve benim gibi bir şeylerden bunalmış öğrenciler kendilerine çıkış kapısı arıyorlarmış gibi geliyordu. Ben çıkış kapısını bir kitabın kapağında gördüm ve kitabı almadan karıştırdım biraz. Şimdi kelime kelime hatırlamasam da, insanların bir çoğunun içgüdüsel olarak diğerlerinin zaaflarını algılayabildiklerinden ve bunu kullanmaktan çekinmediklerini anlatıyordu. Ve benim zaafım da, söylemeye gerek yok sanırım, Peri'nin ta kendisiydi, öyle hızlı bir şekilde onun her istediğini yapan biri haline gelmiştim ki, ilişkimizin artık bittiğini bile bile ona bitti diyemiyordum.
O gün uzun bir süre açmadım telefonu, hiç derse girmedim, okulun etrafında ne kadar park, bahçe varsa hepsini gezdim, boş boş oturdum, çocukları, ailelerini gözlemledim.Üşüdüğümde kalktım yürüdüm biraz, ısındığında ise esen rüzgarın gelip tekrar üşütmesini bekledim. Sanki her adımla zihnim açıldı, her soluklandığımda hayatın bambaşka olduğunu gördüm, ama bu keyif halinin geçici olduğunu biliyordum; telefonumu açtığım anda çok sevdiğim iki kadın birden saatlerdir benden haber alamadıkları için üstüme saldıracaklardı. Ya bununla baş etmesini öğrenecektim ya da onların karşısına geçip hislerimi anlatacaktım. İkisi de olmadı.
Eve döndüğümde, beni bekliyorlardı, ikisi de pençelerini çıkarmış, avına hazırlanmış kaplan gibiydiler ve benim yine boyun eğeceğimi düşünüyorlardı. Eğmedim. Bağırdığımı hatırlıyorum, sonradan çok pişman olsam da bağıra bağıra teyzeme artık bu işe karışmaması gerektiğini söyledim. Sonra Peri'ye döndüğümde gözlerinde korkuyu gördüm ve bu benim biraz frenlememe sebep oldu; kimseyi korkutmak ya da kırmak değildi niyetim, tek istediğim hayatımı ele geçirmekti. O gece Peri'yi teyzem evine bıraktı. Ben ise hafiflediğimi hissediyordum ve sanki aylardan beri ilk defa huzurlu bir uykuya dalmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Garip Şeyler Oluyor (Devam edecek)
FantasíaSezgin Tanrıkulu başına gelen garip olayları anlatıyor. Bu hikayede adı geçen kişi ve kuruluşların gerçek hayatta var olan kişi ve kuruluşlarla alakası yoktur. "İkindi ışığı yerini akşam karanlığına bırakmak üzereydi ve çok güzeldi; ardından kıpkırm...