ŞİMDİ bile o günleri hatırlamak ve kendime bile olsa anlatmak, tahmin ettiğimden fazla acı veriyor; tüm bunlarla yüzleşmek yerine şu harika yeteceğimin varlığını hatırlamak ya da Rüya'nın yanında olup, onu etkilemeye çalışmak çok daha iyi olurdu. Aklıma Kadınlar Ne İster? geldi, ben de Mel Gibson gibi mi oldum şimdi? Doğru ya o sadece kadınların iç seslerini duyuyordu, ben ise herkesinkini...
Peri hastaneden çıktığında elini tutuyordum, o ince, uzun zarif parmakların aslında boynuma geçirmiş, boğazımı sıkmakta olduğunu fark etmemiştim ama işte dedim ya, hayatımı mahvetmekle meşguldü kendisi. Ondan sonra da uzunca bir süre toparlayamadım. Hayır, onun aşkından falan değil, onun bana yaptıkları beni insanlardan soğuttu, pek tabii teyzemden de...Her neyse bunu düşünmenin sırası değil, tıpkı annemin bazen rüyalarımda dediği gibi, ne de olsa o benim teyzem.
Peri beni yine ele geçirmişti, çağırdığında geliyor, git dediğinde gidiyordum. Okulla bağım tamamen kopmuştu, bir gün ona neden çiçek almadığımı sorarken, ertesi gün aldığım çiçekleri kendi elimle kapının önüne koyuyordum, çünkü kendim düşünerek almamıştım onları, kendim akıl edip, onu düşünüp, çiçek isteyebileceğini düşünüp almalıymışım. Annesi babası, bunun gibi daha pek çok saçma davranışına katlanmam için gözüme bakıyor, teyzem ise o kızı üzmemem gerektiğine dair vaazlar veriyordu. Ve ben kimseyi üzmemek hapishanesine sıkışıp kalmıştım.
Herkesin istediği tek bir şey vardı aslında, Peri'yi üzmemem. Şimdi rahatlıkla söyleyebildiğim üzere böyle bir dengesizi üzmemek yerine tedavi ettirmek lazım gelirdi, ama o zamanlar ben bile onun tam olarak nasıl bir dengesiz olduğundan emin olamıyordum.
Üniversite hayalleri kurarken, anneme sürekli ilk sene tüm dersleri asacağımı söylerdim. Deli miydim, bunca çalıştıktan sonra hemen okuldan mezun olacaktım. Rahmetli annem ise bazen merhametli bir şekilde gülümserdi, bazen ise hayatın gerçeklerini anlatmak için beni karşısına alırdı. benim hayatımın gerçeğinin bu olacağını eminim hiç düşünmemiştir, ancak üniversitede sınıfta kalmak diye bir şey varsa o da benim başıma gelmeliydi. Sanırım beni en çok acıtan teyzemin derslerimdeki bu düşüşün farkına vardığı halde, benim için bir şeyler yapmaması... Bazen aslında annem babam kadar bilemez diyorum; ne kadar emek verdiğimi, kendimizi ailecek ne kadar adadığımızı, bazen de kızıyorum ona, annemin yerini tutamadığı için. Kendime bu kadar duygusal olmayı yakıştıramasam da olanlar bu, ben hâlâ annemin varlığını özlüyorum, muhtemelen o olsaydı bu kadar kaybolmazdım.
Peri'nin hesap edemediği tek şey, benim bir süre sonra yine ne olursa olsun moduna döneceğimdi. Beni sadece hastane yatağındayken tanıyan bu kız, tam olarak neleri göz önüne alacağımı tahmin edemedi. Böyle olmuş olmalı çünkü, benim ona her zaman sadık, her zaman itaakâr olacağımı düşünmüş olmalı.
Her şey öyle bir anda olmadı, bazı geceler onlardan çıktıktan sonra telefonumu kapattım, teyzemin yanına da dönmedim. Sabah açtığımda ise ikisini de çılgına dönmüş buldum, bu ilk başlarda vicdanımı biraz sızlatsa da, sonraları alıştım buna ve umursamamaya başladım ve böylece bana ulaşamadıkları süre uzamaya başladı.
Sokakta yattığım o son günde, bir bankın üstünde, gökyüzüne bakıp hayatımı düşünüyordum, içimin ateşi beni yakıyordu ama hava o kadar soğuktu ki öfkem bile beni sıcak tutamıyordum. Belki bir kurt köpeği gibi tüylü biri olsaydım. Yaşlı, sakallı, nefesi açlıktan, üstü başı köpek öldürenden kokan biri geldi, yattığım bankta beni ustaca iteleyip kalan köşeye de kendisi kıvrıldı, her ne kadar başı bana doğru olsa da arada bir rüzgarla beraber üstüme doğru esen sidik kokusu beni tiksindirdi kalktım oradan. Giderken arkamdan güldü, "senin yerin zaten burası değildi," dedi. Olur ya bazen tüm dünyanın yaradılış amaçlını anlarsınız, akan nehirlerin, gözkyüzündeki bulutların, ağaçların ve kendinizin...tüm bunların aslında tek bir amacı olduğunu anladığınız bir aydınlanma anı yaşarsınız. Bu sözleri de bende böyle bir etki yaptı. Sanırım sidik kokusu kafayı açıyor olmalı, teyzemin evine gidip, üzerime sinmediğinden emin olduğum halde sıcak bir banyo yapıp, yorganın altına girip uyudum. Yarın farklı bir gün olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Garip Şeyler Oluyor (Devam edecek)
FantasíaSezgin Tanrıkulu başına gelen garip olayları anlatıyor. Bu hikayede adı geçen kişi ve kuruluşların gerçek hayatta var olan kişi ve kuruluşlarla alakası yoktur. "İkindi ışığı yerini akşam karanlığına bırakmak üzereydi ve çok güzeldi; ardından kıpkırm...