X.

34 1 1
                                    

DAHA önce defalarca denemiştim ve her seferinde sonuç hüsrandı.  Kim isterdi sürekli başarısız olduğu bir hayatı ben istemiyordum. O zamanlar farkında olamasam da şimdi bunun beni başarısız kıldığını biliyorum. Başarılı bir okul hayatından sonra bir türlü tutanamadığım bir iş hayatı. Gerçi düşününce en büyük hatamın okulda, üniversitede kalmamak olduğunu düşünürüm hep. Neyse artık bu düşünceleri geride bırakmalıydım.

Hâlâ gazetelere eleman ilanı veren firmalar vardı bunlardan biriyle iş aramaya başlamak iyi olacaktı, aklıma son kez denediğimde yaşadıklarım geldi ve öncekilerde. Kaç sefer hiçbir açıklama olmadan reddedildiğimi hatırlamıyordum bile. Gücümün kalmadığını hissediyordum; bu sefer de aynı şeyleri yaşamak istemiyordum, belki de biraz farklı düşünmem, farklı hareket etmem gerekiyordu. Bu yüzden bir kağıt kalem çıkarıp notlar almaya başladım. Sayfayı ikiye bölüp bir tarafa yeteneklerimi, becerilerimi, diğer tarafta da kötü özelliklerimi yazacaktım. Önce kötülerden başladım; tembellik, miskinlik, çabuk pes etme, kararsızlık... Her bir olumsuz özelliğimle iç sıkıntım artarak devam ediyordu, böyle olmamalıydım, ne annem ne babam böyle olmamamı isterdi. Aralarında düzeltecebileceğim birkaçı mutlaka vardı. O an onların üzerine gitmek için kendime söz verdim.

Sonra iyileri yazmaya başladım ki bu daha zor oldu, iyi niyet yazdım önce; bu bir yetenek değildi aslında, sonra sonra yardım severlik yazdım ve bir sürü boşluk. Artık bunların meziyet sayılmadığı bir dünyada yaşıyorduk. Sonra bana bir şey oldu, kağıttan kafamı kaldırdım ve eve baktım, ev pırıl pırıldı. Hepsini kendim, yarım günden kısa bir sürede temizlemiştim, demek ki miskinliği ve tembelliği köşeye istediğimde bırakabiliyordum, bazen gerçekten çalışkan ve özverili bir insan olabiliyordum. Açıkçası bunu kendim istediğimden emin değildim, sanki her şey bir anda olmuştu, sanki bir sinirli değnek değmişti bana ve aylardır temizlenmeyen ev bir anda pırıl pırıl olmuştu.

Sonra biraz daha etrafıma bakındım, kimse yoktu ve bu yüzden sessizdi, kuşların ve arada esen rüzgarın ağaçları, dallarını, yapraklarını bir koro gibi çalıştırmasından başka ses neredeyse yoktu, o an hatırladım benim aslında çok önemli bir meziyetim vardı; zihin okumak.

Tamam kabul, sanki oturup çalışmışım da başarmışım gibi anlattım ama doğru kelimeleri o zaman bulamamıştım, benimki zihin okumak değil kesinlikle; sadece sesleri duymak.
Evet, ben artık hem sesleri duyuyordum, hem de miskinliği üzerimden atmıştım.

Garip Şeyler Oluyor (Devam edecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin