VII.

44 1 0
                                    

KAHVEMİ sakin kalmaya çalışarak içtim. Buzlu vanilyalı latte. Plastik bardağın içindeki buzları seyrediyordum, şaşkındım, düşüncelerim oradan buraya zıplayan ve kimsenin elleriyle yakalamayı başaramadığı pireler gibiydi. Ya gerçekse dedim, ya henüz delirmediysem ve tüm duyduklarım gerçekten insanların aklından geçenlerse?Heyecanlanmıştım bir kere, doğru olma ihtimali cezbediyorsa beni. Yerimde duramıyordum ve bunun bile ne kadar sıra dışı bir şey olduğunu fark edemedim o an. Hemen kendimi dışarı atıp, başka testlere tabii tutmak istiyordum.

Elimde kahveyle attım kendimi sokağa, kalabalık sokaklara girmeye hâlâ cesaretim yoktu ama ara sokaklarda dolaşarak, hem akıl sağlığımı korumayı başarıp hem de emin olmamı sağlayacak yeni bir şeyler denemeliydim. İleride orta yaşlı bir adam, elinden tuttuğu iki çocuğunu eve götürüyordu, sesleri geliyordu gelmesine de, çocuklardan dolayı es geçtim onları ve var gücümle Rüya'ya konsantre oldum, onun o ince telli, Işıl ışık parlayan saçlarını hayal ettim, bu çok kolay oldu ve hiç ses duymadan yanlarından geçip gidebildiğimi fark ettim.

Sonra işte Rüya aklıma düştü, ne yapmıştı bana böyle, hayat öpücüğü mü vermişti, onun sonucunda mı bunlar oluyordu? İnsan aşıksa şanslıdır ama bir de böyle bir yeteneği olursa... O zaman iki kere şanslıdır.

Bir süre boş boş gezindim, bazı insanlar gördüm ama hızlıca uzaklaştım, neredeyse duymamak için hem gözlerini, hem burnunu hem de kulaklarını kapatan bir çocuk gibiydim. Sonra iki genç çocuk gördüm, evlerinin önündeki ufak bahçedeki tek parkta oturmuşlardı. İkisi de konuşmuyordu, öylece bakıyorlardı benim göremediğim bir yere. Onların bu hali içimi burktu, bir dertleri olduğu belliydi ve ben de merak ediyordum.

Beni görmediklerinden emin olduğum bir mesafede durdum, hiçbir hareketlerini nefes alış verişlerini bile kaçırmak istemiyordum ve hafif hafifi seslerini duymaya başladım. "E şimdi ne olacak? Nerede yaşayacağız, kiminle kalacağız?" Ne olduğunu anlamam için biraz daha beklemem gerekiyordu. ""Önce biz evleniyoruz diye karşımıza çıkıp sonra da ne güzel biz boşanıyoruz diyorlar!" Diğeri ise bu kadar sakin değildi, "Senden nefret ediyorum bana! Her seferinde güzel bir hayatımız olacağına dair söylediğin yalanlardan da, sana inandığım için kendimden de nefret ediyorum! Kardeşin gibi, anne gibi seveceksin dedin, ben de inandım ve sevdim de, peki şimdi nasıl ayrılacağız? Sadece kendisinin boşandığını sanıyor!" Duygusal biri değilimdir ama birbirlerini kardeş kabul eden bu iki gencin ayrılacakları düşüncesiyle bu konuşmaları beni üzdü. Hem anneye hem babaya sövmeye başladım, içimdeki düzen mangalı yaşlı albay ortaya çıkmış gibiydi. Bu hayat böyle yaşanmaz, bu çocuklara böyle yapılmaz diyordum ama kimse benim iç sesimi duyamıyordu.

Garip Şeyler Oluyor (Devam edecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin