Multimedia -Bölüm şarkısı : Barış Manço ( Gibi Gibi)
Elif alnına değen dudaklarla ne yapacağını şaşırmıştı. İlk defa böyle bir şey başına geliyor, nasıl tepki vereceğini bilemiyordu. Titreyen elleri ile tuttuğu fotoğrafları masanın üzerindeki ufak kutuya yavaşça bıraktı. Giray çoktan geri çekilmiş bir şeyler söylüyordu. Fakat Elif'in küçük, ürkek kalbi sanki kulaklarında atıyordu bu yüzden hiç bir şey anlayamıyordu. Küçük bedenini basan heyecanın verdiği tepki ile yanındaki masaya tutunma ihtiyacı duydu. Ama titreyen elleri masadaki sürahiye çarpmış ve olan olmuştu. Çarpmanın etkisi ile yere düşen ve büyük bir gürültü ile parçalanan sürahi Elif'i kendine getirmeye yetmişti. Utançla dudaklarını ısırıp hızla yere eğildi. Giray karşısındaki kızın tuhaf hareketlerine anlam veremezken kırılan sürahi ve telaşla onu toplamaya çalışan kıza bakarak konuştu.
"Elif sen gerçekten iyi misin? Hem bırak şunları toplamayı bir yerine bir şey olacak." Hâlâ yerdeki cam kırıkları ile uğraşan kıza baktı dikkatle niye böyle tuhaf davranıyordu ki diye düşünmeden edemedi. Yüzü kızarmış ve küçük elleri hala titriyordu. O an Elif başını kaldırınca göz göze geldiler. Fakat Elif içinden çıkamadığı atmosferden dolayı bakışlarını kaçırarak konuştu.
"Bir şey olmaz merak etme. Hem gayet iyiyim ben. Se...sen bahçeye geç en iyisi arkadaşına ayıp olmasın." Giray işittiği sözlerle birazda olsa bozulmuştu. Demek küçük hanım ondan rahatsız olmuş bütün bu tuhaf halleri onun için diye düşünürken Elif'ten küçük bir inilti kopmuş ve Giray anında daldığı düşüncelerden sıyrılarak başını yere eğmişti. Gördüğü görüntü ile mutfak tezgahından kaptığı peçeteyi hızla eğilerek kızın kesilen eline bastırdı.
"Ben sana demedim mi bırak onlarla uğraşmayı diye? Olacağı buydu işte. Hayır anlamıyorum ki kafanın dikine gidince eline ne geçti? Madem bu kadar sakarsın ne demeye dokunuyorsun cam parçalarına?", Giray biraz önce düşündüklerinin siniri ile Elif'e yüklenirken yeşil gözler yaşlarla dolu bir şekilde Giray'ın kahverengi gözlerini buldu. Elif neler olduğunu anlamıyordu. Küçük kalbi hiç bu kadar hızlı atmamıştı. Sanki durmaksızın koşmuşcasına çeperlerini parçalayıp yerinden çıkacakmış gibiydi. Her şey o küçük buse ile olmuştu. Sahi, ne oluyordu kendisine? Vücudunun verdiği tepkilere alışık değildi. Ne anlama geliyor bilmiyordu. Elleri niye titriyordu? Vücudundaki yanmada nereden çıkmıştı? Oysa Elif yaz günlerinin kavurucu sıcaklığında bile üşüdüğü zamanları bilirdi. Peki ya bu kafeste tutsak küçük bir kuş misali atan ürkek yüreğinin derdi neydi? Giray'ın tuttuğu elini sıcak avuçlardan kurtarıp göğsüne bastırmamak için zor tutuyordu kendini. Bu sırada Gönül Hanım ve Demir evden gelen gürültü ile göz göze geldi. İkisi de bir birine korkarak bakıyor ne tepki vereceklerini bilmiyorlardı. Sonunda Gönül Hanım panikle konuştu.
"Kalk Demir kalk! Vallahi bir birine girdi bunlar. Allah verse de Giray kıza bir şey yapmadan yetişsek." Demir muzip bir şekilde konuştu.
"Vallahi Gönül Teyze sen terlik atarınla çözersin bu durumu. Altın madalya vermeliler bu dalda sana. Uzun mesafe terlik atar Gönül İnce yılın Dünya şampiyonu ." derken tembel hareketlerle yerinden kalkarken Gönül Hanım tekrar söylenmeye başladı.
" Zevzek ne olacak! Yürü birazdan o terlik üst dudağını da patlatacak." diye tehdidini savururken Demir yanındaki kadının yanağından küçük bir makas alarak konuştu.
"Şahsen terlikle patlayan bir dudak yerine Asya'nın öperken ısırarak patlattığı dudağı tercih ederim. Terlik atar Gönül Hanım." Gönül Hanım işittiği sözler ile yüzünü buruşturdu.
"Terbiyesiz. Ayol kudurdun mu? Anan sayılırım ben senin. Nasıl konuşma o öyle." diye kendi kendine söylenerek hızlı adımlarla bahçeye açılan mutfak kapısına doğru ilerledi. Elif'in sesini işitmesi ile Demir'i de durdurarak dinlemeye başladı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİDELYA (Cennet Çiçeği) TAMAMLANDI
FantasíaBazen hayat katlanamadığın acıların içine saklar mutluluğu... Sebebi olduğu bir kaza ile mi değişmişti hayatı,yoksa zaten yaşadığını düşündüğü hayat onun hayatı değilmiydi? Giray Eyüboğlu, Bir canın ölümüne sebep olduğu için vicdan azabı ile boğuşur...