Bölüm 16 - Kötü Olan Kim?

87 31 16
                                    

Ölüm bir insan için ne kadar kutsal olabilir? Bazılarına göre ölüm bir sondur, bazılarına göre ise bir başlangıç. Bana göre her ikisi de.

Efil öldü. Eski Atıl'ın hayatı sona erdi. Yeni Atıl doğdu.
Efil öldü. Acıları son buldu. Huzuru başladı.
Efil öldü. Her şey sona erdi. İçimdeki kötülük başladı.

Peki, Atıl ölünce ne olacak? Ben de bu dünyada gittiğimde arkamdan yasımı tutacak olmayacak. Ama belki birileri hatırlar, ha? Kendim için istiyorsam namerdim. Hep Efil hatırlansın diye, ona olan aşkım hatırlansın. Başka türlü nasıl ölümsüz olabiliriz?

Efil, ölümden sonrası için hep "Huzur" diye bahsederdi. O bahsettiği huzura, şimdi çok yakın. Hatta belki de o huzurun içinde uyuyor. Artık eskisi kadar Efil'i hissetmiyorum boğazımda. Hani o yumru vardı ya, artık hiç yok! Geri gelir diye düşünmüştüm ama... Kader işte! Ne yapacaksın?!

Kalbimin durduğu söylenen o anlarda, ben Efil'imin yanındaydım. Ne demek kalbim durmuştu, ben ilk kez o kadar çok yaşadığımı hissettim! Aşık olmak gibi bazı şeylere engel olamıyoruz. İyi ki de olamıyoruz. Kendimizi saklamadan, maskelerimize bürünmeden durabildiğimiz nadir anlardır duygularımızın yoğun olduğu anlar. Bir araştırmaya göre duygularımıza hakim olamadığımız anlarda fiilen bir şeyler yapmaya başlarmışız. Mesela çok kıskandığımızda kıskandığımız şeye zarar vermek gibi. Ya da aşık olduğumuzda vücudumuzda oluşan kimyasal değişiklikleri engelleyemediğimiz gibi. Aşk kimyasal bir şeydir. Bilmem kaç tane hormon aynı anda salgılandığında bir ayıya hatta bir cansız varlığa bile aşık olabiliriz. Yine işi başından aşkın olan bilim adamlarının söylediğine göre!

Efil'i size yeterince anlatamıyorum. Anlatırken kayboluyorum detaylarda. Efil'in saçlarındaki dalgalarda, gözlerindeki buğularda, dudaklarındaki çatlakların arasında biriken kırmızı rujda, hiç rimel sürmemesine rağmen her daim müthiş görünen kirpiklerinde, omuzlarındaki çukurlarda, sol omzunun üzerindeki üç martı dövmesinde... O martılarında bir anlamı var; doğdum, yaşadım, öldüm.

Efil'in yaptığı her şeyde bir anlam var aslında. Uçurumda, dövmesinde, isminde, hayatında, aşkında, sözlerinde, bakışlarında, küpelerinde... Küpe deyince aklıma geldi. Efil'in çok sevdiği bir küpe vardı. Kulağım tüm çeperini kaplayan bir melek kanadı... Melekler hep kulağına fısıldardı, iyiyi kötüyü. Küçükken her korktuğunda ayısına fısıldarmış. Belki de böyle rahatlıyordu o da. Huzuru böyle buluyordu. Kim bilir belki de artık ayısı yanında olmadığı için küpesini takıyordu! Yetimhaneden kaçarken yanına almamış. O kadar nefret ediyordu ki oradan, en sevdiği şeyi bile almamıştı. Hayatı boyunca da hiç sevmedi yetimhaneleri. Tıpkı hastaneleri sevmediği gibi. İnsanın sevmediği ot burnunun dibinde bitermiş! Efil'inki de o hesap!

Tunç ona yardım etmeseydi, belki de iyileşme sürecine bile gelemeyecekti. Acaba zaten öleceğim diye mi bu işlere bulaştı? Eğer öyleyse ölümden hiç korkmayan Efil, kendini ölüme teslim etmiş olur. Bence bu da çok doğru bir şey değil. Hele ki, arkanda seni seven birini bırakabilecek kadar gözün dönmüşse. Hep bana derdi, bencilsin diye. Bence sen de az bencil değilmişsin be sevgilim. Gözün kapalı bıraktın beni! Şu ana kadar hep kendimi suçladım. Artık birilerini suçlamayı kesmek zorundayım. Katili bulmak istiyorum. Yaklaştığımı düşünüyorum. Efil'in planı işe yarıyor. Doktoru olarak özellikle Tunç'u seçti. Elinde sonunda ona ulaşacağımı biliyordu. Kardeşimi, oradan da babamı bulacaktım. Can'la özellikle iletişim kurdu. O gidince bana her konuda yardım edebilecek bir tek Can vardı. Hep yapmak istediğim şey, tek hayalim, gitar çalabilmek... Onu bile gerçekleştirmemi sağladı. En ince ayrıntısına kadar düşünmüş her şeyi. Ama atladığın bir şey var sevgilim. Bunlar olmasaydı da bir sen olsaydın!

Yalnızlığın NotalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin