Tunç'un kapısının önüne geleli beş dakika olmuştu. Belki de altı. İçeri girmeye cesaretim yoktu. Daha birkaç saat önce öğrenmek istediğim gerçekleri, şu an öğrenmek istemiyordum. Belki de ölürken yalvarmıştı katiline. "N'olur yapma!" demişti. Canı acımış mıydı acaba? Göğüsü kesilirken baygın mıydı? İşkenceye mahsur kalmış mıydı? Ah, tabii ki hayır, olsaydı otopside çıkardı. Çıksa söylerler miydi? Niye güvenmiyorum polislere? Niye güvenemiyorum kimseye? Gözlerimin önünde ağlayan doktora bile niye güvenemiyorum!
Güven duygum kayboldu Efil. Seninle denizin dibinde kayboldu...
Son kez derin nefes aldım. Artık içeri girmeliydim. Hızlı esen rüzgar benimle dalga geçiyordu resmen. Kayalıklardan buraya gelene kadar sırtımdaydı. Ben buradayım! diyordu. Soğuktan hissizleşen elimi cebimden çıkarıp kapının tokmağını çaldım. Bir kaç saniye sonra kapı açıldı. Üzerinde siyah bir t-shirt ve altındaki gri eşofmanla bana bakan Tunç, sanki kapının önünde bekliyordu. Gözlerinin altını istila eden mor halkalara rağmen uykusuz görünmüyordu. Uzun zamandır bakıştığımızı farkedince kenara çekilip beni içeri davet etti. Güzel bir evi vardı. Dışarıdan gecekondu gibi görünen bu iki katlı ev, bir kuş yuvası gibiydi. Kahverengi ve grinin hakim olduğu salon bana Efil'i hatırlatmıştı.
"Evet, Efil'i hatırlatıyor değil mi?" Sanki beni duymuştu. Dikkatle incelediğim koltukları bırakıp Tunç'a baktım. Ellerini belinden düşmüş eşofmanın cebine sokmuş, dalgın gözlerle koltuklara bakıyordu.
"Bu salonu Efil yaptı. Mimar arıyordum. Orada tanıştık. Evimi düzenlememe yardımcı oldu. Bir gün eve gelmişti. Duvarlar boyanıyordu. Çay getirmek için mutfağa gitmiştim. Döndüğümde yerde yatıyordu. O zaman öğrendik kanser olduğunu. Ailesine ulaşmaya çalıştım. Bilmiyordum yetim olduğunu. Sana söylemesi için onu ikna etmeye çalıştım ama istemedi. Öleceğine hiçbir zaman inanmadı Atıl. Tedavisi için her şeyi yaptı. Hiçbir muayeneye geç kalmadı, tahlillerini yaptırdı. Saçlarının dökülmeyeceğini öğrendiğinde o kadar mutlu olmuştu ki! Efil'in ölümüne en az senin kadar ben de üzüldüm. Benim için çok değerli bir kadındı. Bu yüzden sana yardımcı olmak istiyorum, Efil'in katillerini bulmak için."
"Katilleri? Birden fazla kişi olduğunu nerden biliyorsun?" Ellerini cebinden çıkarıp koltuğa oturdu. Sehpanın üzerine yaydığı kağıtları gösterdi.
"Gel bak! Efil'in otopsisinde buldukları tek şey ilaç. Bunu da kanser tedavisiyle örtüştürmüşler. Ancak adli tabip biraz salak galiba, o ilaçlar tedavide kullanılmaz. Aşırı doz antidepresan ve asedik asit bulmuşlar. Aşırı doz antidepresan yetmezmiş gibi asedik asidi nasıl görmemiş? Büyük ihtimalle ilaç sandı. Haklı da ilaç yapımında kullanıyor ancak cüzzi miktarda. Buradaki oranla neredeyse kimyasal bomba yapabilirsin." Duyduklarım yüzünden ayakta durmakta zorlanıyordum. Koltuğun koluna tutunarak zor da olsa oturdum. Ellerimi saçlarımın arasında gezdiriyordum.
"Yani, zehirlendi." Başını iki yana salladı.
"Maalesef ki hayır. Antidepresan sayesinde hissizleşti. Asedik asit yüzünden ise midesi parçalanmış olmalı." Gözlerimden akan yaşlar, bileğimden kayıp yere damlıyordu.
"Acı çekti mi?" dedim hıçkırıklarımın arasından.
"Bunu bilmek zor olacak ama evet. Ölmeden önce çok canı yanmış olmalı. Ben-- özür dilerim. Böyle söylemek istemezdim. Kimse bu kadar asidi kendi içmez. Bu intihar bile değil, bildiğin işkence. Ama cinayet olduğu kesin. Polislerle konuşup bunu paylaşacağım. Dosya cinayet olmalı." Sesi titriyordu. Ne zaman bu kadar yakınlaşmışlardı bilmiyordum, bilmek de istemiyordum zaten. Efil onun için değerliydi. Efil de ona değer veriyor olmalıydı ki bu kadar şeyi bir tek onunla paylaşmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnızlığın Notaları
Короткий рассказYalanlarıyla tutunduğu hayatı dışında hiç bir şeye sahip olmayan adam... "Müzik ruhun gıdasıdır." demiş birileri. Sırtımda gitarım, karşımda herkesten sakladığım hatalarım, gerçeğim, ellerimde hatalarımın kanıtları... Aşkı için intikamı göze alan, ö...