Ne senden öncesi... Ne senden sonrası... Ayrılık yaman, ölümden yavan. Geçmiyor zaman...
"Ben sende tutuklu kaldım. Kendi hayatımdan çaldım. Yedi cihan dolandım, bana mısın demiyor!" Şu söz kadar beni anlatan bir söz yok. Can'ın büyük ısrarları sonucunda dün geceden sabahın ilk ışıklarına kadar Sezen Aksu dinlemiştim. Ama beni en çok etkileyen şarkısı "Ben Sende Tutuklu Kaldım." Ben de Efil'de tutuklu kaldım. Bu şarkılar insana sigara yaktırıyor. Zaten iki kişi üç paket sigaranın dibini görmüş durumdayız. Tunç'un evinde sigara görmeseydim içmeyecektik. İkimiz de içesi varmış. Gece boyunca Canan'dan, Efil'den, yapmamız gerekenlerden konuştuk. Katili bulmak için plan yaptık. Bugün polislerle davanın durumu üzerine konuşmaya gideceğim. Eğer bir isim ya da yeni bir şey öğrenebilirsem onun peşine düşeceğiz. Efil bize mektup bırakmadığı sürece yeni bir ilerleme kaydedemiyoruz çünkü.
***
Dünden kadar şişeleri ve boş kutuları poşetlere doldurup çöpe attık. İkimizde duşa girdikten sonra kapının önünde hazırdık. Bir de bugün pansumanımı değiştirmek için hastaneye uğramam gerekiyordu. Neyse ki çok acelesi olan bir şey değildi. Çok önemsemediğim için...
Arabaya binip en kısa yoldan karakola gittik. Koşar adım içeri girince kapının sağındaki polis memuru tarafından çevrildim.
"Ne için gelmiştiniz?"
"Komiser Emre'yle görüşecektim bir dava hakkında."
"Ne davası?" Tam kendimi anlatmaya başlıyordum ki karşıdan komiser göründü. Eliyle işaret edince memura gülümseyip komiserin yanına gittim.
"Hoşgeldiniz Atıl Bey. Uzun zamandır görüşmüyorduk. Bir sorun mu var?" dedi tokalaşırken.
"Efil hakkında konuşmak için geldim." dedim kararlı bakışlarımla. Elini elimden ayrılıp odasının kapısını açtı. İçeri girmemi işaret ettikten sonra arkamızdan kapıyı kapattı. Her zamanki gibi odası topluydu. Ben masanın önündeki sandalyeye otururken; o çoktan masasına geçmiş, bilgisayarında bir şeyler yazıyordu. Bir kaç dakikalık sessizlik sonunda konuşmaya başladı.
"Efil'in davasında birkaç kişiyle konuştuk. Bulunduğu yerin etrafındaki kameraları inceledik ancak kimseye ulaşamadık. Fakat geçen gün elimize bir kayıt ulaştı. Efil hanımın ölümü hakkındaydı. Onunla ilgili soruşturmamız da sürüyor." Kayıt dediği şey muhtemelen işkence videosuydu. O yüzden detayları bana anlatmak istemiyordu. Ben de üzerine gitmemek için video konusunu açmadım.
"Peki benim yapabileceğim bir şey var mı?"
"Sanıyorum ki yok. Tekrar kaybınız için özür dilerim." dedi bir yandan çalan telefonuna bakarken. "Hemen geliyorum" deyip odadan çıktı. Fırsat bu fırsat kapatmadığı bilgisayarının başına oturdum. Efil'İn dosyası açıktı. Dediğim gibi video işkence diye kayıtlıydı. Esra Başar diye birinin sorgusu vardı. Tam açacakken komiserin sesini duydum. Ekranı eski haline getirip sandalyeme oturdum. Yaklaşık bir iki saniye sonra odaya girdi. Elindeki telefona bakıyordu. Masasına oturunca telefonu kenara koyup ellerini masasının üzerinde birleştirdi.
"Sizin için başka yapabileceğim bir şey var mı bilmiyorum Atıl Bey." Kibarca "Kalk git!" demenin başka bir yoluydu. Dizlerimden destek alarak kalktım.
"İyi misiniz?" dedi acı çektiğimi fark etmiş gibi.
"Kaza geçirdim de geçen hafta."
"Geçmiş olsun Atıl Bey." Sahte bir gülümsemeyle teşekkür edip odadan çıktım. Hızla koridoru bitirip karakoldan uzaklaştım. Can arabanın içinde oturuyordu. Karnımı tutarak arabaya bindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnızlığın Notaları
Short StoryYalanlarıyla tutunduğu hayatı dışında hiç bir şeye sahip olmayan adam... "Müzik ruhun gıdasıdır." demiş birileri. Sırtımda gitarım, karşımda herkesten sakladığım hatalarım, gerçeğim, ellerimde hatalarımın kanıtları... Aşkı için intikamı göze alan, ö...