Mağazanın önüne geldiğimde ağzımdan fısıltı eşliğinde iki kelime çıktı: "Şimdi sıçtık.."
Ali Bey'in arabası kapının önündeydi. Korkarak girdim mağazanın kapısından. Ali Bey birkaç elemanı haşlıyordu.
"Bu kadar beceriksiz olmak için çok çaba harcıyor musunuz?!"
Gür sesi kulaklarımı doldurunca gerildim. Azarladığı arkadaşla göz göze gelince fark etmiş olacak ki arkasını döndü patronum.
"Duru! Odama gel!" diye bağırdı bir anda.
Evet evet. İşte şimdi gerçekten sıçmıştım..
•••
Ali Bey'in peşinden küçük çaplı odaya girdim.
"Kapıyı kapat," dedi sinirle.
Dediğini yaptım.
"Otur," dedi bu seferde.
Zaten emir almaktan hoşlanan bir tip değildim bir de bu tavırları iyice sinirimi bozmuştu.
Sözünü dinleyip masanın karşısındaki tekli koltuğa oturdum. Onunla dikleşmek şu an hiçbir işime yaramazdı.
"Duru.."
"Ali Bey açıklayabilirim bakın. Aslında geç kalmayacaktım ama şey oldu. Şey.."
Ne olmuştu sahiden?
Oysa tam zamanında çıkmıştım Ayaz'ın yanından. Tabii ya. Hastane odasındaki sarışın kızı dikizlemekten yemiştim bütün dakikalarımı. Al işte iyi bir azar yiyecektim şimdi de patronumdan.
"Duru mağazanın tişörtünü Nergis' e teslim et. Artık burada çalışmıyorsun."
"Ha-hayır Ali Bey. Bunu bana yapmayın," diye öne atıldım hemen. "Söz veriyorum, artık geç kalmayacağım. İsterseniz mesaimi fazla bile yazabilirsiniz."
"Duru söyleyeceğin hiçbir şey fikrimi değiştirmeyecek. Saçma sapan bahanelerle beni oyaladığın yeter artık."
"Size bu zamana kadar hiç yalan söylemedim ben. Saçma sapan bahanelerden kastınız ne?"
"Duru birbirimizi kandırmayalım. İkimiz de uykuyu ne kadar sevdiğini biliyoruz. Kendine bir yalan uydurmuşsun kardeşim kanser diye, onun arkasına saklanıp işten kaytarmaya çalışıyorsun aklınca."
Bunları işittiğim anda sinirle ayağa fırladım.
"Sen kendini ne sanıyorsun lan? Beni kendinizle karıştırmayın Ali Bey! Herkes siz değil, emin olun bundan."
Cümlem bitince elim direkt sırt çantama gitti. Karşımdaki iğrenç yaratık bir şeyler gevelerken ben çantamı karıştırıyordum.
"Dediklerine dikkat et Duru," oldu son cümlesi.
Çantamdan tişörtü çıkardığım gibi suratına fırlattım.
"Al bak bakalım bir tarafına sokabiliyor muymuşsun?"
Cümlemi duyar duymaz kıpkırmızı kesilmişti suratı. Benimse tek umurumda olan bir an önce oradan ayrılmaktı. Adımlarımı kapıya çevirdim ve son bir derin nefes alıp dışarı çıktım.
•••
"Adama bak ya! Geri zekâlı herif. Ben neden yalan söyleyeyim. Şakası dahi kötü olan bir hastalığa nasıl kardeşimi dahil edeyim?"
Kendi kendime söylenmem bitmiyordu. Sesli olarak mırıldanmam bitse beynimdeki düşünceler susmuyordu.
Arkamdan gelen korna sesleriyle dünyaya döndüm. Fark etmeden hızlanmıştım. Tehlikeli bir şekilde sürüyordum ve hemen yavaşladım. Ben yavaşlayınca ellerimin titrediğini ve git gide sarsıntının arttığını fark ettim. Rotamı şu an yanından geçtiğim sahile çevirdim. Kendime gelmem için biraz zamana ihtiyacım vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benim Nefesimsin
FanfictionYap-boz misali birbirini tamamlayan iki kız. Onlara bahşedilmiş kısa bir süre. Duru bir hayatın aldığı, kesik kesik Nefesler.. Git gide ölümün melankolisine kapılan bir Tümör, depresif bir Siyah'ı çekip çıkaracak aydınlığa. Siyah'ın bir daha kaybolm...