Geceyi hastanede geçirmiştim. Nefes'in ısrarlarına rağmen odasında yatmayı kabul etmemiş -edememiş- ve bütün gece kapısının önündeki ikili koltukta otururken bir yandan da düşünmüştüm.
Neden şu an buradaydım?
Artık Nefes'e nasıl davranmalıydım?
Yaşadığım her şeyi unutabilecek miydim?
Ama bunlar arasında en çok kafamı kurcalayan soru... Onu affedebilecek miydim?
Onu çok özlemiştim ve bunu yüzüne karşı da söylemiştim. Ona sarılmış, onu öpmüştüm. Ama ne var ki canım, hâlâ fazlasıyla yanıyordu.
Tek bir şeyden emindim, Nefes'in hastalığının ilerlemesindeki en büyük pay bana aitti. Nefes buna tek başına göğüs germek istemişti ve bu yükü, yanlış olduğunu ve ikimizin de acı çekeceğini bilmesine rağmen tek başına sırtlanmıştı.
Ona kızmak, bağırıp çağırmak ve bana bir ömür gibi gelen o aylarda çektiğim bütün acıları yüzüne yüzüne vurmak istiyordum.
Ama...
Onun ellerini de ellerimde istiyordum. Eskiden olduğu gibi ona sarılmak ve o uyuya kalana kadar durmadan saçını okşamak da istiyordum.
Onu geri istiyordum.
Sanırım ben artık...
Yeniden nefes alabilmek istiyordum.
•••
-Ertesi Sabah (Nefes'in Ağzından)-
Gözlerimi açtığımda ve gördüğüm şey beyaz, boş bir tavandan ibaret olduğunda içimde de aynı şekilde kocaman bir boşluk hissi vardı.
Gözlerimi tavandan çektim ve gün ışığının yüzüme vurduğu pencereye kafamı döndürdüm. Bir süre güneşin bedenimle oynamasına izin verdim sessizce. Isının tenimin altına işlediği fikri, her zaman hoşuma giden bir düşünce olmuştu.
Soğuğu sevdiğim tek yer, Duru'nun pek ısınmayan elleriydi. Buna rağmen gözleri her zaman sıcacık bakar, sarıldığımızda vücudu alev alev yanardı.
Onun bende yarattığı etkinin yanında evrenin en büyük yıldızı dahi sönük kalıyordu. Ve ben, o sıcaklığa karşılıksız sahip olduğum zamanlarda, gerçekten de mutlu olduğumu hatırlıyordum.
Bir daha bana o şekilde bakacak mıydı?
Bir daha beni öyle sarıp sarmalayacak mıydı?
Bir türlü ısınmayan ellerini, ısıtmam için avuçlarıma teslim edecek miydi?
Sahi... Acaba şu an nerede ve ne yapıyordu? Israrlarıma rağmen dün gece yanımda kalmaması, beni özlediğini söylediğinde yeşeren umutlarımın tek tek sönmesine sebep olmuştu.
Yine de...
Sanırım anneme arattırıp nerede olduğunu öğrenecektim; onu merak ediyordum.
Tam, kafamı yakınlarda bir yerde olduğuna emin olduğum anneme seslenmek için kapıya doğru çevirdiğim sırada görmüştüm...
Koltuklardan birine oturup kafasını duvara yaslamış uyuyan Duru'mu..
Ellerini vücudunun iki yanına sarmıştı ve bacaklarını da birbirine yaslamış, öylece uyuya kalmıştı.
Dudaklarımda istemsizce oluşan tebessüm genişlerken, Duru'nun bedenini iyice bir süzdüm fırsattan istifade.
Gözlerinin altı, sanki daha önce hep öyleymişçesine şiş ve morarıktı. Yüzü solgundu ve kollarının ardına sakladığı beninin zayıflığı, odadan girdiği ilk anda kendini belli etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benim Nefesimsin
FanfictionYap-boz misali birbirini tamamlayan iki kız. Onlara bahşedilmiş kısa bir süre. Duru bir hayatın aldığı, kesik kesik Nefesler.. Git gide ölümün melankolisine kapılan bir Tümör, depresif bir Siyah'ı çekip çıkaracak aydınlığa. Siyah'ın bir daha kaybolm...