Hafif bir sarsıntıyla gözlerimi araladım. Beni omuzlarımdan sarsan kişiyi seçmeye çalışırken annem olduğunu anladım.
"Kafeteryaya iniyorum, yiyecek bir şeyler ister misin?" diye sordu.
Uykum derin olduğu için kendime gelmem biraz zaman aldı. E doğru düzgün uyumuyordum ne zamandır, normal tabii.
"Kahve," dedim çatallaşmış bir ses tonuyla.
O gittikten sonra tekrar gözlerimi kapatacaktım ki Ayaz'a bakmam gerekiyormuş gibi hissettim.
Uzandığım koltuğun yanında erkek kardeşimle beni ayıran bir duvar vardı. Tam duvarı geçip Ayaz'a seslenecekken olduğum yerde çakılı kaldım. Yine de zamanında davranamamıştım ve Ayaz beni fark etmişti.
Çabucak gözlerindeki yaşları sildi ve ben gelmeden önce baktığı geniş hastane penceresine geri döndü. Bu onu ilk kez böyle yakalayışımdı. Ne yapacağımı, ne diyeceğimi şaşırmıştım. Sert sesiyle irkildim.
"Hiçbir şey görmedin Duru."
Hızlıca kendimi toparladım.
"Neden bahsettiğini anlamadım kardeşim," dedim ona yaklaşırken.
Yanına gittiğimde çarşafı araladı ve yatakta bana da yer açtı.
Kardeşime yaklaştım ve alınlarımızı birbirine yaslayıp bir süre nefesinin düzelmesini bekledim. Zor şeyler yaşıyordu ve bana ihtiyacı vardı.
Geri çekilip yanaklarını parmak uçlarımla nazikçe sildim. Saçımı okşarken "Arkanı döner misin lütfen?" diye rica etti. Dediğini yaptım ve bana belimden sarılarak kafasını enseme gömdü.
Küçükken de yıldırım sesinden korktuğu zamanlarda bunu sık sık yapardık. Tek fark, eskiden ben ona arkadan sarılırdım. Abla olan bendim sonuçta. Ama son 3-4 yılda eşek herif bayağı bir boy atmıştı ve bu görevi üstlenmişti. Şahsen halimden memnundum. Onun sıcaklığı beni iyi hissettiriyordu. Onun varlığıyla herkesle ve her şeyle başa çıkabilirdim. Ama daha ne kadar?
•••
Bir hıçkırık sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Ayaz kafasını enseme iyice gömdü ve belimdeki ellerini iyice bastırdı.
Hemen yüzümü ona döndüm ve başını göğsüme yaslayıp omuzlarını sıvazlamaya başladım. O kendini bu kadar salmışken annemin hemen dönmemesini umdum. Güçsüz görünmekten nefret ederdi çünkü. Özellikle de şu sıralar.
Şu lanet hastalık nasıl da oturmuştu birkaç ayda hayatımızın tam ortasına.
"Onu çok özleyeceğim."
Gözyaşları boynumdan aşağıya akarken ben de benimkileri tutmaya çalışıyordum.
"Biliyorum canım, biliyorum bebeğim."
Lanet olsun!
Ne demeliydim başka?
Ölüm gününü beklediğimiz kardeşimi hangi cümlelerle teselli etmeliydim?
Hastalığını öğrendikten sonra her gün hastane odasında onu ziyaret eden sevgilisiyle ilgili, nasıl şeyler söylemeliydim?
Hayatımdaki tek önem verdiğim kişinin, kardeşimin öleceği günü beklemenin acısını nasıl tarif edebilirdim?
Lanet olsun! Nereden çıktı bu gözyaşları? Tutmakta zorlanıyorum. Gözlerimi yakıyorlar..
Çenemi Ayaz'ın başına yasladım ve zor da olsa gönderdim gözyaşlarımı. İyi hissetmesini istiyordum. Elimden sadece daha sıkı sarılmak geliyordu. Öyle de yaptım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benim Nefesimsin
FanficYap-boz misali birbirini tamamlayan iki kız. Onlara bahşedilmiş kısa bir süre. Duru bir hayatın aldığı, kesik kesik Nefesler.. Git gide ölümün melankolisine kapılan bir Tümör, depresif bir Siyah'ı çekip çıkaracak aydınlığa. Siyah'ın bir daha kaybolm...