"Ben geldim Duru. Haydi, aç kapıyı."
Ellerimi yüzüme kapatmış, parke zeminin üzerine oturmuş ağlıyordum.
"Duru, beni duyduğunu biliyorum. Lütfen kapıyı açar mısın?"
Titreyen ayaklarım işimi zorlaştırırken yanımdaki dolaptan destek alarak ayağa kalkmaya çalıştım.
"Git buradan," dedim ne kadar yüksek sesle söylemek istesem de, anca fısıltı gibi çıkan sesimle. "Beni bu hâlde görmeni istemiyorum. Lütfen git."
"Kapıyı açmanı istiyorum Duru. Şu anki hâlin falan umrumda değil. Lütfen, sadece kapıyı aç."
Bir süre hiçbir şey söylemedim. Dayanamayıp yine o konuştu:
"Açmazsan kapıyı kıracağım Duru."
Yine bir şey söylemeyince "Kırıyorum bak," dedi ve saymaya başladı. "Biiir, ikiii, ü-"
Üç demesine fırsat vermeden kapı koluna uzandım ve kendime doğru çektim ağır ağır.
Gözlerimizin buluşmasıyla benim elimin kapı kolundan düşmesi, onun da tek adımıyla yanıma gelip beni güçlü kollarıyla sarması bir olmuştu.
"Duru sen..." diyebilmişti ancak, kolları arasında kaybolan bedenime bakarak.
Kafamı tişörtüne saklasam da, kollarım henüz sarılmak için hareket etmemişti. Yaptığım yalnızca, haftalardır duymadığım kokusunu ciğerlerime kadar çekmek olmuştu.
Derin nefes alışımla birlikte kollarını daha da sıkı sarmış ve kafasını geri çekerken önüme düşen saçımı geriye atmıştı.
"Buradayım," demişti kulağıma fısıldayarak. "Ben yanındayım artık Abla."
Bu söylediğiyle birlikte bacaklarım iyice güçsüzleşmişti ve Ayaz'ın kollarının yardımıyla yere oturmuştum.
Bilinçsizce tuttuğum yakasına yüzümü saklarken bağıra bağıra ağlamaya başladım.
Ayaz'ınsa tek yaptığı ara ara beni öpmek ve hiç bırakmadan sımsıkı sarılmak olmuştu.
Zaten ihtiyacım olan her şey, bu ikisinden ibaretti.
•••
○ 1. Ay ○
Gün ışığı yüzüme vurmaya başladığında yavaşça gözlerimi araladım. Mutfaktan gelen tak tak sesleri, Ayaz'ın kahvaltıyı hazırladığının habercisiydi.
Günlerle aram pek iyi değildi ama kardeşimin yaklaşık 3 haftadır yanımda yaşadığını biliyordum.
Geldiği ilk gün ikimiz de çok konuşmamış, saatlerce dış kapının önünde oturmuştuk. Ben ağlamıştım, o da sabırla benim susmamı beklemişti. Ağlamaktan yorgun düştüğümde de beni kucaklamış ve yatağıma kadar taşımıştı.
Ertesi gün uyandığımda Umay'la birlikte evi temizlediklerini görmüştüm. Evde alkolden başka bir şey olmadığı için de akşam üzeri çıkıp bir sürü yiyecek ve içecek almışlardı.
Umay gün boyunca havadaki gerginliği dağıtmaya çalışsa da, ne Ayaz ne de ben oralı olmuyorduk pek. İkimizin de düşünecek çok fazla şeyi vardı ne de olsa. Ve aradan 3 hafta geçmesine rağmen, hâlâ hiçbir şeyi adam akıllı konuşup halletmemiştik.
Gözlerimi birkaç kere kapatıp açtıktan sonra bunları düşünmenin gereksiz olduğu kanısına vardım ve gün ışığının girdiği pencereye doğru ilerledim yavaş adımlarla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benim Nefesimsin
FanfictionYap-boz misali birbirini tamamlayan iki kız. Onlara bahşedilmiş kısa bir süre. Duru bir hayatın aldığı, kesik kesik Nefesler.. Git gide ölümün melankolisine kapılan bir Tümör, depresif bir Siyah'ı çekip çıkaracak aydınlığa. Siyah'ın bir daha kaybolm...