Sen, 'Biz' Olmaktan Korkuyorsun

5K 283 93
                                    

Tam önümde, bana uzatılmış duran sert ve yapılı eli kavrayıp "Memnun oldum," dedim. "Ben Duru."

"Elleriniz..." dedi az önce isminin Çınar olduğunu öğrendiğim bey, "İsminiz kadar yumuşak ve naif."

Ben ne diyeceğimi şaşırmışken arkamdan Yasemin'in öksürükle karışık kahkaha sesi geldi. Diğer yandan Çınar Bey'in de elimi geri vermeye pek niyeti yok gibiydi.

Bir anda aramıza giren sarı saçlar beni kendime getirdi. Elimi zorla Çınar Bey'in elinden çekip "Ben Nefes," dedi keskin bir sesle. "Duru'nun çok yakınıyım."

'Çok'un üstüne basarak söylemesi yüzümde belli belirsiz bir gülümseme oluştururken, Çınar Bey de nazikçe gülümseyip tokalaştı Nefes'le.

Ardından bana bir bakış atıp diğerleriyle de tanışmaya başladı. Yüzlerine baktığımda Eda, Yasemin ve Hande'nin kıpkırmızı kesildiklerini görmüştüm. Büyük ihtimal gülmemek için kendilerini kasıyorlardı. Şerefsizler.

Tanışmaları bitip, hepimiz birden masaya oturacağımız sırada masanın dizaynı dikkatimi çekti, biraz garipti.

Yedi kişiydik ve dikdörtgen masanın dar kenarlarından birini, boğaza bakan balkona yaslamışlardı.

Üç sandalye benim bulunduğum tarafta, üç sandalye bizimkilerin tam karşısında ve kalan bir sandalye de diğer kısa kenardaydı; oraya Yonca Abla oturmuştu.

Nefes'in denizi sevdiğini bildiğim için hafifçe koluna dokundum ve "Köşeye sen otur," diye fısıldadım. Bana gülümserken ben de ona gülümsüyordum. Küçük şeylerden bile mutlu olan birini sevmek çok güzel bir şeydi. Sık sık gülümsediğini görebiliyordu insan.

Nefes oturduktan sonra ben de hemen onun yanına, orta sandalyeye oturacaktım ki Çınar Bey erken davranıp arkama geçti ve sandalyemi tuttu. Centilmen bir hareketti ama yanlış yerde yaptın be Çınar!

Hafifçe kafamı çevirdiğimde Nefes'in yumruklarını sıkmış bir vaziyette karşıya doğru bir kaş göz hareketi yaptığını gördüm. Daha ne olduğunu kavrayamadan, yanımdan bir "Pardon!" sesi geldi.

Kafamı kaldırıp Yasemin'le göz göze geldim. Diğer yanımdaki boş sandalyeye oturmaya niyetlenmiş Çınar Bey'le konuşuyordu.

"Beni deniz tutuyor da, ben en iyisi burada oturayım."

İzin istemiyordu. Buyurgan bir ses tonu ve yüzüne yerleştirdiği yalandan bir gülümsemesi vardı.

Çınar Bey yanımdaki sandalyeyi sıkarken "Restaurant hareket etmiyor. Yani deniz tutmasından endişelenmeyin," dedi ve oturmaya yeltendi.

Yasemin'se ondan önce davrandı ve omuzlarını silkip "Beni bakmak tutuyor zaten," dedi ve masadaki herkesi güldürürken kimsenin görmediği bir anda, masa altından Nefes'le el çakıştı. Şeytanlar.

Zor da olsa, sonunda herkes yerlerine oturmuş ve yemeklerini sipariş vermişti.

•••

Yemekler geldiğinde Yonca Abla bize oğlunu tanıştırmaya devam ediyordu.

Çınar Bey'in kendinden emin bir duruşu, güzel bir diksiyonu ve -itiraf etmeliyim ki- hoş bir suratı vardı.

Ara sıra bana attığı bakışları yakalıyordum. Ben hemen kafamı çevirsem de o, hiç çekinmeden saniyelerce yüzüme bakıyordu.

İğreç bir duygu diye geçirdim içimden. Üzerimde baskı hissi yaratıyor, yemek yememi engelliyordu. Ve lanet olsun, ben açtım!

Yine de şu an en büyük derdim aç olmam değildi. Sinir krizine girmesine az kalmış ve her an sandalyesinden fırlayıp Çınar Bey'in üzerine atlayacakmış gibi görünen sevgilimdi. Bu kız hep mi bu kadar kıskançtı?

Sen Benim NefesimsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin