Aslında ne bileyim, beni iteklemesini, kendinden uzaklaştırmasını falan bekliyordum. Ya da sağlam bir tokat atmasını. Ama o, en beklemediğim şeyi yaptı.
Öpücüğüme karşılık verdi.
O vaziyette ne kadar kaldığımızı bilmiyorum ama eğik durmaktan belim ağrımıştı ve her ikimizde kesik kesik nefesler almaya başlamıştık.
Sonunda dudaklarımız birbirinden ayrıldığında, pozisyonumu bozmadan gözlerine bakmaya başladım.
Dudaklarımdan dökülmeyen kelimeleri, gözlerimden okumasını istiyordum. Onunsa yeşil ormanları tam anlamıyla parıldıyordu.
Bir anda tek eliyle omzumu ittirirken, tek eliyle de yüzünü kapattı. Sonrasında omzumdaki elini de diğer elinin yanına götürüp yüzünü tamamen görmemi engelledi.
"Şu an bana bakma." dedi.
Yüzü kapalı olduğu için sesi boğuk çıkmıştı. Yeniden ayağa kalktım ve karşısında diz çöküp, yüzündeki ellerini tuttum. Zorlasa da ellerini bacaklarının üzerine indirdim ve tek elimi ellerinde bırakırken, tek elimi de saçlarına götürdüm. Gözlerini benden kaçırdı. Sessizce dudaklarından dökülen cümleyle, elim havada asılı kaldı.
"Nasıl cüret edersin?"
Sorusu beni fazlasıyla sarsmıştı.
Benden nefret mi ediyordu yani artık?
Yıkılmıştım.
Sırtıma tonlarca ağırlık bindi gibi hissediyordum.
Elimi geri kendime çekerken havada tuttu.
"Ben.." fısıltıyla kuracağım cümleyi duymamazlığa verip az önceki cümlesini tekrarladı.
"Nasıl cüret edersin Duru... Seni ilk, ben öpecektim."
•••
"Aptal," dedim omzundan itekleyerek.
İçten bir kahkaha attı bu söylediğimle birlikte.
"Senden hoşlandığımı fark etmen neden bu kadar uzun sürdü?"
"Ne-Nefes... Sen benden... hoşlanıyor musun?"
Bir dakika içerisinde Nefes'e ikinci içten kahkahasını attırmıştım arkadaşlar, bu yeni bir rekordu.
"Gerçekten bunu fark etmeyecek kadar şapşal mısın sen?"
O sırıtıyordu, ben ise gülsem mi şaşırsam mı karar veremediğim için aptal bir surat ifadesiyle onun yüzüne bakıyordum.
"Odamın camında bana yakalandığından beri, seni düşünmeden geçirdiğim tek bir günüm olmadı," dedi.
Dalga geçtiğini düşünüyordum ama yüzü gayet ciddi görünüyordu. Uzanıp ellerimi tuttu.
"Duru ben..." istemsizce avucumdaki ellerini sıktım. "Sanırım sana aşık oldum."
•••
Hava artık tamamen kararmıştı ve lunaparkın kapanma saati yaklaşmıştı. Nefes koluma girmiş ve kafasını omzuma yaslamıştı. Sessiz ve boş otoparkta duran motora kadar öyle yürüdük.
Motora binmeden hemen önce bacağımı sıktım. Bunun bir rüya olduğunu düşünmeye başlamıştım çünkü her şey çok hızlı gelişmişti.
Açıkçası bu beni biraz huzursuz etmişti. Nefes motora benden önce binmiş ve kaskı kafasına geçirmişti. Yanına gittim ve kaskı kafasından çıkardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benim Nefesimsin
FanfictionYap-boz misali birbirini tamamlayan iki kız. Onlara bahşedilmiş kısa bir süre. Duru bir hayatın aldığı, kesik kesik Nefesler.. Git gide ölümün melankolisine kapılan bir Tümör, depresif bir Siyah'ı çekip çıkaracak aydınlığa. Siyah'ın bir daha kaybolm...