Duru..
Duru...
Duru....
Yorgun gözlerimi zorlukla araladım.
"Duru beni duyuyor musun?"
Gözlerim karanlığa alıştığı anda, tam bitişiğimdeki iki orman beni kendine hapsetmişti.
"Duru," dedi Nefes bir kez daha.
Hiçbir şey söylemeden gözlerine bakmayı sürdürdüm. Sanki ağzımı açarsam, içimde bir şeyler kopacakmış gibi hissediyordum.
"Kabustu bebeğim," dedi ellerini yanaklarıma yerleştirmeden hemen önce. "Yalnızca bir kabustu."
Dokunuşunun değdiği yerlerden vücuduma ıslak bir soğukluk yayılınca ağladığımı anca o zaman fark etmiştim.
Yatakta yavaşça doğruldum ve kazağımın tersiyle gözlerimi silerken kendime gelmeye çalıştım.
Nefes'te dikleşip kafamı tuttu ve kendi omzuna yasladı. "Ne gördün?" diye sordu yavaşça yanağımı okşarken.
Derin bir iç çektim.
"Dört yıl önceki kabuslarımın aynısını."
•••
"Türk kahvesi mi yapayım, nescafe mi içersin?" diye sordu Nefes, kafasını balkon kapısından uzatıp. Biraz düşündükten sonra "Nescafe," diye cevapladım sorusunu. "Sütsüz ve şekersiz."
Kafa salladıktan sonra bir süre arkasından baktım. Sonra önümdeki manzaraya döndürdüm boş bakışlarımı.
Hava esiyordu ve üşümüştüm. Yine de kalkıp yatağa dönecek gücü kendimde bulamamıştım.
O kabusları yeniden görmeye başlamak istemiyordum. Levent, eldivenler, intihar ipi... Bunlar benim bir nevi işkencelerimdi.
O zamanlar, her gece çığlıklarla uyanıyor ve sabaha kadar tekrar uyumuyordum. Okuldaki çocuklar göz altlarımdaki morlukları ve torbaları fark ettiklerinde bana "Erken Nine" demeye başlamışlardı. Piç kuruları!
Bunlar üst üste eklene eklene her şeye nefret duymaya başlamıştım.
Okuldan nefret ediyordum.
Evden nefret ediyordum.
Kabuslardan nefret etmiyordum. Onlar artık beni sadece korkutuyorlardı.
Kabuslardan sonra bir süre tedaviye göndermişti annem beni. Hiçbir işe de yaramamıştı açıkçası. Doktorlar ne gördüğümü sorup duruyordu. Bir gittiğim doktora bir daha da gitmiyordum, iğrenç yerlerdi. Ve zamanla hepsine tek tek anlatma gücünü yitirdim kendimde. Daha da kötüleşiyordum. Annem de bunu fark ettiği için bir daha psikoloğa göndermedi beni. Ve en sonunda kendi kendine, zamanla azalmış ve sonra da yok olmuştu, Levent'in başrolü oynadığı kabuslarım.
Gözlerimi, üzerime konan sıcacık ve yumuşak örtüyle beraber, bana şefkatle bakan yeşil ormanlarıma çevirdim.
Onunkilerin aksine, sanırım ben boş boş bakıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benim Nefesimsin
FanficYap-boz misali birbirini tamamlayan iki kız. Onlara bahşedilmiş kısa bir süre. Duru bir hayatın aldığı, kesik kesik Nefesler.. Git gide ölümün melankolisine kapılan bir Tümör, depresif bir Siyah'ı çekip çıkaracak aydınlığa. Siyah'ın bir daha kaybolm...