Eve varır varmaz arabadan çıktım ve son hız bahçeye doğru koştum. Koşarken bir yandan da evin anahtarlarını çıkarmaya çalışıyordum cebimden.
Titreyen ellerim ve bulanıklaşan görüşüm anahtarları bulmamı engellerken derin bir nefes aldım ve zile basıp kapının açılmasını bekledim.
Nazan Teyze kapıyı açar açmaz yüzüne dahi bakmadan odama koşmaya başladım. Şimdi üzerimdeki kandan panikleyip beni lafa tutmasına katlanamazdım ki, ayakta duracak hâlim bile yoktu.
O sırada mutfak kapısından kafasını uzatan Sinem, arkamdan "Duru Hanım," diye bağırmıştı ama onu da umursamayıp odama yürümeye devam etmiştim.
"Nefes Hanım burada," demesiyle ve kapının ucundan görüş alanıma giren sarı saçları görmemle, kapıyı açıp aynı hızla arkamdan kilitlemem bir oldu.
Birkaç saniye sonra kapım sert bir şekilde tıklanmaya başlamıştı.
"Duru! Duru iyi misin? Aç kapıyı, neler oluyor?"
Kapıyı tıklatması, yumruklamaya dönüşmüştü ben cevap vermeyince.
Komidinin aynasına yaklaşıp kendime baktım. Felaket görünüyordum ve Nefes'in beni böyle görmesine izin veremezdim. Zaten çoktan bağırışları artmaya başlamış, Ayaz'ın da odamın önüne gelmesine sebep olmuştu. Şimdi, ikisi birden "Duru aç kapıyı!" diye bağırmaya başlamışlardı.
Git gide kapanan gözlerim beni bir karaltıya doğru çekmeye başlamışken, ben hâlâ üzerimdeki kanı silebilmek için etrafta ıslak mendil arıyordum.
Sonunda elim, zar zor tutunduğum komidinden de kaymış ve dengemi sağlayamayıp yere kapaklanmama sebep olmuştu.
Başımdan gelen acı, kolum çarpınca düşürdüğüm vazo parçalarının üzerine düşmememle ikiye katlanırken, artık gözlerim tamamen kapanmıştı.
Bir çatırdama sesi kulaklarıma doldu önce. Ardından tanıdık, ipeksi bir ses. Adımı haykırıyordu, "Duru!" diye bağırıyordu tüm gücüyle.
Su altından dinliyormuşum hissiyatı veren kadifemsi sesin kime ait olduğunu anlayabilmiştim sonunda. Bağıran kişi Nefes'ti.
Bilincim kapanmadan önce ondan duyduğum son cümle ise "Biri ambulans çağırsın!" idi.
•••
Gözlerimi beyaz renginin hakim olduğu odada araladığımda, baş ucumda oturmuş elimi tutan sevgilime bakıp gülümsedim.
"Nefes?" dedim çatallaşan ses tonumun izin verdiği kadar yüksek bir sesle.
Sesimi duymasıyla, ellerimin üzerine gömdüğü başını kaldırdı ve gözünde biriken yaşları sildi aceleyle.
Bir yandan da, "Nasılsın?" diye sordu yanağımı okşayarak.
Kafa sallayıp "Süperim," dedim. "Hadi çıkalım buradan."
Kalkmaya hazırlandığım anda omuzlarımdan tutup aynı hızla geri yatırdı beni.
"Hiçbir yere gitmiyoruz. Doktor birkaç saat daha burada kalman gerektiğini söyledi. Başına aldığın darbenin ne kadar sert olduğunu bilmiyorlarmış."
"N-ne darbesi ya?! Darbe falan almadım ben, düştüm," dedim aceleyle.
Bu yaraya neyin sebep olduğunu kimse bilmemeliydi. Bu, işi daha da karmaşık hâle getirirdi sadece.
Nefes hâlâ bahaneme takılmıştı ve nerede düştüğümü merak ediyordu.
"Şirketin merdivenlerinden düştüm," deyip yalandan acı çekiyormuş gibi inledim. Daha fazla soru sorup şüphelenmesini istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benim Nefesimsin
FanfictionYap-boz misali birbirini tamamlayan iki kız. Onlara bahşedilmiş kısa bir süre. Duru bir hayatın aldığı, kesik kesik Nefesler.. Git gide ölümün melankolisine kapılan bir Tümör, depresif bir Siyah'ı çekip çıkaracak aydınlığa. Siyah'ın bir daha kaybolm...