Herkese meraba :) öncelikle bir duyuru yapmak istiyorum Her Şey Yeniden benim ilk kitabım o yüzden de en değerlim ama ne yazık ki istediğim okuyucu kitlesine ulaşamadım.Bu kitabı ilk yazmaya başladığımda beş, on kişi oyladı diye nasıl sevindiğimi biliyorum ama dedigim gibi istediğim kitleye ulaşamadım. Bölümler gecikmeli olarak yayınlandı hep bunun bende farkındayım sürekli bölüm yayınlayabilmeyi bende çok isterdim ama bu kitabın ilk yazdığım taslağı silindiği için her şeyi en baştan yazmak zorunda kaldım yazabildiğim kadarını da yeni bölüm olarak yayınladığım için bölümler gecikti. Bu duyurunun asıl amacıda artık olayları en kısa zamanda birbirine bağlayıp kitabı bitirecek olmam. Bitirebilirsem 30.bölümde bitiremezsem de 35. Bölüm gibi kitap bitecek ama belki başka bir kitap yazarsam onu beğenirsiniz yani umarım neyse çok da uzatmayayım :)
Bölüm şarkısı: İlyas Yalçıntaş/Lavinia
Keyifli Okumalar :)
"Bu ay içinde evlenelim mi?" Ben doğru duydum değil mi? Az evvel bu ay içinde evlenelim mi dedi o "bir ay içinde nasıl evleneceğiz acaba Çınar hem daha Melek'in düğünü hazır değil bizim ki nasıl olacak ? Ben hem kendi düğünümün hemde Melek'in düğün hazırlıklarını nasıl yetiştireceğim " derin bir nefes aldığımda yüzünde ki sırıtış genişledi " sakin ol Deniz yarın evleniyoruz demedim bu ay içinde evlenelim dedim" " valla hiç kusura bakma hayatım ama mümkünatı yok" yanağıma bir öpücük kondurup " beni ilgilendirmez bu ay içinde evleniyoruz Deniz Göz " deyip göz kırptıktan sonra içeri gitti. Adam göz kırparken bile yakışıklı ben göz kırpmaya çalışsam maymuna dönerim. Adam bana bu ay içinde evleniyoruz diyor ben ne düşünüyorum ya acaba biraz gözünü korkutsam vazgeçer miydi? Hayır yani evlenmek istemediğimden değil de ben bu kadar kısa sürede evlenmek istemiyorum tadını çıkara çıkara yapmak istiyorum hazırlıklarımı tezgahta ki oklavayı elime alıp içeri geçtim. "Bana bak sen bana emrivaki yapamazsın" deyip elimdeki oklavayı salladığımda Bana 'yaptım bile bakışı' atıp televizyona bakmaya devam etti. Bunu sen istedin Çınar Ağacı elimdeki oklavayı bacağını geçirdiğim de "ah!" Deyince pişman olmadım değil çok mu acıdı ki ? " sen görürsün" deyip koltuktan kalkınca arkama bakmadan salondan tüyüp odama girdim. Kapıyı da kilitlemeyi ihmal etmemiştim. "Gelebiliyorsan gelsene" dediğimi kahkahamdan anlamış mıydı bilemiyorum. " oraya giremeyeceğimi mi sanıyorsun "dediğinde gülmekle yetindim tabii kısa sürdü bu çünkü bu öküz kapıyı kırdı. " öküz müsün Çınar ya" "girerim demiştim" derken şimdi o gülüyordu " çok mu komik" " sen bana oklavayla vururken çok komikti de şimdi mi komik değil Hanımefendi" üzerime doğru gelmeye başladığında kaçacak bir yer aradım ama sadece aramakla kaldım. Ben düşünürken Çınar çoktan dibimde bitmişti bile" şimdi sen bu ay evlenmem diyorsun ha " " evet öyle diyorum" dediğimde gıdıklamaya başlayınca gülerek" hala evlenmem mi diyorsun " dediğin de kahkahalarım arasında konuşmaya çalıştım "ta-tamam bırak yeter ki" dediğimde gülerek geri çekildi "ha şöyle adam ol" dediğinde yumruğumu omzuna geçirdim "ah! Kızım bugün senin benimle derdin ne ya" omuz silkip salona geçip kendimi koltuğa attıktan sonra telefonu elime aldım.
GÖNDERİLEN DEFNE:
Konuştun mu Rüzgar'la
Rüzgar'a onu sevdiğini söyleceğini söylemişti en son ve konuşup konuşmadığını merak ediyordu insan." Sormadan duramadın değil mi ?" dediğinde sırıtmakla yetindim.
GÖNDEREN DEFNE:
Konuşamadım çünkü Beyefendi maç izlemekle meşgul
Çınar mesajı okuyup gülünce dik dik bakıp " kimin arkadaşı tabii böyle bir öküzlük yapacak" dediğimde kaşları çatıldı. " birincisi ben ne zaman öküzlük yaptım ikincisi benden başkasına öküz diyemezsin" dediğinde gelmeden edemedim " sen mi öküz değilsin güldürme Allah aşkına" " kaşınma bence" dediğinde duymazdan gelip televizyonu açtım. " öyle susarsın işte" yok yok bugün cidden iyi bir dayak istiyor bunun canı " oklava mutfakta aşkım ister misin? " bunun anlamı açık ve netti 'sesini kes yoksa oklava geliyor' " yok bitanem ama şöyle buz gibi bir su olsa çok iyi olurdu" şimdi öyle deyince beni de susatmıştı eşşek " ay aşkım ikimize de su getirsende içsek ne güzel olur ya " bana bir bakış attıktan sonra yerinden kalkıp mutfağa gitti. Elinde su bardaklarıyla gelip yanıma oturduktan sonra telefonunu eline aldı."Sevenleri kavuşturmak sevapmış" deyip Rüzgar'a mesaj attı." Bak şimdi maç mı izliyor yoksa Defne'yi mi izliyor" dediğinde gülüp başımı omzuna yasladım. " düşünceli sevgilim benim"
***
"Ne fidanı bu ?" " çınar da boşver şimdi onu Rüzgar ile konuştun mu onu söyle sen " dediğimde yüzüne bir gülümseme yayıldı. " başta bu maç izliyordu işte sonra ben mutfağa gittim geldim televizyonu kapatmış gülümsüyor hani birara delirdi falan sandım."dediğinde gülüp çayımdan içtim. " işte sonra fırsat bu fırsat sakın kaçırma deyip söyledim" deyince gülerken boğuluyordum az kalsın " manyak ya " derken hala gülüyordum " bu fidanla ne yapacaksın onu söyle bakayım sen" " yiyeceğim Defne, fidan ne yapılır dikilir değil mi?" " ondan bahsetmediğimi bal gibi biliyorsun eşşek anlat işte kafanda ki ne?" Deyince ister istemez yüzüme bir gülümseme yayıldı. " Çınar'ın adı ya işte bende dedim ki fidan alayım beraber dikelim o fidanı çocuklarımız olunca gider o ağacın gölgesinde piknik yaparız, çocuklara salıncak kurarız falan diye düşünmüştüm işte" deyince o da gülümsedi " çok güzel düşünmüşsün ne zaman gideceksiniz peki tutmayayım ben seni " "yok ya zaten o buraya gelince gelir yanımıza ama bak gelince birşey söyleme sakın haberi yok sürpriz yapacağım" dediğinde başını 'tamam' anlamında sallayıp çayından içti.
Yaklaşık 15-20 dakika sonra Çınar gelince hesabı ödeyip kafeden çıktık. " nereye gidiyoruz Deniz Hanım" "güzel bir yere Çınar Bey" gülerek" arabayı ben sürüyorum biliyorsun değil mi?" dediğinde bende güldüm adresi tarif edip arkama yaslanıp Çınar'ı izlemeye başladım. Yüzü, gözleri, saçları o kadar güzeldi ki ona bakınca bir kusur bulamıyordu insan başını çevirip gülümseyerek bana bakınca benimde yüzüme bir gülümseme yayıldı. " son durak Deniz Hanım beni izlemeyi bırakırsanız inebilirsiniz" deyip güldüğünde bende güldüm. Arabadan indiğimizde buraya sanki ilk defa geliyormuşçasına mest olmuştum. Ağaçların arkasından görünen deniz çok güzel bir manzara oluşturuyordu arabanın karşısında ki bankın oraya dikmeyi düşünüyordum. Banka gidip oturduğumuzda elimdeki poşeti masaya bıraktım. "Bu ne Deniz Göz" poşeti önüne ittiğimde tepkisini bekledim çünkü üstünde Çınar ağacının fidanı olduğu yazıyordu." Hadi dikelim Deniz Göz'lüm" bu kadar mıydı yani ben başka bir tepki bekliyordum açıkçası çünkü ben bu fidanla ilgili o kadar güzel hayaller kurmuştum ki "sen dik zaten sonra da gideriz" deyince kaşları çatıldı. " ne oldu şimdi " ne oldu diye soruyor bir de öküz " ne oldu diye soruyor musun birde Çınar ben o fidanı alırken ne hayaller kurdum biliyor musun sen ben çocuklarımızın o ağaca kurduğumuz salıncakta sallandığını hayal ettim, ağacın gölgesinde oturduğumuzu hayal ettim ve sen bana sadece 'hadi dikelim mi?'diyorsun" dediğimde gülüp elimi tutunca elimi çekip eline vurdum " birde gülüyorsun utanmadan ya helal olsun sana
Çınar" " bitanem ne diyeceğimi bilemedim ki hayatım boyunca ben böyle bir hediye almadım sen hayal kurdun da poşeti açınca ben hayal kurmadım mı o ağacın gövdesine yaslanmış kollarımı sana doladığımı düşündüm. Neyse hadi dikelim şunu " deyip sırıtarak fidanı eline alıp fidanı dikeceği yere çöktü " sen hala orada mısın Deniz" dediğinde bende yanına gidip çöktüm. Aslında ben izledim o dikti ama o fidana bakınca kurduğum ve gerçekleşecek olan hayaller canlanıyordu gözümde.
"şimdi gerçekten bir Çınar ağacımız var" dediğimde kollarını belime doladı. "Seni seviyorum Deniz Göz" " seni seviyorum Çınar Ağacı" deyip başımı göğsüne yasladım.
***
"Deniz kalk " "su geliyor ama kalk artık bugün gideceksin o okula yeter artık devamsızlıktan kalacaksın" yastığı yüzüme batırıp " abla bir git ya" deyip uyumaya çalıştım. "Deniz kime diyorum ya!" Yastığı başımın altına yerleştirip " Melek'ciğim nur tanem, nar tanem, birtanem sınavlara giriyorum ya o yetmez mi he " deyip sırtımı döndüm. " ne halin varsa gör " deyip odadan çıktığında huzura erebildim nihayet derken bunda da telefon çalmaya başladı komodinde ki telefonu binbir zorlukla bulduktan sonra en sonunda açabilmiştim.
"Aradığınız kişi şu an uyuyor lütfen daha sonra, daha sonra da rahatsız etmeyiniz"
"Deniz ne diyorsun ya sabah sabah "
"Madem daha sabah ne diye arıyorsun Damla"
"Kağan'ın doğum günü var iki gün sonra Ona hediye bakacağız"
"Bu saatte? "
"Hayır canım ben sonra unuttum deme diye aradım"
"İyi unutmam hadi şimdi kapat kalan uyku kırıntıları da gitmesin hadi" deyip telefonu suratına kapattım ve uykuma devam etmeye çalıştım." Günaydın" şu an rüya görüyordum galiba çünkü Çınar'ın sesini duyuyordum. "Kalk hadi uykucu" yok bu rüya değildi Çınar buradaydı ve benim şu an başka bir canlıya dönüştüğümü düşünüyordu bu şimdi evlenmekten falan da vazgeçmesin yatakta bir hareketlilik olduğunda gözlerimi açmayı akıl edebilmiştim ama Çınar yanıma uzanmış öylece beni izliyordu." Sen ne zaman geldin" "az önce " başımla onaylayıp tavanı izlemeye başladım. " Çınar bir ayda nasıl yapacağız düğünü" " sen birşey yapmayacaksın ki her şeyi ben hazırlayacağım sen gelinliği giyip nikah salonuna geleceksin" "olmaz öyle şey" "oldu bile salonu ayarladım ben" yerimde doğruldum bu dediğiyle " ne zaman? Nasıl? Bu kadar çabuk mu?" Diye ardı ardına sorularımı sıralamaya başladığımda o da gülmeye başladı." Sabah gidip konuştum istediğimiz zaman gidip ayarlatabileceğiz tabii bunun için önce gün almamız lazım " tabii bir de bu sağlık İşleri vardı. Kan benim damar benim diyesim geliyordu böyle durumlarda "tamam ya hallederiz o işleri" deyip üstelemeye çalıştım. " bugün belediyeye gideriz değil mi?" Başımla onaylamakla yetindim. Telefonu çalmaya başlayınca cebinden çıkarıp arayana baktı. Numara kayıtlı değildi ama Çınar'a bakınca arayanın kim olduğunu bildiği yüzünden anlaşılıyordu "kim arıyor?" "Bilmem banka falandır herhalde" umarım ben yanlış anlamışımdır yalan söylemiyorsundur Çınar efendi
"Alo, evet, tamam, bir sorun oldu galiba yatırılmıştı, peki ben gün içinde uğrar öderim, iyi günler"
Meraklı bakışlarımı umursamayıp yataktan kalktı. " kim aradı aşkım" aşkım dememe rağmen gözlerime baktığında tırstığı açık ve netti. "Banka" yalan söylüyordu işte Çınar yalan söylediğinde ister istemez kolunu kaşırdı. "Neden aramışlar" koluna baktığımı anlayınca kolunu kaşımayı bıraktı. "Telefon faturasını yatırmayı unutmuş Alp o yüzden aramışlar" en azından biraz gerçekçi oynada acaba doğru mu söylüyor diyeyim "sen git yatır o zaman faturayı zaten ben de Damla ile buluşacaktım seninle yarın buluşur belediyeye gideriz" yüzünde güller açtı beyefendinin böyle deyince" tamam o zaman hayatım yarın görüşürüz seni seviyorum" "bende " ve evden koşar adımlarla çıktı. "Ne işler karıştırıyorsun Çınar? " Telefonumu elime alıp Damla'yı aradım
"Efendim"
"Damla hemen mesaj attığım adrese geliyorsun"
"Niye? Ne oldu?"
"Şimdilik birşey olmadı"
" Ne oluyor kız doğru düzgün anlat şunu"
"Boşver şimdi onu Çınar efendiyi takip edeceğiz."
"Niye?" Hızlı adımlarla evden çıkıp Melek'in arabasına atladığım gibi Çınar'ın peşine takıldım.
"Soru sorma Damla hazırlan "
"İyi, tamam hazırlanıyorum" telefonu kapatıp tüm dikkatimi Çınar'ın arabasına verdim. Eğer kaybedersem izini meraktan ölürdüm yoksa en sonunda bir kafenin önünde durup içeri girdi bende adresi Damla'ya yolladım. Arabadan inip bende içeri girdiğimde beni göremeyeceği bir yere oturup Çınar'ı izlemeye koyuldum. Allah'tan burası onun oturduğu yere çok uzak değildi de birisi geldiğinde konuştuklarını rahatlıkla duyabilecektim. Masadaki menüyü alıp yüzümü gizlemeyi de ihmal etmedim ne olur ne olmaz değil mi? Bir süre sonra içeri Pelin girip Çınar'ın karşısına oturdu. "Meraba Çınar" "Kısa kes Pelin ne oldu? Deniz yalan söylediğimi anladı zaten" dediğinde samimiyetten uzak bir gülümseme yayıldı dudaklarına "sen zeki adamsın Çınar ne yapar ne eder onu ikna edersin ne de olsa pek akıllı birşey sayılmaz" gerizekalı kendisini anlatıyor herhalde " Deniz'i kendin sanma Pelin" aslan sevgilim be vurdu gol oldu. "Her neyse paraya ihtiyacım var Çınar'cığım" ben 'cığım' ekini alır kıvırır kıvırır sana yedirirdim de merakıma dua et. "daha yeni verdim ya Pelin yiyor musun ne yapıyorsun" ne parası ya ?" Durumları biliyorsun Çınar'cığım onu al bunu al bitiyor para" "alma o zaman her şeyi" "aç mı kalsın Çınar sen ne biçim bir insan oldun böyle" "yok sana para" deyip masadan kalkmaya yeltendiğinde ağlamaya başladı. Yalancı sürtük "milletin ortasında ağlama Pelin timsah gözyaşlarını kendine sakla" " o zaman paramı ver Çınar Deniz de bir çocuğun olduğunu öğrenmesin" demesiyle elimde ki menü yere düştü. Bana bunu yapmış olamazdı değil mi? Yalandı bu Pelin'in o iğrenç yalanlarından biri masadan kalktığımda Çınar beni fark etmişti "Deniz..." yapmıştı bunu bana, bize yapmıştı. Bizi mahvetmişti. Kurduğumuz hayalleri yakıp yıkmıştı. " bak her şeyi anlatabilirim" dediğinde yanlarına gelip yüzüğü parmağımdan çıkarıp masaya bıraktığımda kolumdan tuttu. "Deniz gitme..." artık yapamazdım ortada masum bir çocuk varken artık istesemde onu affedemezdim. Kolumu elinden kurtarıp kafeden çıktım.
Günlerdir bir rüyada gibiydim annem yoktu, o adamın iğrenç planları yoktu. Mutluydum sanmıştım ki Çınar ile her şey güzel olacaktı biz mutlu olacaktık, evlenecektik çocuklarımız olacaktı ama Çınar her şeyi mahvetmişti.ortada bir çocuk varken artık biz diye birşey olamazdı...Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Eğer bölümü beğendiyseniz oy vermeyi unutmayın :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HER ŞEY YENİDEN
Teen FictionBen seni o kuyudan çıkardığımda hiç düşünmeden o kuyuya attın beni. Bu kuyudan sen olmadan çıkamam ki senin aşkın çıkarır beni bu kuyudan anca.Ama içinde bana karşı tek bir duygu kırıntısı bile yokken nasıl çıkacağım bu kuyudan..