Multimedyada Deniz'in giydiği gelinlik var.
Bölüm şarkısı; Mustafa Ceceli - Gül Rengi
Keyifli okumalar :)O iki günde çabucak geçmiş ve düğün günü gelmişti. Her ne kadar kağıtta evlenmiş olsak bile çok heyecanlıydım. ''Deniz çok güzel oldun ya'' Defne gelinliğe hayran hayran bakıyor Damla ile Yağmur da hazırlanmakla meşguldüler. '' Teşekkür ederim. Darısı Rüzgârla senin başına'' derken sırıtıyordum. Gerçi ben bugün sabahtan beri sırıtıyordum ya orası da ayrı ''inşallah'' ''kızım iyice koca meraklısı oldun sende ha '' Yağmur hem Defne'ye söyleniyor hem de makyajını yapıyordu. ''dedi bir aydır evden çıkmayan Yağmur'' ''topraklama yaptım ondandır.'' Yağmur'a dönüp ''nasıl yani?'' elindeki fırçayı bıraktı. ''Şöyle ki ben ne yaparsam yapayım ne kadar çok üzülürsem üzüleyim Can geri gelmeyecek. Evet bunun acısı ölene dek benimle kalacak ama onun yokluğuna alıştım sanki en azından eskisi kadar yakmıyor canımı ha bunu anlamamı sağlayan kişi de Eren o olmasaydı belki de ben hala yas tutuyor olacaktım. Beni hayata o döndürdü. Deniz yanlış anlama lütfen çünkü biliyorum ne zaman Can'ın konusu açılsa kendini suçlu hissediyorsun ama sen orada yapman gerekeni yaptın. Herkesin hayatına karşılık Can'ın hayatı zaten o kazadan herkes kurtulmazdı. Can da kurtulamadı ama biliyorum bir gün Can'a kavuşacağım ama o zamana daha çok var ve o zaman geldiğinde bana neden hayatını yaşamadın demesini istemiyorum.'' Oturduğum koltuktan kalkıp Yağmur'a sarıldım. Kızlar da gelip sarılınca takım tamdı. Yağmur'a sarılmayı bırakıca hepimizin makyajı bozulmuştu. ''Aferin sulu gözler şimdi tekrar yaptırmak zorundayız bu makyajı'' Yağmur bize söylenince gülümseyip yerime geri oturdum. Damla ise yüzünde bir gülümsemeyle Yağmur'a bakarak ''şimdi siz Eren ile sevgilisiniz yani'' Yağmur başını 'hayır' anlamında salladı. ''ama onu seviyorum. Hayatımda ilk defa aşık oldum ben kızlar ve bugün konuşacağım zaten onu baya beklettim sanırım daha fazla bekletmesem iyi olacak yoksa sonunda yeter deyip kaçıp gidecek çocuk'' Melek yanımıza gelince şaşıracak suratımıza baktı. ''ne yaptınız be yüzünüze düğün günü ağlanmayacağını öğrenmediniz mi? Deniz otur şuraya tekrar yapsınlar makyajını'' gülmekle yetindim. Belki Can burada değildi ama Can öldükten sonra ilk defa Yağmur eski Yağmur'du...
***
Hepimiz hazırlanmıştık ama yaklaşık 1.30 saattir Çınar ortalıklarda yoktu. ''hayır yani kaçtı diyeceğim ama adam zaten nikahlandı.'' Damla düşüncelerini sesli olarak dile getirirken ben elimde telefon cama yapışmış vaziyette Çınar'ı bekliyordum. ''belki de bu işin ciddi olduğunu yeni anladı'' şu Helen'i biri benim yerime dövsün lütfen ya zaten benim arkadaşımın kalbini kırmış birini ben düğünümde istemezdim de Çınar'ın arkadaşı işte ''Helen sen Çınar'ın uzun yıllardır arkadaşı olduğuna emin misin? Çünkü o sevdiği kadını bırakıp gitmez de'' Defne Helen'i sustururken ben bir kez daha Çınar'ı aradım ama açılmadı tabii ki ''nerdesin Çınar ya '' annem yanımıza geldiğinde sanki her şey yolundaymış imajı çizme için yüzüme bir gülümseme yerleştirip başımı çevirince Çınar annemin arkasında dikilip gülümsüyordu. Yerimden hışımla kalkıp karşısına dikildim. ''Nerdesin sen ya? Geri zekalı gittin sandım.'' '' sevgilim telefonun şarjı bitmiş hazırlanırken de fark etmemişiz. '' boynuna sarılıp ''eğer beni bırakıp gidersen vallahi seni bulur öldürürüm Çınar'' ''ben seni asla bırakmam Deniz Göz'' Çınar'dan ayrılıp masanın üzerindeki çiçeğimi de alınca artık kuaförden çıkabilirdik. ''Buyurunuz Deniz Hanım'' Çınar gülerek kolunu uzatınca koluna girdim. Kuaförden çıkınca kapıda düğün arabası haline getirilmiş vosvosu görünce gözlerimden kalp fırlayacaktı az daha Buğra kapıyı açıp gülerek ''bugün ki şöförünüz benim Deniz Hanım itirazınız var mı? Varsa da gidin ve onu çöpe atın'' ben gülerken Helen ise ''Buğra sululuğun sırası değil'' deyip Buğra'ya kızınca onun da dibimizde bittiğini fark ettim. Hayır yani hem çocuğu reddedip hem de nasıl hala dibinden ayrılmıyordu anlayamıyordum doğrusu biz arabaya binince Helen de öne bindi. Cidden değişik bir kızdı. Ya da Buğra'yı seviyordu ama reddettiği için açılamıyordu. Yani bunun başka bir açıklaması yoktu çünkü ''Ne düşünüyorsun?'' Çınar kulağıma fısıldadığında o kadar çok dalmışım ki yerimde sıçrayacaktım nerdeyse Helen ile Buğra'ya çaktırmadan ikisini gösterdim. ''Helen Buğra'yı reddettiği halde niye hala Buğra'nın dibinde onu düşünüyordum'' diye fısıldadım bende ''çünkü seviyor ama o salak baya uzun bir süre aşka inanmadığı için şimdi Buğra'ya sevdiğini söylese tükürdüğünü yaladı derler diye yaklaşamıyor '' derken gülümsüyordu. ''Bir insan neden aşka inanmaz ki?'' ''kalbi çok kırılan bir insan inanmaz ama bence bugün bizim düğünümüz sayesinde gaza gelip konuşacak '' ''nerden biliyorsun?'' Buğra arkasına dönüp ''on saattir ne fısıldaşıyorsunuz ?'' Çınar'ın elini tutup '' sevgili eşimle aramızda '' deyince gülüp önüne döndüğünde arkadaki korna sesleri hala devam ediyordu. ''Biraz da biz eşli edelim değil mi?'' deyip Buğra 'da kornaya basmaya başladı. Ben ise başımı Çınar'ın omzuna yaslayıp sanki dünyanın en güzel müziğini dinliyormuşçasına mutluydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HER ŞEY YENİDEN
Ficção AdolescenteBen seni o kuyudan çıkardığımda hiç düşünmeden o kuyuya attın beni. Bu kuyudan sen olmadan çıkamam ki senin aşkın çıkarır beni bu kuyudan anca.Ama içinde bana karşı tek bir duygu kırıntısı bile yokken nasıl çıkacağım bu kuyudan..