=Bölüm 25=

10 1 0
                                    

Keyifli okumalar :)
Telefonu elime alıp bir süre arayıp aramamak konusunda düşündükten sonra 'aman' deyip aradım. İkinci çalışta açılmıştı.
"Selam"
"Selam"
"Nasıl gidiyor? " e yuh ama Deniz bu ne biçim bir soru ya sanki nispet yapmak için aramışım gibi oldu.
"İyi, senin bugün nikahın varmış Eris söylemişti. "
"Evet bugün kıyıldı nikah aslında seni arama sebebim de buydu. Birkaç gün sonra düğün varda istersen sende gel zaten davetiyen hazır yani istersen vereyim demek istemiştim. "
"Sağol ama ben gelmesem daha iyi olur sanırım" al işte yanlış anladı.
" Yanlış anlamanı istemem ama sen bana İzmir'de çok destek oldun ve ben düğünümde senin de olmanı istiyorum arkadaşım olarak seni de orada görmek isterim umarım kendimi anlatabilmişimdir yani yanlış anlamanı inan ki istemiyorum"
"Deniz sakin ol yanlış falan anlamadım. Beni nispet yapmak için aradığını da düşünmüyorum düğününe davet etmende cidden çok hoş ama gelemem. Beni de anla lütfen sen beni arkadaşın olarak görebilirsin ancak ben seni öyle görmüyorum ve sevdiğim kadını gelinlikle başka bir adamın yanında görmekte inan ki beni üzer."
"Eris gelmiyor mu zaten lütfen Barış yani sanki sen gelmezsen ben kendimi seni kırmışım gibi hissedeceğim ki ben tüm gece oynarken senin evde oturman düşüncesi de kötü hissettiriyor. O yüzden şöyle yapalım sahilde buluşalım ben sana davetiyeni vereyim."
"Peki Deniz sen nasıl istersen öyle olsun"
"Tamam o zaman görüşürüz"
"Görüşürüz" telefonu kapattığımda Defne 'mal mısın?' Bakışı atıyordu."hayatım fotoğraflarda çok hoş çıkmışsın. " Barış'ı düğüne davet ettiğimi söylemem gerekiyordu ama hoş karşılayacağını hiç sanmıyordum. Öbür türlüde vicdan azabı çekecektim."Aşkım ben Barış'ı düğüne davet ettim. Şimdi de davetiyesini vermeye gidiyorum. Seni seviyorum " deyip yanağını öpüp evden çıktım. Şimdi onun şoktan çıkmasını bekleseydim ben bu evden çıkamazdım. 10 dakika da sahile indiğimde bir banka oturup Barış'ı beklemeye başladım. Neyse ki fazla beklemek zorunda kalmamıştım.
"Selam prenses" derken eski neşesi yoktu sanki "selam" deyip bir süre denizi izledim. Başımı Barış'a çevirdiğimde ise yüzüme değil de parmağıma baktığını fark ettim. Elimde ki davetiyeyi uzattığımda kendine gelebilmişti." Şey, gelirsen çok sevinirim. " onu davet ettiğime ve buluştuğumuza pişman olmuştum çünkü o yüzünde ki ifadeyi görmek canımı yakıyordu." Gelmeye çalışırım" çalışmayacağını ikimizde biliyorduk " tamam o zaman " onun bu halini gördükten sonra ısrar etmek gelmemişti içimden "Deniz senden som bir şey isteyebilir miyim?" Benim sessizliğimi 'tamam' olarak anlayınca tekrar konuşmaya başladı. "Bugünü beraber geçirebilir miyiz? Son defa sanki hiç ayrılmamışız gibi davranabilir misin? " davranamazdım ama bu bir günümü ayıramayacağım anlamına gelmiyordu. Gerçi Çınar bunu öğrense ağzıma ederdi ya neyse "davranamam ama bir günümü sana ayırabilirim sanırım" dediğimde yüzüne bir gülümseme yayıldı. "Tamam o zaman çok güzel bir gün geçirmeye hazır ol Hanımefendi"
***
"Barış burası çok güzel" derken ağzı açık ayran budalası gibiydim. " beğenmene sevindim ama telefonuna baksan iyi olacak yoksa eşin karakola gidecek gibi görünüyor dedi telefonu gösterip ki böyle düşünmekte de haklıydı çünkü tam 67 kez aramıştı ve şuan garanti Barış'ın beni kaçırdığını düşünüyordu. Daha fazla kafayı yemesin diye telefonu elime alıp numarasını tuşlamamla açması bir olmuştu.
"Neredesin sen!" Ve tabii ki de telefonu kükreyerek açmıştı.
"Bende iyiyim kocacığım sen nasılsın? "
"Neredesin Deniz gelip alacağım seni!" Hala bağırıyordu ve artık bu durum sinirimi bozmaya başlamıştı.
"Bağırma bana! Barış ile beraber bir yerde oturuyoruz akşama gelirim"
"Ne akşamı lan! Adresi mesaj at gelip alacağım seni"
"Benimle düzgün konuş! Kapatıyorum akşama görüşürüz" deyip telefonu yüzüne kapattım. Geri zekalı ya 'lan' mış sensin lan öküz. "Hadi gidelim Deniz,Çınar daha fazla sinirlenmesin zaten senden böyle bir şey istememeliydim benim hatam özür dilerim" inadım ve mantığım kavga ediyordu şu an inadım kalmamı söylüyordu mantığım ise gitmemi ama gitmeyecektim. "Saçmalama Barış ne güzel geldik buraya işte keyfini çıkartalım" yarının gazete manşetlerini görebiliyordum.'Damat delirdi gelin öldü'
***
"Deniz ben düğüne gelemeyeceğim, çünkü ben gidiyorum. Birdaha karşına çıkıp ne seni ne de Çınar'ı rahatsız etmeyeceğim de ama seni ölene dek seveceğim... Sen benim prensesimsin ve öylede kalacaksın. Bu günü beraber geçirmek istememin sebebi de bu seni son kez görmek istedim. İzmir'i hatırlayınca başımla onaylamakla yetinebilmiştim. "Hani birkere paraşütle atlamıştık ya beni hep o gün ki gibi hatırla çünkü o gün benim hayatımın en güzel günüydü. Ben senin için ölürüm prenses ama yaşayan bir ölü olmak çok zor o yüzden gitmem en iyisi senden tek bir isteğim var ben Eris'i bıraktım ama sen bırakma abisi gitmiş olabilir ama sen ablası olarak hep onun yanında ol olur mu?" "Eris' i merak etme gözün arkada kalmasın peace" dediğimde ikimizde gülmüştük. "Allah'a ısmarladık Prenses"
"Allah'a ısmarladık Barış"
***
"Neredeydin sen aklımı kaçırıyordum senin yüzünden aklımı! "
"Gitti, Çınar rahatlayabilirsin artık Barış gitti."
"En sonunda şükürler olsun"
"Şükürler olsun ne demek ya "
"Tamam Deniz tamam kavga etmeyelim daha fazla olur mu? Zira artık bir oğlumuz var farkındaysan" 'oğlumuz' "sen Çınar'a dua et zaten hem sen nüfusuna aldın mı bakayım bu çocuğu "
"Herhalde kızım sen peace'ciğinle gezerken ben oğlumla ilgilendim" Deniz Göz diyen adamın Barış'a bu ismi takması çok normaldi ama ufak bir ayrıntıyı kaçırıyordu ki ilk ben demiştim. " sen onu bunu bırakta iki gün sonra düğün var ama gelinlik ortada yok " "sen öyle san" deyip sırıttı. "Ne demek sen öyle san gelinliğim hazır ve benim haberim yok mu daha öte sen gelinliği düğünden önce mi gördün?" Taramalı motora bağlamıştım adeta Çınar dudağıma bir öpücük kondurup "gelini düğünden önce görmek uğursuzluktur, gelinliği değil Deniz Göz" "sen öyle san" deyip koltuktan kalkmaya yeltendiğimde bileğimden tutup geri oturttuğunda gülmemeye çalışıyordum" lütfen delirdim deme Deniz bak nikahı kıydım artık kurtuluşum da yok o yüzden bana delirmedim de aşkım" bu dediğiyle kendimi tutamayıp gülmeye başladığımda bana korkarak bakıyordu ve bu daha da çok gülmeme sebep oluyordu. "Hani kitaplarda adam kadının bileğinden tutar kendine çevirir falan ya sende bileğimden tutunca o geldi aklıma " derken hala gülüyordum. "He, delirmedin yani tamam o zaman" dediğinde gülmem kesilmişti. "Çınar gebertirim seni" deyip yastığı suratına attığımda o da boş durmayıp suratına attığım yastığı ona yaptığım suratımın ortasına attı. "Çınar bak vallahi fazla oluyorsun gebertirim seni " dediğimde kahkaha attı. " Allah aşkına bir denesene Deniz nasıl öldürecekmiş sin merak ettim. " derken hala gülüyordu. Elimi omzuna vurmak için kaldırdığı bileğimden tuttu. "Peki bu o kitaplarda oluyor mu Deniz Göz" derken nefesi yüzüme çarpıyor ve bu kalbimin ağzımda atmasına neden oluyordu. Çınar dudaklarıma doğru eğildiğinde önce kapının açılma sesini duyduk ardından da Melek'i gördük. Çınar ise kapının sesi duyar duymaz arkasına yaslanmış televizyonu seyrediyormuş gibi davranıyordu ama atladığı şey şuydu ki televizyon kapalıydı ve Çınar'ın yüzündeki sırıtış da deli görünümünü destekliyordu. Melek bir gülmemek için çaba harcayan Çınar'a bir de onun galiba gülmemeye çalışan bana bakıyordu. "Deniz ne içirdin bu çocuğa ya da yemeğine bir şey falan mı attın doğruyu söyle bak" dediğinde kendimi tutamayıp kahkaha atınca Çınar da gülmeye başladı Melek ise bize korkarak bakıp "zararsızsınız değil mi? " dediğinde daha da çok gülmeye başladım. En sonunda gülmem sona erebildiğinde "sadece ufak bir trip söz konusuydu da " derken elimi saçıma attığımı lafım bittikten sonra fark etmiştim ve artık çok geçti. Melek sırıtarak "tamam o zaman alın siz birbirinizin gönlünü bende hazırlayıp aşağıya ineyim biran önce Timur ağaç oldu aşağıda başımı 'tamam' anlamında salladığımda sırıtarak odasına girdi. "Melek niye senin elin saçına gittiğinde anladı " dediğinde kızardığımı hissettim. "Zaten en başında anlatmıştı ki " deyip konuyu kapatmaya çalıştım. "Kızardın. O hareket neyi ifade ediyor Deniz Göz " derken ses tonu bile değişmişti. "Vallahi yok bir şey dalga geçti kendince işte " derken kan ter içinde kalmıştım. "Utandığın da yaptığın bir hareket değil mi?" Al işte şimdi en az bir ay bunun dalgasını geçecekti. "Utandığın için oldu " dedi saçlarımın arasında olduğunun farkında bile olmadığım elimi alıp öptüğünde "hiçte bile " dediğimde gülüp elini omzuma attığında bende başımı göğsüne yasladım. Çok yorgun olduğumu yeni fark etmiştim ve bir kaç dakika içinde gözlerim kapanmıştı. En son hatırladığım saçlarıma kondurulan bir dudak ve "tatlı rüyalar birtanem" lafı olmuştu.
Umarım bölümü beğenmişsinizdir eğer bölüm hoşunuza gittiyse oy vermeyi unutmayın :-)

HER ŞEY YENİDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin