Daha düne kadar düğünümde giyeceğim gelinliği hayal ederken şimdi ablamın yanında oturmuş çay içiyordum yani dışarıdan gözüken buydu oysa oturup hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum ama kimsenin içimde ki yangını görmemesi için normal davranıyordum ki hatta gülmüştüm bile telefonum bininci kez çaldığında aramayı reddedip çayımı içip televizyonda ki diziyi izlemeye devam ettim. "Deniz o telefonu daha ne kadar ötecek hayır ne olduğunu da anlatmıyorsun ki " anlatsam ne değişecekti? Çınar beni aldatmamış mı olacaktı? O çocuk olmayacak mıydı? Hayır hiçbir şey değişmeyecekti Melek'i de üzdüğümle kalacaktım. "Biliyor musun nikah gününü aldık en sonunda" dedi kafamı dağıtmak istercesine oysa yarama tuz bastığının farkında bile değildi. Yüzüme gerçek olduğu sanılan bir gülümseme yerleştirdim. "Yaa öyle mi ne zamana aldınız? " dediğimde gülümseyerek "31 Ağustos" dedi eğer gün alabilseydik benim de aklımda ki tarih 31 Ağustos idi." Ne güzel" demekle yetinebildim. "Siz ne zamana gün alacaksınız? " biz gün falan alamayacağız "belli değil" nedense ayrıldığımızın öğrenilmesini istemiyordum. Hala sanki tüm bu olanlar bir yalanmış gibi geliyordu o kadının iğrenç yalanlarından biriymiş gibi geliyordu. "Ne demek belli değil kızım bu ay içinde evlenelim demedi mi bu çocuk" 'çocuk' olanları biliyor olsa inadına yapıyor falan sanacağım " bu ay düğün müğün yok!" "Sen Çınar'la kavga mı ettin?" Keşke kavga etseydik "hayır" kaşları çatıldı bunu dememle "yalan söyleme kavga etmişsiniz işte" derin bir nefes aldım. 'Ağlamak yok, ben güçlü biriyim ağlamak yok' ama illa ki öğrenecekti olanları "kavga etmedik Melek ayrıldık. O yüzden kusura bakma ablacığım ama ortada ne gün olabilecek ne de düğün " deyip kendimi dışarı attım. Temiz havayı ciğerlerime kadar çektim. Sanki biri nefes almama engel oluyormuş gibi hissediyordum. Telefonum çalmaya başladığında yine Çınar'ın aradığını düşünüyordum ancak bu sefer annem arıyordu. Anlattıklarından sonra onu da suçlayamıyordum bu yüzden gardımı birazcık indirmiştim.
"Kızım konuşmalıyız" dediğinde daha fazla dayanamayıp ağlamaya başladım.
"Anne..."
"Kızım ne oldu? Niye ağlıyorsun?" Diye sorduğunda inadına yapar gibi daha da çok ağlamaya başladım.
"İyi değilim"
"Ne oldu güzel kızım anlat bana"
Ağlamaktan nefes alamıyordum artık
"Be-beni a-aldattı" derken mümkünmüş gibi daha da çok ağlıyordum.
"Söyle bana bebeğim neredesin?"
'Sana yaptıklarını ne ara unuttun' diye fısıldadı içimden bir ses. Sahi ne ara unutmuştum. Hem de o olanları anlattıktan sonra daha da öfkelenmem gerekirken kızamıyordum ona kendime gelip gözlerimi sildikten sonra telefonda konuşmamı bekleyen kadına döndüm.
"Teşekkürler ama hiç gerek yok Yasemin Hanım "
"Kızım neden şimdi gene eskiye döndük"
"Hala aynı yerdeyiz Yasemin Hanım o yüzden bir yere falan döndüğümüz yok cidden teşekkür ederim daha iyiyim size iyi günler"
"Kızım..." lafını tamamlamasına izin vermeyip telefonu yüzüne kapadım. Yürürken kendimi bir çocuk parkında buldum. Acaba Çınar o çocuğu buralara getirmiş miydi? Niye getirmesin ki kendi çocuğu sonuçta "meraba Deniz" bu sürtüğün burada ne işi vardı şimdi " konuşalım mı?" Ne konuşacaksak "seninle konuşacak birşeyim yok benim" deyip arkamı dönüp yürümeye başladığımda karşıma geçti. " merak etmiyor musun hiç o çocuk ne zaman oldu? Kaç yaşında? Cinsiyeti ne? Bunları hiç merak etmiyor musun Deniz" ediyorum" etmiyorum. Sen, Çınar ve o çocuk umurumda dahi değil" dediğimde dudakları alayla kıvrıldı. "Yalan söylemeyi hiç beceremiyorsun" dediğinde kendimi daha fazla tutamayıp tokatı suratına geçirdim." Benimle doğru düzgün konuş! Çınar'dan çocuk sahibi olmuş olabilirsin ama ona asla ama asla sahip olamayacaksın! Hiçbir zaman sana 'seni seviyorum' demeyecek hiçbir zaman sana bana baktığı gibi bakmayacak ve hayallerini suya düşürüyor olabilirim ama biz evleneceğiz ve o çocuk senin olsa da olmasa da alacağız ama sana söyleyeyim mi ben o çocuğun Çınar'dan olduğuna inanmıyorum çünkü sen öyle bir yılansın ki Çınar babalık testi yaptırsa bile ven bir şekilde sonuçları değiştirirsin dediğimde yüzü bembeyaz kesilmişti ama gülüyordu da ne tür bir manyaktı bu " ister inan ister inanma ama o çocuk Çınar'dan ayrıca ne oğlumu benden alabileceksin ne de Çınar'ı ki sana bir haberim var pollanna ben zaten Çınar'a sahip oldum ama sen olamayacaksın" deyip gitmeye kalkıştığında tırnaklarımı koluna batırıp gitmesine izin vermedim. Yüzüme sinir bozucu bir gülümseme yerleştirmeyi de ihmal etmedim. " sana bir haberim var Pelin'ciğim ama ben Çınar'a çoktan sahip oldum. Şimdi sana bir teklifim var ve inan bana kabul etmek zorunda kalacaksın" derken gözlerim hala tuttuğum koluna kaydı. Benden acı bir hatıra olarak kalacaktı ve ben bundan psikopat gibi haz duyuyordum. "Niye kabul etmek zorunda kalacakmışım " kolunu serbest bıraktığımda kolunu ovuşturmaktan alıkoyamadı kendini " banka otur sürtükçüğüm" deyip banka iteklediğimde sesini çıkarmayıp oturdu. Yüzüne baktığımda artık nasılsam benden korktuğu apaçık ortadaydı. Bende gidip yanına oturdum. " senin hakkında ufak bir araştırma yaptım bu paranın ah pardon parasızlığın kaynağını öğrendim..." "ne diyorsun sen ya" diye paniğe kapıldı hemen gerizekalı " kes sesini ve lafımı bölme! Sana da konuşma sırası gelecek o yüzden sesini kes. Şimdi onun senin yediğin bokları öğrenmesini ister misin Pelin'ciğim ama unutma o öğrenirse seni öldürür çocuğunda öksüz kalır bunun olmasını istiyor musun? " başını 'hayır' anlamında salladı panikle " lütfen yapma Deniz bak al çocuğu istersen nüfusuna geçir bana evladımın yüzünü bile gösterme istersen ama sana yalvarırım ona birşey anlatma yoksa beni öldürür" deyip ağlamaya başladı. "Yürü evine gidiyoruz" dediğimde hıçkırıkları arasında banktan kalktı.
***
Kucağımda ki çocuğu yatağa bırakıp telefonu elime aldım. Sırf sinirimden nelerle uğraşıyordum ama pişmanda değildim o çocuğu o kadına bırakmadığım için kendimi iyi hissediyordum aksine ama yaptığım blöfün bu kadar tutacağını bilemezdim. Ama şimdi kimden korktuğunu deli gibi merak ediyordum. Çınar telefonu açınca düşüncelerimden sıyrıldı.
"De-Deniz arayacağını düşünmüyordum"
" Sana tek bir soru bu çocuk benden önce mi oldu yoksa benimleyken mi oldu? "
"Senden önce oldu. Senin o güzel gözlerine kıyıp nasıl başka biriyle beraber olayım"
"Tamam o zaman yarın evlenelim o zaman"
"Anlamadım? "
"Kıt mısın Çınar yarın nikahı kıyalım sonra da düğünü yaparız. Ha birde bir gel çocuğunu al."
"Çocuğunu al derken? "
"Gerizekalı mısın Çınar bir dediğimi de anla oğlunu o kadından aldım gel al sende kalsın düğüne kadar sonra evlenince zaten bizimle yaşayacak ama bir şartım var "
"Neymiş o?"
"Bu çocuk beni annesi bilecek o sürtüğün adı dahi geçmeyecek"
"Sen nasıl istersen bir..." telefonu suratına kapatıp yatağa attım. Benden önce de olsa bana ihanet etmişti. O kadından bir oğlu vardı daha ne olsun bir yanım onu affetmek istiyordu bir tanım ise onu asla affetmeyeceğini söylüyordu... Yaklaşık yarım saat içinde gelebilmişti. Şimdi ise kucağında ki uyuyan bebeğe yani oğluna bakıyordu şaşkın şaşkın hala o kadından çocuğu nasıl aldığımı anlayamıyordu biliyordum ama umurumda dahi değildi. "Konuşmayacak mısın?" Derken kucağında ki oğlunu yatağa bırakıp yanıma oturdu. "Ne diyeyim Çınar aferin mi diyeyim ha" derken hala nasıl bu duruma gelebildik onu düşünüyordum. Daha dün her şey çok güzeldi. Mutluydum bir kere ama şimdi yanımda oturan adamı tanıyamoyordum benim aşık olduğum adam bunu nasıl yapabildi ? " kaç yaşında ?" "2" neredeyse bir yıldır beraberdik ve bu çocuk o zamandan beri var mıydı? "Bunca zaman niye söylemedin bana" kucağımda birleştirdiğim ellerimi tutmaya kalkıştığında yataktan kalktım. "Benim de haberim yoktu inan bana Deniz Göz ben her zaman seni sevdim, seviyorum ve de seveceğim sen benim gelecek hayalleri kurduğum kadınsın bunu bize yapma ne olur" bunu bize ben mi yapmıştım yani çocuğu yapan da bendim zaten " seni affedebileceğimi sanmıyorum Çınar ama bu çocuğu o kadına bırakamayacağımı çok iyi biliyorum onun bir anneye ihtiyacı olduğunu da biliyorum seninle de bu yüzden evleneceğim yani seninle evleneceğim diye sakın ümitlenme ama Çınar Ağacı hani bana 'seni her zaman sevdim, seviyorum ve de seveceğim' dedin ya ben seni her zaman sevdim, seviyorum ama sevmeyeceğim bunu nasıl yapabileceğimi bilmiyorum ama öğreneceğim seni sevmemesini öğreneceğim" derken ikimizin de gözlerinden yaşlar geliyordu. " yarın gider işlemleri hallederiz ertesi günde nikahı yaparız bir iki hafta sonrasına da sadece bir nikah yemeği ayarlarız " başımı 'tamam' anlamında sallamakla yetindim. " Deniz Göz'lüm beni sevmemeyi öğrenme lütfen sen beni sevmezsen, bana aşkla bakmazsan ben yaşayamam" deyip yanağıma bir buse kondurup çocuğu da alıp gitti. O an 'gitme' demek geldi içimden ama yapmadım, yapamadım.
***
"Nasıl ya çocuk mu yapmış o sürtükten" diye bininci kez şaşıran Defne'yi artık duymazdan geliyorum derken Damla açtı ağzını bu defa" şerefsiz Çınar'a bak sen o sürtükten çocuk mu..." "düzgün konuş Damla" bu ses bana mı aitti? Çünkü Çınar gittiğinden beri ağzımı açmamıştım. "Senden önce olan birşey bu Deniz çocuk sans ihanet etmemiş ki yani senden önce olmuş bu çocuk" Yağmur'un dedikleriyle elim telefona gitti. " mesaj mı atacaksın birde" "keser misin sesini Damla" diyen Yağmur'a gülümsemekle yetindim.
GÖNDERİLEN ÇINAR AĞACI:
Konuşmak istiyorum.
"Aferin Deniz iyi bok yedin mutlu musun? " ona söylediğim şeylerden sonra bu mesajı atmak iyi hissettirmişti açıkçası. " Defne yeter amacınız ne sizin ayrılsınlar mı istiyorsunuz anlamadım ki "
GÖNDEREN ÇINAR AĞACI:
Konuşalım
" valla öküz bu çocuk" bakışlarım Damla'ya sabitlendi direk "ona birdaha hakaret edersen fena olur Damla anlıyorum yaptıkları için ikinizde kızgınsınız ama kötü yorumlarınızı daha fazla duymak istemiyorum.
GÖNDEREN ÇINAR AĞACI:
Sahilde buluşalım mı?
GÖNDERİLEN ÇINAR AĞACI:
Olur
"Hadi bakalım Demet Akalın" Yağmur'un esprisine yüzümü buruşturmakla yetindim. "Gitte çözün artık şu meseleyi" demeyi de ihmal etmedi. Sanki ilk defa buluşacakmışız gibi heyecanlandım. Oysa bırak Çınar ile konuşmak istememi onun oğlunu almam saçmalıktı. Ama bende normal biri değildim bu yüzden saçmalamam çok normaldi. 10 dakikada sahile inmiştim. Jetim olduğunu falan sanmayın evimiz sahile yakın olduğu için bu kadar kısa süre içinde varabilmiştim. Etrafa bir göz gezdirdiğimde Çınar'ı kumsalda oturmuş denizi izlerken buldum. Hızlı adımlarla yanına gidip bende oturdum. "Benimle evlenmek zorunda değilsin Deniz Göz " hala denizi izliyordu ama bana dönüp göz ucuyla bakmıyordu bile" ben seninle bunu konuşmak istemiyorum ki" dediğimde nihayet bakışları bana döndü." Ne istiyorsun o zaman Deniz aklım almıyor artık " yüzüğümü istiyorum" dediğimde bön bön suratıma bakıyordu ve bu haliyle çok tatlı oluyordu." Napçan satıcak mısın? " dediğinde bu defa ben bön bön baktım. O lafımdan bunu mu anlamıştı yani " gerizekalı mısın Çınar ya yarın da ne yap ne et kıyalım şu nikahı" dediğimde kaşlarını çatmış denize bakıyordu." Ha şu işi biran önce halledelim diyorsun yani tamam ben bir şekilde hallederim sen nüfus cüzdanını ver birde kan vermeye gidelim senlik birşey kalmıyor" ay o gene kan mı dedi " Çınar sen böyle salak biri değildin ya sevgilim yüzüğümü istiyorum ve öyle bir yemekle kurtulamazsın anlı şanlı düğün yapacağım ben " dediğimde yüzünde bir gülümseme ile bana bakıyordu. "Affettin mi yani beni" dediğinde gülerek " He valla kıyamadım daha fazla" dediğimde dudağıma bir öpücük kondurup. "Seni sevdim, seviyorum ve de sonsuza kadar seveceğim" deyip dudaklarıma kapandığımda aynı şey de benim zihnimdeydi. Onu sevdim, seviyorum ve de ölene kadar seveceğim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HER ŞEY YENİDEN
Teen FictionBen seni o kuyudan çıkardığımda hiç düşünmeden o kuyuya attın beni. Bu kuyudan sen olmadan çıkamam ki senin aşkın çıkarır beni bu kuyudan anca.Ama içinde bana karşı tek bir duygu kırıntısı bile yokken nasıl çıkacağım bu kuyudan..