=Bölüm 26=

3 0 0
                                    

İyi okumalar :)

Gecenin bir yarısı çalan telefonla uyanmıştım. Arayana bakmadan açtım telefonu

"Efendim"
"Düğünden vazgeçmen ve Çınar'dan boşanmak için beş günün var Deniz KAYA"
"Ne diyorsun ya? Kimsin sen?"
"Ben eğer bu işten vazgeçmezsen senin ecelin olacak kişiyim"
"Pelin sensin değil mi? Senden başkası olamazda zaten ne o tatlım kaybetmek yeni mi ağrına gitti"
"Ben Pelin değilim. Beni o kuş beyinliyle karıştırayım deme Deniz KAYA
"Deniz DERİN diyecektin galiba" deyince karşı taraftan neşeden uzak bir kahkaha yükseldi.
"Sana beş gün Deniz beş günün sonunda ayrılmazsanız seni Çınar'ın gözü önünde öldürürüm. "
"Eğer beni öldürebilecek olsaydın böyle gizli numaradan aramaz direk karşıma çıkardın. Birisini öldürebilmek için cesaret lazımdır ve anladığım kadarıyla sen de o cesaret yok "
"Karşına çıkıp o silahı kafana dayadığım günde konuşalım bir bu cesaret işini olur mu?"
"Olur bana uyar o gün görüşmek üzere " derken gülüyordum. Telefonu o gerizekalının suratına kapayıp başımı yatağın başlığına dayadım. Kapım açıldığında içeri Çınar girince neye uğradığımı şaşırdım." İçeri nasıl girebildin? " deyince gülerek elindeki anahtarı salladı. "Birileri anahtarını arabada unutmuş bende bir gelip uğrayayım dedim kötü mü ettim? " o kadar iyi ettin ki tamda sana ihtiyacım olduğu anda geldin. "Çınar'ı evde yalnız bıraktım deme bana " derken beni duymazdan gelip yatağa uzandı. "Alp yanında merak etme "başımı ''tamam'' anlamında salladım. "Ne oldu?" "Bir şey olmadı" deyip gülümsemeye çalıştım ki başarılı da gibiydim ama inanmadı tabii ki "bir şey olmuş, ne oldu Deniz Göz?" Başını kaldırmaktan rahatsız olmuş olacak ki o da benim gibi başını yatağın başlığına yasladı. "Biri beni arayıp tehdit etti bu yani pek de önemli bir şey değil" deyip güldüm. "Sana tam olarak ne dedi?" Ses tonu da bakışları da değişivermişti birden bire "aman işte senden ayrılmamı istedi telefondaki kişi " "sana tam olarak ne dedi derken seni ne hakkında tehdit etti diye sormuştum" sesinde ki ciddiyet rahatsız olmama sebep olmuştu. "Beni öldürürmüşte işte bilmem ne kafadan bir şeyler attı işte" kollarını bana sarınca sımsıkı sarıldım Çınar'a sanki bir daha sarılamazmışım gibi sarıldım... "kimse ama kimse sana dokunamaz Deniz Göz merak etme sen"
***
"Eve bakmaya gidecekmişiz" derken heyecandan ve mutluluktan yerimde duramıyordum adeta "ne zaman dedi ki ?" Defne sorgulayıcı bakışlarını diktiğinde savunmaya geçtim hemen "gece aradı yahu yoksa ne zaman söylesin" "iyi bakalım öyle olsun" Defne'nin imalı 'hadi hadi yemiş gibi yapayım'lafından sonra masayı toplamaya başladım. "Yiyordum ama ben daha ya" kendi önümü silip onun önüne dokunmayıp kendime bir çay daha koydum. "Rüzgar'la nasıl gidiyor bakalım" deyince yüzünde güller açtı aptal aşığın "çok mutluyum Deniz hani bazen bir öküzlüğü tutuyor ama onun dışında mükemmel" deyince gülmekle yetindim. "Yağmur ile hiç konuşabildin mi?" Diye sorunca düğün telaşından ne onu ne de Damla'yı arayıp sorduğumu fark ettim. "Vallahi hiç arayamadım ya sen konuştun mu peki?" "Bir beş dakika konuştuk da Eray ile evde oturduğunu söyledi gerçi ne zaman arasam aynı laf ekmek almaya bile çıkmaz oldu gibi" "mutlu olsun da Defne o hepimizden özellikle de benden daha çok hak ediyor mutlu olmayı" benim yüzümden hayatının en değerli varlığından, kardeşinden olduğunu herkes unutsa dahi ne o ne de ben asla unutamazdık.."yıllardır kendini suçlamaktan bıkmadın değil mi?" Başımı iki yana salladım "hiçbir zaman da bu suçluluk duygusundan kurtulamayacağım Defne" "peki ya baban?" Bilerek mi bu konuları açıyordu. Onca zaman sonra mutluyken bu adamdan niye bahsediyordu? "Benim babam yıllar önce öldü Defne" "öyle mi dersin? " "konuyu kapatabilir miyiz? Hem ben daha hazırlanacağım" "Özür dilerim ben seni üzmek istememiştim" yüzüme bir gülümseme yerleştirip soğumuş çayımdan büyük bir yudum aldım. "Ne üzmesi manyak sadece bu konu açıldığında biraz sinir geliyor bana galiba " Defne önünü temizledikten sonra 'görüşürüz' deyip gidince bende odama gidip hazırlandıktan sonra evden çıktım.
***
"Deniz sabahtan beri gezmediğimiz ev kalmadı birtanem hadi seç artık birini" Çınar'ı 9.evin sonunda çıldırtmayı başarmıştım. Ama ben ne yapayım ki ya biri çok büyük ya da içinde kendimi huzurlu hissedememiştim. "Tamam bak son bir eve daha bakalım sonra söz karar vereceğim" deyince oflasa da puflasa da kabul etti."ama bak son bir ev" emlakçı lafa atlayıp " vallahi Deniz Hanım bu evi de beğenmezseniz ben bu işi bırakacağım" diye atınca tek kaşım havalandı ama bir şey de demedim. Emlakçıyla beraber arabaya binip tarif ettiği eve gelince fark ettiğim ilk şey yemyeşil ve kocaman bir bahçesi olmasıydı. İçeri girdiğimizde kapının hemen sağında yukarıya çıkan bir merdiven vardı. Merdivenin yanında ise mutfak vardı. Emlakçı"buyurun önce mutfağı gezin isterseniz" deyip bizi mutfağa soktuğunda mutfağın geniş ve ferah olduğunu fark ettim. Mutfak kapısı bahçeye açılıyordu. "Mutfak gördüğünüz üzere geniş ve ferahtır" bir süre daha mutfakta oyalandıktan sonra salona geçtik. Salon ne çok büyük ne de çok küçüktü. Duvarlardan birinde de şömine vardı ve salonda bir de geniş bir balkon vardı. Gerçi insanın bahçeli evi olduktan sonra balkona ne ihtiyacı varsa.. odaları da gezdikten sonra evi tutmaya karar vermiştik. "Aşkım ev çok güzel değil mi? Hem ön bahçeye böyle güzel güzel çiçekler dikeriz arka bahçeye de meyve sebze ekeriz mükemmel olmaz mı?" En sonunda susup bakışlarımı bahçeden çevirip Çınar'a baktığımda yüzünde bir gülümsemeyle bana baktığını fark ettim. "Bahçeye bir tane de küçük bir çardak kurar çocuklarımızla birlikte piknik yaparız " bu dediğiyle kafamda iki çocuk beliriverdi biri kız biri erkek bu bahçede koşuşturdukları bir sahne belirivermişti aklımda "Çınar Bey buyurun anahtarınız hayırlı olsun" ve güzelim hayal bu adamın kart sesi yüzünden uçup gitmişti. "Teşekkürler" adamla el sıkıştıktan sonra nihayet gidebilmişti. Çınar belime sarıldığında yüzümde bir gülümseme ile bahçeye baktım. "Düşünsene Çınar bu bahçede iki çocuğumuzun koşuşturduğunu biri kız biri erkek bizde yere oturmuş aynı şuan ki gibi yüzümüzdeki gülümseyle onları izliyoruz..." "sonra ben senin kocaman olmuş karnına bir öpücük konduruyorum" kaşlarımı çattım. "Ben iki çocuk isterim Çınar Bey o yüzden hiç boş hayallere kapılmayın" deyince gülüp "bunu beşinci çocuğun doğumunda da söyle olur mu?" Deyince gözlerim faltaşı gibi açılmıştı. "Beş?" Diye sorunca sırıtarak "aslında düşündüm de beş az gelir en az yedi çocuk istiyorum" "de get be manyağa bak görende manavdan iki kilo elma istiyor" kahkaha attığında gülmemeye çalışsam da bende gülmüştüm.
***
Eve geldiğimizde beklediğimiz şey boşaltılan bir ev ve Timur abiye sarılmış ağlayan bir Melek değildi. "Ne oluyor burada? " Timur abi söyleyecekken takım elbiseli bir adam cevap verdi soruma "babanız evin boşaltılmasını istedi Deniz Hanım" boşaltılması öyle mi hani bu herif bize bir ay vermişti. "Bize bir ay verilmişti ama yoksa biz çıkardık zaten"
"Babanız nikaha çağrılmadığı için böyle bir karara vardı Deniz Hanım" deyince sinirden güldüm. "Nikaha çağrılmadığı için öyle mi? O şe... herif utanmadan bir de davet mi bekledi! "
"Deniz Hanım sakin olun lütfen işin iyi yanından bakarsanız eşyalarınıza el koyulmayacak sizin vereceğiniz adrese gönderilecek eşyalar" Çınar elini sırtıma koyup " madem bu bir icra değil o halde yarın biz kendimiz taşınalım Beyefendi "
"Üzgünüm evden bugün çıkmanız gerekiyor" en sonunda dayanamayıp adamı kolundan tuttuğum gibi dışarı çıkardım. " yarın öğleden sonraya kadar çıkmış oluruz şimdi evimden defolun! " diye bağırdıktan sonra adamın konuşmasına dahi izin vermeden Çınar ve Timur abi evi boşaltan çalışanları da kapı dışarı ettikten sonra kapıyı suratlarına kapattım. Ağlama Deniz sakın ağlama sakın... ben kendimi sakinleştirmeye çalışırken telefonum çaldı.
"Deniz o adamları içeri almazsan polis yollatacağım! "
"Yollatsana bir ben de gazetecileri arayım gelsinler ne bok olduğunu öğrensinler ha ne dersin? " derken bağırmam gerekirken ben sırıtıyordum.
"Şirkete gel konuşalım"
" Ben oraya gelirsem sen sağ çıkmazsın oradan"
"Deniz gel ve sakince konuşalım"
"Tamam senin istediğin gibi olsun" deyip telefonu suratına kapattıktan sonra evden çıkmıştım arkamdan da Çınar çıkmıştı. Bana yetişip kolumdan tutarak durduğunda hâlâ burnundan soluyordum.
"Çınar bırak beni!"
"Sen sakinleşmediğin sürece bırakmıyorum"
"Tamam sakinleştim bırak" başını iki yana salladı.
"Sakinleşmedin. "
"Çınar!"
"Deniz! Sakinleş önce, böyle oraya gidersen ne olacak ha ben sana söyleyeyim ikinizden biri oradan sağ çıkmayacak"
"Çınar anlamıyorsun bu adam benden annemi çaldı , ben yıllarca annesiz babasız kaldım. Bu adamın gitmeden önce de çok babalık yapmışlığı yok şimdi ise gelmiş önce mal varlığımı almış elimden bir de kapıya koymaya kalkışıyor. Kim bu ya, kim!"
"Deniz, bitanem sen yıllar sonra da olsa annene kavuştun değil mi? Ama ben hiçbir zaman kavuşamayacağım olayların biraz da iyi yanından bakmaya çalış güzelim eğer baban gelip ortaya çıkmasaydı annen bir gölge gibi seni uzaktan izlemeye devam edecekti. " bu sefer bir şey diyememiştim. "Özür dilerim" deyip sarıldığımda hıçkırarak ağlıyordum. Çınar ise sadece bana sarılmakla yetinmişti. 

***

Daha iki saat önce Çınar beni oraya gitmemem için ikna etmişti ama dayanamamıştım. Söylemek istediğim çok şey vardı. O adama bağırıp çağırmak istiyordum sanki mahvettiği yıllarım geri gelirmiş gibi odasının kapısının önüne gelince söyleyeceğim her şey uçup gitti. İçeri girsem ne diyecektim ki. Ne desem içimde öfke,nefret,kırgınlık geçecekti. Ne dersem diyeyim geçmeyecekti. Yine de kapının kulpunu çevirip içeri girdim. 

''Geciktin'' bir insan daha ne kadar yüzsüz olabilir ya 

''Şirketi aldın, evi aldın, onca yılımızı aldın daha ne istiyorsun zaten ev senin değil mi? Bizi evden atınca ne geçiyor eline ki zaten bize tolerans yapıp bir ay oturma hakkı vermiştin. Ne istiyorsun daha? Her şeyi almadın mı?''

''Aldım. Ama o aldıklarımla beraber çok değerli şeylerde kaybettim'' alay dolu bir kahkaha attım bu dediğiyle

''Ne kaybettin Mehmet Bey'' derken sırıtıyordum.

''Kızlarımı kaybettim. Karımı kaybettim. Mutlu bir hayatı kaybettim.'' yüzümdeki sırıtış kayboldu

''Şimdi mi geldi aklına? Hem bizi böyle mi kazanacaksın? Evden atarak mı? Biz sokakta kalınca nasıl bir karın olacak hala anlayabilmiş değilim.''

''Yaptığım şeyleri hiç anlayamadınız zaten amacım sizi evden atmak değildi. Seninle konuşabilmekti. Konuşabilmek diyorum bak tartışmak değil'' derken sanki bir espri yapmış gibi gülümsüyordu. '' ben gidiyorum kızım sizi rahat bırakıyorum annenizle sizden aldığım yılları telafi edebilirsiniz. Şirketi de sahibine yani size geri vereceğim. Sadece senden beni affetmeni istiyorum Deniz''

'' Bazen diyorum ki keşke böyle olmasaydı. O yaptığın hatayla mutlu bir hayatı sadece sen kaybetmedin baba bende kaybettim, Melek de kaybetti, annem de hepimiz kaybettik. Şimdi eğer istediğin şey seni affetmem ise ben seni affediyorum.Çünkü mutluluğu yeni kazanmışken tekrar kaybedemem. Keşke affetseydim diyerek bir ömür geçiremem çünkü ben artık mutlu yaşamak istiyorum baba '' 

''Teşekkür ederim kızım'' 

''İki gün sonra düğünümüz var senide bekleriz.'' deyip odadan çıktığımda Çınar'ı duvara yaslanmış bulmamla yüzümde bir gülümseme oluştu. Burada ne işi olduğunu bile sormadan sadece sarıldım. 

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Beğendiyseniz oy vermeyi unutmayın :)


HER ŞEY YENİDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin