Kıyamet kopmak için bu geceyi bahane edebilirdi. Sanki yer gök birbirine savaş açmıştı. Hava insanın kanını dondururcasına soğuktu. Yağmur bu gece doya doya yağıyor, şimşekler ardı ardına çakıyor ve gecenin karanlığını aydınlatıyordu. Yere düşen her bir damla bir öncekinin katiliyken, bu cinayete tanıklık edebilecek hiç kimse yoktu. Sokaklar bomboştu ve geceyi çığlıklarıyla bölen tek ses, gök gürültüsüydü...
Sokağın başında büyük bir ev vardı. Yağmura ve deli gibi esen rüzgara inat, alev alev yanıyordu. İki katlı bu ahşap eve yıldırım düşmüştü ve kimse onu söndürmek için koşuşturmuyordu. Yağmur delicesine yağıyor ama evin ateşi yine de sönmüyordu. Alevlerin aydınlığı, sıcaklığı ve yanan evin çıkardığı çıtırtı dışında sokakta olağan dışı hiçbir şey yoktu.
Alevlerin arasında birden bire bir karaltı beliriverdi: Bir kadın! Kadın kucağında bir bebekle yağmurun altında koşmaya başladı. Giydiği simsiyah örtü onu ve bebeğini saklıyordu. Bebeğiyle gecenin karanlık kollarına atıldığında, yağmurla buluşan bedenleri şimdi birbirine daha sıkı kenetlenmişti. Bir süre var gücüyle karanlık sokaklar boyunca koşuşturdu. Sanki birisinden kaçıyordu! Saklanmanın imkansız olduğunu bildiğinden, kaderinden ya da ona kader diye biçilen çıkmazından...
Kadın o kadar çaresiz ve yorgun hissediyordu ki pes etmek üzereydi. En sonunda koşmaktan da yorulup, sokağın ortasında öylece kaldı. Yağmur, şimdi biraz daha hızlanmıştı. Adeta düştüğü yere elleriyle minik mezarlar kazıyor, kazdığı mezarlara binlerce hayali gömüyordu.
Kadın dizlerinin üstüne çöktü ve kafasını kaldırıp göğe baktı. Gözleri sanki birisini arıyordu: Özlemle, kırgınlıkla, suçlulukla ama asla pişmanlık duymadan. Pişmanlık hissedeceği son his bile olamazdı. Yaşadıklarının her bir saniyesi için yeniden suçluluk duymaya hazırdı. Asla pişman olmadan...
Sızlayan dizlerini hiçe saydı ve gözlerini sıkıca kapadı. Yağmur gözyaşlarını silerken, artık saklanacak yeri kalmadığını istemese de kabullenmişti. Birden bire bebek ağlamaya başladı. Öyle çok ağladı ki sanki kıyamet onlara artık bir nefes kadar yakındı. Bebek kıyametin habercisiydi... Farkında olanlar için tehlikenin ta kendisiyken, annesinin vazgeçemediğiydi ya da istemese de vazgeçmesi gerektiği...
Kadın az önce kapadığı gözlerini yeniden açtı. Birkaç dakika hiçbir şey söylemeden sadece bebeğine baktı. Tıpkı kendisi gibi sıradan olmayan bu bebeğin gözleri de şimdi kendisininkiler gibi kıpkırmızıydı. Alev alev yanan bir ormanın arkasında bıraktığı kor kırmızısı. Cehennem ateşinin cennet duvarlarına yansıyan kızıllığı...
Yağmur bebeğin gözlerini açmasıyla usulca kesilivermişti. Annesini ilk ve son görüşü olacağından habersiz olan bu bebek, onun elini sıkıca tutuyordu. Sanki ona pes etmemesi gerektiğini söylemeye çalışıyordu. Pes etmemesini, onun için mücadele etmeye devam etmesi gerektiğini...
Kadın ayağa kalktı. Pes etmemeliydi. Kendi için değil, onun için pes etmemeliydi. Bu bebek ne olursa olsun yaşamalıydı. Yaşayacaktı. Neye mal olursa olsun, yaşatacaktı bebeğini. Ona sıkıca sarıldı ve yeniden koşmaya başladı. Artık zamanı kalmamıştı, acele etmeliydi.
Karanlık ve tenha sokağın sonunda bir ev vardı. Aslında, ışığı gecenin bu vaktinde hala açık olan tek ev. Kadın hızlandı ve evin önüne gelince bebeğiyle vedalaşmak için ona son bir kez daha baktı. Boynundan ortasındaki kırmızı taşıyla etrafına parlak kırmızı ışık saçan kolyeyi çıkarıp, bebeğinin boynuna taktı. Kolyenin ışığı, bebeğin boynunda bir süre parladıktan sonra yavaşça söndü. Yeni sahibini bulan kolye, onun geleceğinin garantisiydi belki de...
Kadın bebeğinin kulağına eğilip bir şeyler fısıldadıktan sonra gözünden süzülen yaşları umursamadan onu ardı ardına birkaç kez öptü. Kokusunu hafızasına kazıdıktan sonra da usulca geri çekildi. Gözleriyle ondan özür diliyordu. Bebek, ayrılık vaktinin geldiğini anlamışçasına kırmızılığı solmuş, artık kızıl kahverengiye çalan kocaman gözleriyle annesine bakıyordu. Gitmesini istemiyordu ama kalması için de bir şey yapamazdı. Çünkü bu lanet gece, annesini ondan alacak olan eli kanlı bir katildi!
Kadın kapıyı tıkladı ve bebeğine son bir defa baktıktan sonra onu yavaşça kapının önüne bıraktı. Soğuk zeminle buluşan bebek annesinin sıcaklığına daha o dakikadan hasret kalmıştı. Asla unutamayacağı o kokuya, sıcaklığa ve kor kızılı gözlere olan hasreti, sonsuz hayatının ilk gününde tıpkı bir lanet gibi yapışmıştı yakasına. Ve bu lanet, uzun bir süre daha peşini bırakmayacaktı.
Tıklanan kapı bir süre sonra gecenin soğuk karanlığına açılırken kadın çoktan gitmiş, bebekse yeniden ağlamaya başlamıştı...
Merhaba çok sevgili okuyucu =)) Bu şimdilik benim hikayem, ama eğer sayfayı çevirmeye devam edersen 'bizim' hikayemiz olacak ;) Eksiklerim var, yazım yanlışlarım ya da aklıma gelmeyen daha başka hatalarım var. Ama ortada bir emek, yeni bir hikaye, yepyeni bir hayat da var. Sadece kulaklığını tak ve gerçek dünyanın penceresinden uzaklaşıp, elimi tut. Seni bambaşka bir diyara götüreceğim! Boğucu gerçeklerden uzak, hedefleri için savaşan bir kızın azimli yaşam öyküsüne...
Soyutun içinde ki somutu bulmaya çalışırken, gerçeklerle hayaller birbirine girmişti. Ama hangisinin gerçek hangisinin hayal olduğunu anlamaya çalışmadım. Çünkü sen neyi gerçek kabul edersen, o gerçekleşir. Bunlar hayal değil, benim gerçeklerim. Hadi genel gerçekleri eski bir masa örtüsü gibi çekip aldıktan sonra, yenisini yatıralım masaya... Şşşt, ama bunu sessizce yapalım. Çünkü etrafımızda bunu anlamayacaklar, bize ayak uyduramayacaklar da olacak. Biz onların gözünde birer AYKIRI olurken, aynı zamanda bir aile olacağız...
AYKIRI AİLESİ...
2 yıl önce kafamın içindeki kurguyu kağıda dökmeye başladım ve adına "AYKIRI" dedim. Kural sevmeyene, yalnızca kalbinin sesini dinleyene, kendi kurallarını kendisi koyana ve hedefinden ne olursa olsun şaşmayana başka ne diyebilirdim ki zaten...? Ve Wattpad' in kapısından içeri girmemle birlikte de Aykırı yavaş yavaş bir aileye dönüşmeye başladı.
Durma! Sen de bize katıl!! Bu hikayenin temelini attığımız arazide seninde bir payın, katkın, desteğin olsun... Ailemizin seninle birlikte yeni bir üyesi daha olsun ;) :))
Lafı çok uzatmayacağım. Her şey tam da burada başladı, başlayacak! Uzun bir yolculuğa hazırsan eğer değiştir sayfayı! Tıkladığın kapıyı açtığımda, içeride seni sıcak bir aile karşılayacak. Lütfen boş bulduğun bir yere otur ve hikayenin devamına kulak kesil ;)
Satır aralarında, bazen yersiz biten bölüm sonlarında ve hatta bölümün en başındaki ilk yorumda, görüşmek dileğiyle...
~Gülçin ÇELİK~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYKIRI
FantasyAYKIRI SERİSİ'NİN İLK KİTABIDIR! *** Her gece pembe yalanlarına sarılıp uyuyan, tuhaf olduğunu reddeden aykırı bir kız düşünün. Hayatını 'sıradan' kelimesinin sözlük anlamı olarak nitelendirirken, yeni gerçekleriyle yüzleşmek zorunda kalan bir kız...