28.BÖLÜM

11.6K 1.1K 281
                                        

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Benden nefret ETMİYORDU!! Evet, benden nefret etmiyordu, sonunda onun öfkesini, nefretini, inadını kırabilmiştim. Aksi takdirde kesinliğine inandığım bu yardımın başka bir açıklaması olamazdı. Neden nefret ettiği birisine yardım etsin ki!? Bu düşünceyle engelleyemediğim ve kulaklarıma kadar varan ağız kenarlarımın ortaya çıkardığı o kocaman tebessümle odama girdim. Kendimi yatağa attıktan sonra da kollarımı başımın altında birleştirip olanları yeniden gözden geçirmeye başladım.

Neler olmuştu bu gün böyle? Neden sıradan bir tek günüm bile olamıyordu artık? Aklıma birden Pamir' in bana vermiş olduğu o yüzük geldi. Doğrulup yüzüğü botumun kenarından çıkardım. Bu loş ortamda bile ışıl ışıl parlıyordu. Renkleriyse gerçekten göz kamaştırıcıydı. Parmağımı 'R' harfinin üzerinde dolaştırmaya başladım. Özenle oyulmuş, bu küçücük alana aşkla kazınmış olan ve annemi temsil eden o 'R' harfi. Aynı zamanda Pamir' in canını yakan, annesine olanları hatırlatan, babasına ve anneme nefret duymasına bunun intikamını benden almak istemesine sebep olan 'R' harfi. Bu yüzük Pamir' e olduğu kadar bana da çok şey ifade ediyordu. Basit ama içinde anlamlar yumağı barındıran bu yüzüğü güvenli bir yere kaldırmalıydım. O aşka dair herşeyi ortadan kaldırmışlardı, hatta artık bahsedilmesi bile yasaktı. Bu yüce aşktan geriye kalan tek şeyse belki de bu yüzüktü. Pamir de bu yüzden atamamıştı zaten onu. Çünkü o da biliyordu ki babasının tek suçu çok sevmekti. Uğruna herşeyi göze alacak kadar sevmek. Tabi yanlış kişiyi. Olması gereken yerine asla olmaması gerekeni.

İşte Pamir'in tam da bu noktada atladığı bir yer vardı ki o da: Sevmenin doğrusu yanlışı olmazdı, aşk kimmiş, neymiş, nasılmış bakmazdı, o sadece oluverirdi. Kiminle ve ne zaman olacağı asla bizim seçimimiz olamazdı, bizim seçebileceğimiz tek şey; onu sürdürebilecek kadar cesur mu, yoksa inkar edip kaçacak kadar korkak mı olduğumuzdu. Ve burdan şu sonuç çıkıyordu: Ne Ezrak ne de annem Rima, asla sonunu düşünüp kaçacak kadar korkaktı! Onlar tanıdığım en cesur iki elementtiler. Ölseler de birbirlerinden ve yeminlerinden vazgeçmeyecek kadar sadık ve aşık iki element...

Onu tanıdığım şu kısacık zamanda bile ne çok şey öğrenmiştim annemden. Asla unutmayacağım şeyse: İnandığım şeyin sonucu ne olursa olsun ondan vazgeçmemem gerektiğiydi. Eğer bir gün tıpkı Rima gibi ben de zor bir durumla karşı karşıya kalırsam asla kaçmayacaktım. Başım dik, yaptıklarımdan emin bir şekilde durup, kendime olan saygımı asla kaybetmeyecektim. Hatta gerekirse bu yolda canımı verecektim! Yüzüğü portrenin arkasındaki o kutuya koydum. Tıpkı defter gibi bu yüzükte Rima' ya aitti ne de olsa. Daha sonra yeniden yatağa uzandım ve gözlerimi kapadım.

Pamir de bir gün tıpkı benim düşündüğüm gibi düşünür müydü acaba? Bir gün annemi, babasını affeder miydi? Öfkeyi, nefreti bir kenara bırakıp bana destek olur muydu acaba? Olur diyemiyordum. Hala yanımda olmasının düşüncesi bile bana çok uzak geliyordu. Öyleyse bu gün olanlar neydi? Bana neden yardım etmişti!? Yorgunluğu yüzünden okunacak kadar yorgun ve tükenmiş haldeyken bile neden, neden o denli büyük bir yağmur yağdırmıştı!? Aklımı kemiren bu sorulara rağmen kullandığım o büyük gücün beni yorması nedeniyle uykuya daha fazla direnemedim ve kendimi boşluğa bıraktım.

AYKIRIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin